SON DAKİKA
reklam
reklam

Demir Kilise’de restorasyon

Eklenme Tarihi: 14 Ağustos 2017, Pazartesi - 10:00   Okunma Sayısı: 96111

Bulgarların 864 senesinde Hristiyanlığı kabul etmesi ile İstanbul Partrikhanesi’nin nüfuzu altına girmiştir... Ancak bu durum Bizans’ın başına dert olmalarına engel olmamıştır. ‘Bulgar Kasabı’ olarak da bilinen II. Basileios, Bulgar ordusunu feci şekilde yener ve 14000 Bulgar askerini rehin alır. Sonra bu askerleri 100’er kişilik gruplara ayırır ve 99’unun iki gözünü , 1’inin de tek gözünü oydurtarak, o tek gözlü askerin diğer 99 askere rehberlik etmesini sağlar ve Bulgar Çarı Samuel’e gönderir. Samuel kahrından bir kaç gün yaşayabilir ve Bulgarlar böylece Bizans himayesi altına girerler. Bizans’ın zayıfladığı bir dönemde Bulgar Çarlığı yeniden kurulur ama bu sefer de Osmanlı egemenliği altına girerler. 
İstanbul’da yaşayan Bulgarlar, Ortodoks kiliselerinde ayinlerin Rumca yapıldığını ve bu nedenle bir şey anlamadıklarını iddia ederek birçok kez kendi kiliselerini kurmak istediklerini söylerler. Osmanlı yönetimi, o dönemde kilisenin yapılmasını istememiş çünkü milliyetçiliğin gelişmesiyle beraber Fener Rum ile ilişkilerin sarsılmasının durumunun siyasi olarak da zararlarını göz önünde bulundurarak bunun bir tehdit oluşturabileceğini düşünmüştür. Bulgarlar, uzun süren direnişlerin sonrasında inşa onayı almışlardır. Stefan Bogoridi’nin sayesinde Rum Ortodoks Patrikhanesinden ayrılan Bulgarlara Sultan Abdülaziz’in 28 Şubat 1870 tarihli fermanıyla “Eksarhlık” tahsis edilmiş ve İstanbul’da bir eksarhhane kurulmuştur. (Eksarh, yönetici sıfatıyla görev yapan din adamlarına verilen isimdir.)
Ancak Bulgarlar bu olaydan cesaret alarak başına buyruk hareket etmeye devam etmiş, bunun üzerine Patrikhane, Bulgarları 1872’de aforoz edilirler. Aforoz edilmeleri Bulgarları engellemez, artık kendilerine yetmemeye başlayan kilisenin yerine yeni bir kilise yapılmasına karar verirler. Kilisenin planlarını Ermeni Mimar Hosvep Aznavur çizer. Kilise deniz kenarına yapılacağı için prefabrik yapılmasına karar verilir. Böylece hem depreme dayanıklı bir kilise olacak hem de herhangi bir sorun çıkması durumunda buradan başka bir yere taşınabilecektir. Prefabrik kilisenin yapılması için ihale açılır ve ihaleyi Avusturyalı Waagner Şirketi kazanır. Kilise Viyana’da inşa edilir. Şirketin bahçesine kurularak denenir, sonrasında sökülür ve Tuna Nehri üzerinden gemilerle Karadeniz’e, oradan da İstanbul’a kadar taşınır. Kilise, bugün gördüğümüz yerde monte edilerek 1898’de ibadete açılır.
İskeleti çeliktendir. Onun dışında tamamı demir parçalardan oluşmaktadır. (Süsleme amaçlı mermer de kullanılmıştır). Ortalamadan ağır olduğu ve su kenarında bulunduğu için özellikle etrafındaki binalar yıkılarak deniz kenarına yol açıldıktan sonra bir hayli yıpranmıştır. 2007 senesinde kilisenin etrafına beton dökülerek sağlamlaştırılmış ve çökmesi engellemiştir. 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Tahta iskelelerle çevrelenen kilisenin dış cephe restorasyonu devam ederken, Tarihi kilisenin iç ve dış restorasyonu için yaklaşık 10 milyon lira harcanacağı düşünülüyor.12 Ocak 2017 tarihinde biteceği söylenen restorasyon çalışmaları henüz bitmemiş olduğundan ziyarete kapalıdır.

Editör: BAŞAK ERTEKİN

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam