SON DAKİKA
reklam
reklam

Fatih’i Yargılayan Mahkeme

Eklenme Tarihi: 28 Ağustos 2017, Pazartesi - 09:00   Okunma Sayısı: 227166

Üsküdar da her sokak ayrı bir kültür, ayrı bir tarih ama tarihte bir padişahın yargılandığı yer olarak bilinen mahkeme ilgi çeken tarihi binalardan biri. Yapının bulunduğu sokak, bugünkü adı da tarihi kayıtlardakiyle aynı Eski Mahkeme Sokağında bulunan  Üsküdar Meydanı’ndan Ahmediye’ye doğru yüründüğünde sağdan üçüncü sokağın içindeki Kırmızı taş bina, erken dönem Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyor.
Üsküdar Mahkemesi’nin ne zaman kurulduğu belli değildir. Fatih devrinde tesisi edildiği söylenir. Halk arasında Fatih Mahkemesi diye anılır. Binalar topluluğu mahkeme salonu ve zindanlar olmak üzere iki bölümden oluşur. Hepsi yığma taştan yapılmıştır. Üstteki mahkeme salonuna iki zindan arasındaki dik taş merdivenlerle çıkılır. Burada birinci zindanın terası mevcuttur. Mahkeme salonuna kitabesiz kemerli bir kapıdan girilir. Ufak bir aralıktan sonra iki zarif mermer sütunun yükseldiği kubbenin altında beşik tonoz çatılı esas odaya girilir. Fatih Sultan Mehmet`in yargılandığı tarihi mahkeme Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından 2006'da restore edilmiştir. Bina restore edildikten sonra günümüzde bir kısmı Yedi Güzel Adam ve Öncüleri Kütüphanesi olarak bir kısmı da sergi salonları olarak kullanılmaktadır.
Yani binanın hiçbir yerinde yapanı, inşa edildiği tarihi gösteren kitabe bulunmuyor. Tarihçiler, kadının görev bölgesini dikkate alarak yaptıkları tespitlerden hareketle, mahkemeye yakın bir yerde Yeniçerilerin kolluk beklemesinden dolayı, buranın bir mahkeme binası olduğu kanaatindeler. Cumhuriyet döneminde ise, yeni tapu kayıtları hazırlanırken, birçok tarihi yapının asli görevi, kimliği yazılmamış. Betonarme binalar arasında sıkışıp kalmış bu mahzun bina da o dönemde kimliği belirtilmeyen yapılardan. Vakıf mallarının haraç mezat satıldığı dönemde bina elden çıkarılmış. 1941 yılında Alaaddin Bey adında bir avukatın mülkü olmuş. Bugüne kadar ofis, terzi, kuaför dükkanı olarak kullanılan eski mahkeme binasının son sahibi bir halıcıymış. Üsküdar Belediyesi, yıllar sonra izine ulaşılan bu yapıyı satın alınmıştır.
Fakat biz bu binanın sadece günümüzde kültür evi olarak kullanılan alt zindanlarında kitapların bulunduğu kütüphaneyi gezebildik. Asıl mahkemenin bulunduğu bölümü gezmek istediğimizde oranın yönetimi ,belli dönemlerde sergilerde açıldığını belirtti. Bina günümüze çok iyi bir şekilde korunarak gelmiş tarihi yapılardandır.
Fatih Sultan Mehmet ve Sinan Atik arasında geçen tarihi olayın hikayesi ise şöyledir:
Fatih, şehrin sadece imarı ile uğraşmadı. İlk İstanbul kadısının da atanmasını sağladı. Bursa Müderrisi Hızır Bey, şehrin ilk kadısı olarak atandı. Geçimlik olarak da kendisine Kadıköy bölgesi verildi. Zaten bölgenin isim hikayelerinden bir tanesi de buradan gelmektedir.
İstanbul`u fetheden Fatih Sultan Mehmet, fethin üzerinden yaklaşık on sene sonra cami inşasında kullanılacak iki mermer sütunu Sinan Atik isimli Rum mimara verir. Fatih Sultan Mehmet, fetihten on yıl sonra da Mimar Atik Sinan’a, kubbesi Ayasofya’dan daha büyük bir cami yapması için emreder.
Atik Sinan her ne kadar bu işe ‘Emrin başım üstüne’ diyerek başlasa da malzemeler arasında bulunan yüksek mermer sütunları kendi hesabına göre ölçüp biçip, üç arşın kestirdikten sonra yaptığı cami Fatih’in istediği ölçüde heybetli olmaz.
Fatih Sultan Mehmet, yeni yapılan camiyi görünce Kubbesi Ayasofya’dan daha büyük olsun…! emrine neden uyulmadığını sorar. Mimar; büyük bir depremde caminin yıkılacağından korktuğu için kubbesini Ayasofya’dan daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestirdiğini söyler.
Fatih, mimarın hem Ayasofya’yı (emrine rağmen) özellikle kayırdığını düşündüğü için hem de kendinden izin alınmadan böyle bir işe kalkıştığı için ‘Mermer sütunları kesen ellerin kesilmesi’ emrini verir…
Mimar Atik Sinan bunu özellikle yapmadığını, Hesaplarına göre Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük bir kubbenin, ilk depremde yıkılacağını, düşündüğünü söyler ama emir büyük yerdendir ve geri dönüşü yoktur.
*Mimarın yaptığı bu cami gerçekten de 1766 depreminde yıkılmış, yerine Fatih Külliyesi yapılmıştır.
Atik Sinan, elleri haksız yere kesildiği için padişahı dava etmeye karar verir. Galata ve Eyüp kadılarının kapılarını çalar. Fakat kadılar padişahı yargılamayı göze alamaz.
Atik Sinan, İstanbul’un ilk kadısı olan Üsküdar Kadısı Hızır Bey’e gider. Bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından atanmış, Osmanlı adaletini simgeleyen Kadı Hızır Bey, mimarı dinleyip dava açılması için haklı sebep olduğuna kanaat getirir ve Fatih Sultan Mehmet’in mahkeme edilmesine karar verir…
Fatih mahkemeye gelir ve duruşma başlar; Fatih Sultan Mehmet çok büyük bir insan olabilir ama emrindeki birini mahkeme etmeden cezalandırmıştır. Karşı taraf savunmasını yapar, mimar gerekçelerini açıklar ve kadı kararını verir: Fatih Sultan Mehmet suçlu bulunur ve kendisi de mimara uyguladığı cezayla yani elleri kesilerek cezalandırılacaktır…Bunu duyan Mimar Atik Sinan kulaklarına inanamaz ve kadıya yalvararak şikâyetini geri çeker. Kadı, bunu göz önünde bulundurarak cezayı maddi tazminata çevirir ve mimara yüklü bir miktarda para verilmesine karar verir…
Evliya Çelebi`nin aktardığına göre, karardan sonra Fatih, çıkardığı demir sopayı kadıya göstererek; “Eğer sen Allah`ın hükmünü uygulamayıp, elimi kesmeye beni mahkum etmeseydin bununla başını paramparça ederdim” der. Kadı Hızır Bey de sakladığı kamayı çıkararak cevap verir: “Sen de benim hükmümü kabul etmeseydin, ben de bununla seni delik deşik ederdim” der.
Bu hikâye birçok yerde farklı şekilde anlatılsa mimarın ismi bir iki yerde farklı geçse de Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde yukardaki şekilde işlenmiştir.

Editör: BAŞAK ERTEKİN

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam