Warning: imagecreatefromjpeg(/var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/../dosyalar/gorsel/http-www-gazetetunaydin-com-images-haberler-gazilerin-emaneti-sehitlerin-yorganidir-besparmaklar-bolum-i-jpg.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 44

Warning: imagesx() expects parameter 1 to be resource, bool given in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 3

Warning: imagesy() expects parameter 1 to be resource, bool given in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 4

Warning: Division by zero in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 11

Warning: imagecopyresampled() expects parameter 2 to be resource, bool given in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 28
Gazilerin emaneti Şehitlerin yorganıdır BEŞPARMAKLAR - Tünaydın Gazetesi
SON DAKİKA
reklam
reklam

Gazilerin emaneti Şehitlerin yorganıdır BEŞPARMAKLAR

Eklenme Tarihi: 16 Kasım 2017, Perşembe - 10:00   Okunma Sayısı: 225337

KIBRIS

Yaklaşık üç asır boyunca Osmanlı egemenliğinde kalmış, oldubittilerle İngilizlerin kontrolüne geçmiş ve Lozan Antlaşması ile de üç bin kadar askerin barındığı Agratur ve Dikelya üslerini kapsayan yaklaşık 255 km2’lik bir alan İngiltere’ye ait oldu. 

1963 yılında meydana gelen olaylar Türkiye’nin yüreğini sızlatmış, 15 Kasım 1967 Geçitkale olayları bardağı taşırma noktasına getirmişti. 1974 yılında benzer olaylar tekrarlanınca Türkiye Ada’ya müdahale etmek gereğini duymuştu.

Kıbrıs’ın tarihteki yeri ve önemi

Doğu Akdeniz’in Sicilya ve Sardunya’dan sonra üçüncü büyük adası olan Kıbrıs, tarih boyunca siyasi ve stratejik açılardan önemi olan bir adadır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı alması, Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’in doğusundaki egemenlik ve güvenliğini tamamlamasına ve Kıbrıs’la doğrudan ilgilenmesine neden olmuştur. Kıbrıs Adası 1571 yılında II. Selim döneminde Venedik Cumhuriyetinden alınmıştır. 

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Ayastefanos Anlaşması uyarınca Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği Kars, Ardahan ve Batum’dan Rus ordularının geri çekilmesi taahhüdü ile Kıbrıs Adası 4 Haziran 1878’de İngiltere’ye kiralanmıştır. 

Ada’daki etnik kimliklerin belirginleşmesinin daha da ön plana çıktığı bu dönem sonrası I. Dünya Savaşı’na girilmiştir. 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak eden İngiltere, 1923 Lozan Anlaşması’nın 16’ncı ve 21’inci maddeleri ile bu ilhakı resmileştirmiştir.

I.Dünya Savaşı’ndan sonra

I. Dünya Savaşı sonrasında yoğunlaşan sömürgelerin bağımsızlık sürecinde Ada’da “self- determinasyon” hakkına dayanarak dile getirilen bağımsızlık taleplerine Türk ve Rum toplumları arasındaki gerginlikler de eklenince 1950’li yıllarda İngiltere bazı ayrıcalıklar karşılığında adada self- determinasyon ilkesinin uygulanmasını kabul etmiştir. 

İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan müzakereler sonucu imzalanan 11 Şubat 1959 tarihli Zürih ve 19 Şubat 1959 tarihli Londra Anlaşmaları ile 16 Ağustos 1960 yılında iki halkın ortak egemenliği ve yönetiminde iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ile Ada’da bir anlamda dondurulan etnik çatışmalar 21 Aralık 1963 yılında Lefkoşa’da yaşanan olaylar sonucu 11 yıl sürecek sıcak çatışmalara dönüşmüştür. 

Anlaşmanın feshi

1964 Ocak ayında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’un İttifak ve Garanti Antlaşmalarını feshettiğini açıklaması, Türk ve Rum toplumları arasında nazik dengelerle kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni fiili olarak yıkılmasına ve Türk toplumunun bağımsız devlet kurma çabalarını beraberinde getirmesine neden olmuştur. 

1964 yılında Ada’daki Türk toplumunca oluşturulan “Genel Komite”, 1967 yılında “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi’ne” dönüşmüş, 1968’te başlayan toplumlararası görüşmelerden 1974 yılına kadar herhangi bir sonuç alınamamıştır.

İktidar mücadelesi

Ada’daki Rum yönetiminin Yunanistan’la iktidar mücadelesi 21 Kasım 1967’de Yunanistan’da iktidara el koyan Albaylar Cuntası’nın 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı gerçekleştirdiği darbe ile sonuçlanmıştır. Türkiye bu darbeyi gayri meşru bir askeri yönetimin kurulması olarak değerlendirmiş ve Ada’daki Türk toplumunun güvenliğinin sağlanması açısından Kıbrıs’a çıkarma harekâtı icra etme kararı almıştır.

Röportajda harekâtın cereyan ettiği ve sıcak temasların sağlandığı Beşparmak Dağları üzerindeki bir bölge ele alınmıştır. Röportajda bu bölgede en zorlu görevi icra eden Komando Bölük Komutanı Üsteğmen Haluk Üstügen (bugün emekli binbaşı) ile yapılan söyleşiye yer verilecektir.

Yazarımız Cengiz Baysu’nun düşünceleri

“Kıbrıs Harekâtı’nın yapıldığı 1974 yılında ben Piyade Okulu’nda stajda bulunuyordum. Televizyonun karlı siyah beyaz görüntülerini, cızırtılı anlatımlarını takip etmeye çalışıyordum. Ama radyo haberleri daha net dinlenebildiği için bütün stajyerler sık sık radyo başında toplanıyor ve gelişmeleri takip ediyorduk. Bir gün “Magosa düştü” başlığıyla verilen haber hepimizde büyük coşku yaratmıştı…” diyerek söze giren Baysu, sözlerine devamla düşüncelerini,

“Resmi yayınların dışında, harekâta katılanların anlatımlarından, yazılı ve görsel basının haberlerinden çok istifade etmiştim. Harekâtın üzerinden zaman geçtikçe daha fazla yayın (harekâta ait görüntüler, Barış Harekâtı kutlama yıldönümlerinde hatıraların anlatımı vb), kişisel mektup ve kitaplar ortaya çıkıyordu. 

Genellikle susmayı tercih eden kahramanları bulmak ise her zaman için zordu. Bu kahramanlardan birisi de Harekât’a komando bölük komutanı olarak katılan Haluk Üstügen’dir.”   şeklinde ifade ediyordu.

Haluk Üstügen ile tanışma

Halen emekli yarbay olan Cengiz Baysu, Kıbrıs gazimizle 2017 yılı Kurban Bayramı’nda Gelibolu’daki motel komşuluğu sırasında tanışma onuruna eriştiğini şöyle anlatıyor: “Gece saat 23.30’du. Motelin terasında bilgisayarım açık ve gazeteye yazı yazıyordum. Terasın önünde bir kişi belirmiş ve bana bir kitap uzatmıştı. İlk konuşmamız kısa sürmüş ve hemen ayrılmıştı. Çok memnun olduğumu ve kitabı okuduktan sonra sabahleyin görüşlerimi belirteceğimi söylemiştim.

Gece iki saatte kitabı dikkatlice okumuş, önceden okuduğum ve bildiğim hususlarla muhasebesini yapmıştım. Sabahleyin kendisiyle buluşmuş ve kitapta işaretlediğim yerler hakkında ilâve bilgiler almıştım.

Belleği çok canlıydı. İleri yaşına rağmen benimle yürüyüşe çıkmasını aksatmıyor,  ülkesine karşı duyduğu sevgiyi her fırsatta gösteriyordu. Sık sık telefonunun çalmasını merak etmiştim. Harekâta katılan askerleri arıyordu. Onlarla adeta bütünleştiğini ve hemhal olduğunu görmüştüm…”

Haluk Üstügen kimdir?

Röportaj için üçümüz buluşmuştuk. Bu üç kişinin en genci olan ben heyecan içindeydim. Gazi subayımızın kısa özgeçmişini kitabından okuyordum. Haluk Üstügen, 1944 Çanakkale Eceabat doğumludur. Babasının askerlik mesleği nedeniyle ilk ve ortaokulu Anadolu’nun çeşitli yerlerinde okuduktan sonra Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi’ni bitirmiştir. İki yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra 1964 yılında Kara Harp Okulu’na girmiş ve 1966 yılında mezun olmuştur.

Bugün Kıbrıs Barış Harekâtı’nın bir gazisi olarak aramızdadır, o bir yiğittir… Harekât sırasında üsteğmen rütbesiyle komando bölük komutanıdır. Esir aldığı Rum’a zarar vermediği ve verilmesine de müsaade etmediği için o Rum bugün hayattadır…

İlk ağızdan Harekât’ın bazı bölümleri

İlk sorumu yöneltmek için sabırsızlanıyordum: Efendim, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı kitaplardan ben de okudum. Her yıl Lefkoşa ve Girne’de yapılan törenleri de izlerim; ama sizin ağzınızdan da dinlemek ve okuyucularımıza da duyurmak istiyorum 

Eski muharip gazi Haluk (e) Binbaşı Haluk Üstügen, helikopterle ilk indirmenin 07.40’ta gerçekleştiğini anlatmaya başlamıştı. Yazarımızın o anda neler hissettiği sorusuna Haluk Üstügen, “…Ağırlıklarımız yanımızda olmadığı için havabaşını tesis edecek birlik bizdik. Bu görevi mutlaka yerine getirmemiz gerekiyordu. Geriden gelecek birliklere emniyetli bir bölge sağlamalıydık. Helikopterlerin yara almadan veya düşürülmeden geriye dönmesi gerekiyordu. Bir de komando tugay komutanı bizimleydi, onun emniyeti de söz konusuydu… “ diye cevap veriyordu.

Yürekli gazimize kayıplar konusunu da sordum. “İlk bir saatin içinde beş kişilik timimiz kaybolmuş, bu durum hepimizde kaygı uyandırmıştı. Oysa onlar görevi ifa etmiş ve durum gereği Hava İndirme Tugayı’na katılmışlar. Tugay Komutanı’nın takdir yazısıyla birlikte bölüğümüze dönmüşlerdi…”

“… Heyecan veren bir olay da milliyeti tespit edilemeyen iki Fantom uçağının üzerimizden geçmesiydi. Pilotları net olarak görüyorduk. Ben ateş açtıracaktım. Köyün içindeydik. Teğmenim ateş açmamızın uygun olmayacağını, uçakların da üzerimize bomba yağdırması halinde birliğin imha olacağını söyleyince vaz geçmiştim…”

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: BAŞAK ERTEKİN

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam