İSTANBUL
Konferans öncesinde ise Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na Tünaydın Gazetemizi takdim ettik. Feyzioğlu gazetemize yayın yaşamında başarılar diledi, gazetemiz çalışanlarına ve emeği geçenlere ve imtiyaz sahibimiz Ayşe Serpil Yıldız’a teşekkürlerini ileterek , gazetemizle de birer fotoğraf çekti.
Ahmet Selçuk Can “Hukuk devleti Türk Devletlerinin geçmişten beridir olmasa olmazıdır “
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşması öncesinde söz alan Ülkücü Düşünce Derneği (ÜLKÜ-DER) Başkanı Ahmet Selçuk Can hukuk devletine her zamandan daha fazla bir ihtiyacımızın olduğunu belirtti. Türk devletlerinde hukuk ve adalet anlayışından çeşitli örnekler veren Can hukukun son dönemlerde itibar kaybına uğradığının altını çizdi ve bugün ‘Hukuk Devleti’ nin anlatılmasında büyük katkıları olacağına inandıklarını söyleyerek “ Saygın bir hukuk insanı olan Metin Feyzioğlu Başkanımızı burada ağırlamaktan övünç duyuyoruz.” Dedi ve sözü Feyzioğlu’na bıraktı.
Hükümet sözcüsünün bu bilgiden yoksun olmasını garipsiyorum
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay için vermiş olduğu tutukluluklarıyla ilgili 'hak ihlali yaşandığına' hükmettiği kararına yönelik yaptığı son değerlendirmeleri içinse , “Hükümet sözcüsü Anayasa Mahkemesi için ‘Dosyayı bilmiyor’ demiştir. Hükümet sözcüsü dosyayı biliyor ama Anayasa Mahkemesi dosyayı bilmiyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını eleştirecek durumda değilim. Çünkü gerekçeli kararı yayınlanmadı. Ama ağır ceza mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin kısa kararına derhal uyması gerektiğini bilecek kadar lisans seviyesi hukuk biliyorum. Doktor, profesör seviyesi hukuk bilmenize gerek yok. Hükümet sözcüsünün bu bilgiden yoksun olmasını garipsiyorum” dedi.
Feyzioğlu “Anayasa Mahkemesi’nin kararı bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi mahkemeyi bağlar, idareyi bağlar. Anayasa Mahkemesi kısa kararında, ‘Bu tutukluluklar temel hakları ihlal etmiştir. Anayasaya aykırıdır’ demiştir. Şahin Alpay için 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Mehmet Altan için 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararı görüp, öyle düşünelim demiştir. Bu iki mahkemenin de takdir yetkisi yoktur. İki mahkeme de kısa kararda ihlali gördükleri anda tahliye etmek zorundadırlar. Nitekim kararlarını ikiye bir vermişlerdir. Muhalif üyeler, ‘Bizim takdir yetkimiz yoktu, yapamayız. Derhal tahliye etmek zorundayız’ demişlerdir.”
Feyzioğlu, konuşmasının devamında Anayasa Mahkemesi’ne de eleştiride bulunarak, “Anayasa Mahkemesi bu özgürlükçü yaklaşımını OHAL KHK’larına karşı kullansa iyi olur. Çünkü Anayasa Mahkemesi yarın sabah kalktığında bir OHAL KHK’sıyla 6 aylığına tatile çıkartıldığını görebilir. Anayasa Mahkemesi ‘Ben OHAL KHK’larını inceleyemem’ dedi. 27 senelik mücevher değerindeki içtihadını çöpe attı” ifadelerini kullandı
Sarraf davasında ülke olarak çok ciddi bir faturayla karşı karşıyayız
Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın ABD'nin İran yaptırımlarının ihlal edilmesiyle suçlandığı davada tanık olmayı kabul eden işadamı Rıza Sarraf’la ilgili olarak New York’taki duruşmasını da takip eden Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu davanın gidişatıyla ilgili sorulan soruya da dava hakkındaki hukuki bilgileri paylaşarak şu değerlendirmeyi yaptı.
“ Davada Mehmet Hakan Atilla'ya mahkeme jürisi ‘kara para aklama’ ithamı hariç beş ayrı suçtan suçlu buldu. Atilla’nın durumu son derece üzücüdür. Bu davadaki en önemli suçlama ise “ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını delmek” tir.
Tabi; Halkbank’a da bir ceza verilmesi söz konusu. Bu parayı Halkbank karşılayacak olsa da esas olarak ülke ekonomimize bir maliyeti var. Bir de para ödenmediği takdirde, Türkiye uluslararası ekonomik sistemde yer alamıyor, dışlanıyor. Türkiye'ye yurt dışından döviz girişi durabilir, bankalar arası EFT işlemi yapılamaz hale gelir. Biz Rusya’dan S-400’ü alırken Rubleyle değil Dolarla ödeme yapıyoruz. Üstelik Sarraf’ın yaptıklarından ötürü esnafımız, üreticimiz, çiticimiz de zarar gördü. Aslında Türkiye İran’a ambargo uygulandığı dönemde esnafımız, üreticimiz, çiticimiz büyük bir avantaj yakalayabilirdi . Maalesef bu avantajı ABD’deki mahkemede hakkındaki suçlamaları kabul ettiğini söyleyen Rıza Sarraf ve Türkiye’de mallarına tedbir konulan yakın çevresindekiler kullandılar. “
Tahir Elçi köprüde önemli bir görev üsleniyordu, Gaffar Okan gibi alçakça katlettiler
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na Diyarbakır'ın Sur ilçesinde 28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı Minare'de basın açıklamasının ardından, çıkan çatışmada vurularak ölen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin cenaze törenine katılmasıyla ilgili bir soru da soruldu. Feyzioğlu cenazeye suikast ihbarlarına rağmen 80 ilin baro başkanlarıyla katıldıklarını ifade ederken şu açıklamada bulundu.
“ Cenaze törenine gittiğimde o zamanki Başbakan olan Ahmet Davutoğlu aradı. Suikast ihbarı yapıldığını söyledi. Polisler de 'Suikasta uğrama ihtimaliniz çok yüksek' diye uyarılarda bulundu. Hatta Diyarbakır Valisine de dedim ki; ben suikasta uğrarsam korumalar sorumlu tutulacaktır. O yüzden Diyarbakır Valiliği’ne korumaların değil kendimin sorumlu olduğuna dair bir kağıt imzaladım .Kağıt Diyarbakır Valiliği’nin arşivinde mevcut. Buna karşın cenaze törenine katılacağımı söyledim.
Sonra maalesef cenaze namazının kılınacağı yere doğru giderken telefonumuza bölücü örgütün kimlik kontrolü yaptığı bilgisi geldi. Biz 30 başkanla birlikte otobüsü durdurduk ve 'Üzerimize terörist eli değdirmeyiz' diyerek otobüsten inip havaalanına gittik. Beni korumak için avukatlarımız ve baro başkanlarımız canlarını ortaya koydular. Diyarbakır Barosu'nun 60 yıllık flamasını PKK bayrağı olduğunu iddia ettiler. Tahir Elçi barosunun başkanı olarak Diyarbakır Barosu'nun bayrağında ve omuzlarımızda taşınmıştı. Ama şerefsizce PKK bayrağı olduğu söylendi. O günlerde devletimiz bölgeye hakim olmak için çalışıyordu ,lakin tam bir hakimiyet henüz kurulamamıştı. Şimdi devletimiz, şehit ve gaziler vermek pahasına orada hakimiyeti sağlamıştır. Gazi ve şehitlerimizi minnetle anıyorum. Bakın Tahir’e o gün televizyonda sorulan soru da çok yanlış bir soruydu. Hiç sorulmaması gerekirdi. PKK’ya burada bölücü örgüt diyebiliyoruz, fakat yöredeki insanlarımız can güvenliklerinden endişeliler. Bu yüzden de kolluk güçlerimizin ve devletimizin de insanlarımızın can güvenliklerinden endişelerini gidermeleri , elbette hukuk kurallarına da uygun bir şekilde hareket etmeleri gerekiyor. Tahir kardeşimiz, İstanbul’a gelip, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında hukuku savunmuştur. Tahir köprünün bir ucundaydı, ben de bir ucundaydım, birbirimizle konuşuyorduk. Onu Gaffar Okan gibi alçakça katlettiler.”
Ben ülkem için umutluyum
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na sorulan sorulardan birsi de Türkiye’nin geleceğiyle ilgiliydi. Feyzioğlu soruya şu yanıtı verdi.
“ Ben ülkemiz için iyimserlik sözcüğü yerine,umutluluk sözcüğünü kullanmayı doğru buluyorum. Çünkü, iyimserim dersek şezlonga yatmış uzanmış gibi oluyoruz. Umut üretmemiz ve ürettiğimiz umudu da tüm ülkeye yaymamız gerekiyor. Ben baro başkanı olarak bu konuda elimden geldiğini de yaptığıma inanıyorum. “
ÜLKÜ-DER Başkanı Ahmet Selçuk Can’dan Feyzioğlu’na kucaklayıcı söylemi sebebiyle teşekkür ederken ÜLKÜ-DER teşekkür şiltini takdim etti
Konferans sonrası ÜLKÜ-DER Başkanı Ahmet Selçuk Can,TBB Başkanı Feyzioğlu'na, etkinliğe katıldığı ve hukukun üstünlüğü ilkesine olan sadakati ve kucaklayıcı söylemi sebebiyle teşekkür etti, ÜLKÜ-DER teşekkür şiltini takdim etti. Daha sonra toplu fotoğraf çektirildi.
Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: SİNAN ERDOĞDU
