SON DAKİKA
reklam
reklam

İran'daki gösteriler ve muhtemel sonuçları

Eklenme Tarihi: 9 Temmuz 2018, Pazartesi - 14:00   Okunma Sayısı: 66817

İran İslam Cumhuriyeti'nin tarihinde gördüğü en geniş protestolardan yedi ay sonra İranlılar bir kez daha sokaklarda. İranlılar genel olarak ekonomideki kötü performansı, özel olaraksa ulusal para birimi riyalin geçirdiği devalüasyonu protesto ediyor. Dünyadaki en hiperenflasyonlu para birimlerinden biri haline gelen riyal, son birkaç ayda değerinin yüzde 50'sinden fazlasını kaybetti. Birkaç hafta önce İran merkez bankası dolar karşısında riyalin kurunu sabitledi; ancak karaborsada dolar ve diğer bazı para birimleri resmi rakamların iki kat üzerinde alınıp satılıyor.

Mevcut protesto dalgası, ülkenin kötü yönetimine karşı duyulan genel öfkenin bir parçası olarak görülebilecek olmasına rağmen, birçok açıdan çok mühim bir duruma işaret ediyor. Kapsam açısından kısıtlı olmasına rağmen, taşıdığı ağırlık itibarıyla müesses nizam açısından oldukça zorlu görülüyor. Bu sefer arkasındaki itici güç piyasalar, yahut halk dilinde “pazar” olarak bilinen şey.

Pazar, modern İran tarihinde önemli bir oyuncu olageldi. 1979 devrimi sırasında greve giderek, Pehlevi rejimini dizleri üstüne çökerten de pazardı. Pazar, geleneksel olarak İranlı din adamlarının da iktidar odağı oldu. Sünni geleneğin aksine, Şiilikte din adamı sınıfıyla varlıklı tabaka arasında her zaman güçlü bir bağ olageldi.

Genel olarak tüm Müslümanların, senelik gelirlerinin ve mülklerinin değerinin en az kırkta birini Müslüman topluluğunun hizmeti için zekat olarak vermeleri gerekir. Fakat Şii inanç sistemine tabi olanlar zekata ek olarak yıllık gelirlerinin ve/veya mülklerinin değerinin yüzde 20'sini “benzemeye çalıştıkları zevata” (merce-i taklîd) ödemelidirler. Bir Şii, bu yüzde 20'yi doğrudan kendisini taklit ettiği kişiye vermelidir; kendi başına fakirlere dağıtmasına veya başka bir maksatla harcamasına izin yoktur. Bu miktara “beşte bir” anlamında “humus” denir. Bu da İran'daki Şii din adamları sınıfının, dini müeyyideler gereği, genel olarak bütün İran piyasa gelirlerinin yüzde 20'sini kontrol ettiği anlamına gelmektedir.

Pazar, geçmişte birkaç ailenin kontrolündeydi. 1979 devriminden sonra bu aileler siyasete girdiler; çok sayıda imtiyaz elde ederek daha da zenginleştiler. Ayrıca humuslarını ödedikleri farklı Ayetullahlarla münasebetler geliştirdiler. Bu ödenen humusların karşılığında, Ayetullahlar onlar için birer koruyucu vazifesi görmekteler.

İran ekonomisi büyüdükçe, orta ölçekli teşekküller ve girişimcilerden oluşan yeni bir liberal piyasa gücü ortaya çıktı. Yeni liberal piyasa gücü ve geleneksel pazarlar, bir arada var olacakları için istikrarı destekliyorlardı. Bu arada, İran'ın ekonomi ufuklarında üçüncü bir ağırlık merkezi ortaya çıktı: Devrim Muhafızları. Bir elinde petro-dolarlar, diğer elinde silah tutan Devrim Muhafızları, İran iş dünyasında adım adım bir azmana dönüştü. Bu genel vaziyet ise İran'a karşı en sert uluslararası yaptırımların uygulandığı zamana denk geldi.

İran siyasetini bekleyen senaryolar

Eski cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın görev süresi boyunca ülkenin varlığı, uluslararası yaptırımlar nedeniyle azalmaya başlamış, harcamaları ise uluslararası maceraperestliği nedeniyle artmıştı. Bu durum, Devrim Muhafızları’nın İran pazarına daha fazla nüfuz etmesine yol açtı. Neticede İran pazarı Devrim Muhafızları’nın elinde boğulurken, İran ekonomisi de uluslararası ekonomik yaptırımlar yüzünden boğuldu.

2013 yılında Hassan Ruhani cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Ekonomik planı iki temele dayanıyordu: Birincisi Devrim Muhafızları’nın ekonomideki rolünü dengeleyerek piyasalara bir nefes alanı sağlamak; ikincisi de ülkenin nükleer meselesiyle ilgili olarak uluslararası toplumla bir anlaşmaya vararak, İran ekonomisine nefes aldırmak. Başlangıçtaki başarılara rağmen, Ruhani'nin ekonomik planının her iki ayağı da neticede çöktü. Kardeşinin Temmuz 2017'de tutuklanmasıyla birlikte Ruhani Devrim Muhafızları’yla anlaşmak zorunda kaldı. ABD'nin nükleer anlaşmadan Mayıs 2018'de çekilmesiyle de İran’a yönelik ekonomik yaptırımlar yeniden uygulamaya konuldu.

Ruhani'nin şu anda yüz yüze olduğu durum için hiçbir hazırlığı yoktu. Bu yüzden üzerinde gittikçe artan bir baskı var. Bu baskı bazı analistlere, Ruhani'nin görevini tamamlayamayacağı tahminlerini yaptırıyor. Bu tezle devam edecek olursak, Cumhurbaşkanı Ruhani için dört senaryoyu masayı yatırmak gerekir: Birincisi istifa ki 27 Haziran'da yaptığı açıklamada buna hazır olmadığını açıkça belirtti. Ayrıca İran siyasi kültüründe böyle bir gelenek de yok. Sonuçta istifa zımni bir şekilde sorumluluğu kabul etmek demektir. İran örneğinde ise uzun zamandır ülkedeki herhangi bir sorunun ilan edilmiş hazır suçluları olarak, ABD ve İsrail vardır. İkincisi, dini liderin onu görevden alması. Hukuken mümkün olsa da Hamaney böylesine riskli bir karara imza atamaz. Üçüncüsü, Devrim Muhafızları eliyle gerçekleşen geleneksel bir darbe yoluyla görevden uzaklaştırılması. Bu da meşruiyet sorununu ön plana çıkarıyor; zira dünya kamuoyu böyle bir senaryoya hazır değil. İran halihazırda zaten meşruiyet eksikliğinden mustarip; bunun üstüne bir de birçokları tarafından terörist bir örgüt olarak görülen, adı çıkmış bir askeri güç tarafından gerçekleştirilen bir darbe eklenirse, bu her şeyi iyice karman çorman hale getirecektir. Dördüncüsü ise görevi kötüye kullanmak suçlamasıyla meclis tarafından görevden alınması. Bu senaryo, milletvekillerinin üçte iki desteğini gerektiriyor ve içinde bulunulan konjonktür itibarıyla bu sayıya ulaşmak kolay değil.

Yukarıdaki senaryolardan hangi birinin gerçekleştiğini düşünürsek düşünelim, bu ne yazık ki ülkenin ekonomik sorunlarını çözmeyecektir. Ruhani ne mevcut ekonomik krizin tek müsebbibi ne de onun çözülmesi yolunda bir engel. Çözüm yolundaki en büyük engel, İran iktidar seçkinlerinin bu gerçeklere yönelik genel ve kasti cehaleti. Herhangi bir ekonomik krizde meçhul komisyoncuları suçlamaya alışkınlar; böylece ülkenin hükümet tarafından değil de üç-beş “broker” tarafından yönetildiği izlenimi veriyorlar. Daha da kötüsü, ekonominin zor kullanarak onarılamayacağını anlamak istemiyorlar. İşte bu yüzden de piyasanın yakınıp durduğu konuları ele almak yerine, piyasayı tehdit ediyorlar. Örneğin Ruhani, mevcut gösterilerin başlamasından çok kısa bir süre sonra yaptığı bir açıklamada, yargının protestocuları ezmesini talep etti ve birkaç saat sonra da İran yargısının başı olan zat ortaya çıkarak grevcileri uzun hapis cezaları ve idamla tehdit etti.

Kaynak: AA
Editör: AA

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam