“Hep sen mi ağladın sen mi yandın
Bende gülmedim yalan dünyada
Sen beni gönlünce kutlu mu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım boş yere kandım
İrengi gözümde solan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada”
“Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ı 24 Eylül 2012’de “Yalan Dünya” dan ebediyete uğurlamıştık. Ertaş; ölümünün 6. yılında, memleketi Kırşehir başta olmak üzere bir çok yerde çeşitli programlarla anlıyor. Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde (TSKM) düzenlenen ve kardeşi Ali Ertaş’ın da türküleriyle ses verdiği bir programda; bu anma programlarının arasında yer aldı.
Neşet Ertaş’ın kardeşi Ali Ertaş başta olmak üzere mahalli sanatçılar, Ertaş’ın sevilen türkülerini seslendirdiler
Kır geleneğinin büyük ustası “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş, ölümünün 6. yılında An-Der Anadolu Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen bir konserle anıldı.
Sunuculuğunu Öznur Tektaş’ın üstlendiği gecede Neşet Ertaş’ın kardeşi Ali Ertaş, Mustafa Tatlıtürk, Haşimi Aslıhak, Gazi Özdemir, Gül Kardeşler, Filiz Duyar ve Meral Tan gibi mahalli sanatçılar, Ertaş’ın sevilen türkülerini seslendirdi. Büyük ilgi gören etkinlikte, Ertaş’ın sevilen ve her biri klasikleşmiş türkülerine dinleyiciler de eşlik ettiler.
Neşet Ertaş’ın yaşam öyküsü ; sanatçıya neden “Bozkırın Tezenesi” denildiğini ispatlıyor
1938’de Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinin Kırtıllar Köyü'nde dünyaya gelen Ertaş’ın babası ; abdallık geleneğinin büyük bir isimi olan bağlama ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Ertaş'tır. 8 yaşına kadar ailesiyle beraber doğduğu köyde yaşamış, sonrasında ailesi ile birlikte İbikli Köyü'ne yerleşmişlerdir. 12 yaşındayken annesi Döne'yi kaybetmiştir. Babası Muharrem Ertaş, Yozgat'ın Kırıksoku Köyünden Arzu isminde bir kadınla evlenince bir süre bu köyde yaşadıktan sonra Yozgat'ın Yerköy ilçesine yerleşirler.
Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile türküler söylemeye başladı. Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler. Bu durumu da verdiği bir röportajda şu şekilde ifade eder; "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız.”
Ertaş, Kırşehir ve ardından 2 yıl da Kırıkkale'de bulunduktan sonra 1957 yılının sonunda İstanbul'a gelerek Şen Çalar Plak'ta ilk plağını Neden Garip Garip Ötersin Bülbül adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkarır. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. 2 yıl İstanbul'da çalıştıktan sonra Neşet Ertaş Ankara'ya yerleşir ve sahne hayatına burada devam eder.
1962'de İzmir Narlıdere'de askerliğini yapar. Askerliğini yaptıktan sonra Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanışır ve hemen evlenir. Babası Muharrem Ertaş, Neşet'in bu evliliğine şiddetle karşı çıkar. Bu olaylardan sonra Neşet Ertaş ve Muharrem Ertaş uzun yıllar konuşmazlar. Neşet Ertaş ve Leyla Ertaş'ın bu evlilikten Döne, Canan adında iki kız ve Hüseyin adında bir erkek çocukları olur. 7 yıl evli kaldıktan sonra 1970'lerin başlarında ayrılırlar. 1978 yılında alkol ve sigara kullanımından dolayı parmaklarından felç geçirir ve işsiz kalır. Kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gider. Tedavi olur. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.
Ertaş; Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım." diyerek geri çevirmiş ve halktan bu tavrı destek görmüştür. Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Neşet Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı ve eserleri ; şu anda Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü de olan Prof. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap hâlinde yayımlanmıştır.
25 Eylül 2012 tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitiren Neşet Ertaş’ın cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında toprağa verilmiştir. Mezarlıkta babası Muharrem Ertaş’la yan yana komşu olan Ertaş’ın kabristanında şu söz yazılıdır; “Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk'a bağlı. İncitme canı, incitme.”
Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: SİNAN ERDOĞDU