SON DAKİKA
reklam
reklam

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları Vizyona girdi (I.BÖLÜM)

Eklenme Tarihi: 26 Kasım 2018, Pazartesi - 11:45   Okunma Sayısı: 199325
David Yates’in yönettiği, senaryosunu ise J.K. Rowling’in yazdığı ve baş rollerinde Jude Law, Johnny Depp, Eddie Redmayne ile Katherine Waterston’un oynadıkları Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları (Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald), 16 Kasım 2018’den itibaren İstanbul ve Türkiye genelinde vizyona girdi.

Hatırlanacağı üzere birinci filmin sonunda, güçlü karanlık büyücü Gellert Grindelwald (Johnny Depp), Newt Scamander’in (Eddie Redmayne) yardımıyla MACUSA (Amerika Sihir Bakanlığı) tarafından yakalanmıştı. Fakat tehditlerini yerine getiren Grindelwald kaçar ve onun gerçek niyetlerinden şüphelenmeyen müritler toplamaya başlar. Grindelwald’ın amacı ise sihirli olmayan tüm varlıkların üzerinde hüküm sürecek safkan büyücüler yetiştirmektir. Grindelwald’ın planlarını bozmak gayreti içindeki Albus Dumbledore (Jude Law) kendisinin yardım isteğini kabul eden ama önlerinde uzanan tehlikelerden habersiz eski öğrencisi Newt’le işbirliği yapar. Sevgi ve sadakat sınanırken, gitgide bölünen büyücülük dünyasında, en hakiki dostlar arasında ve aileler içinde çizgiler çekilecektir. “Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları”nda hikaye devam ederken, bu düğümler daha da birbirine dolanıyor “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar” iki yıl önce, sinemaseverleri gönüllerine taht kuran ve hayal güçlerini ateşleyen büyücülük dünyasına geri götürdü. 1920’lerin Amerika’sında geçen film, Harry Potter hikayelerinden anlık göndermelerle serinin hayranlarını baştan çıkardı: Büyüzoolog Newt Scamander, Hogwarts’tan atılmıştı; onu savunan tek kişi şu malum Albus Dumbledore’du; ve güçlü karanlık büyücü Gellert Grindelwald, Avrupa’da kargaşa yarattıktan sonra ortadan kaybolmuştu. İkinci macera “Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları”nda hikaye devam ederken, bu düğümler daha da birbirine dolanıyor.

Senarist ve yapımcı J.K. Rowling film hakkında şunları söylüyor: “‘Fantastik Canavarlar’ serisinin içinde Harry Potter kitaplarında yalnızca değinilen bir hikaye anlatıyorum: Hem büyücülük dünyasını hem de normal dünyayı ciddi bir şekilde tehdit eden Grindelwald’ın yükselişi ve Potter hikayelerinde elbette kilit bir karakter olan Dumbledore’un ona karşı duruşu. Grindelwald ismi ilk olarak Harry Potter ve Felsefe Taşı’nda geçiyor. Dolayısıyla, her ne kadar gizemli bir arka plan karakteri olsa da, başından beri oradaydı. Dumbledore’un kendi hikayesinde bu kadar derin bir yere sahip olduğuna göre, Grindelwald’ın önemli bir şahsiyet olduğunu biliyorsunuz ama ancak Potter serisinin sonuna gelindiğinde onun gerçek önemini kavrıyorsunuz… ayrıca, anlatacak daha çok şey olduğunu da hissedebilirsiniz. Benim yeniden ele almayı en çok istediğim hikaye buydu sanırım çünkü en sevdiğim karakter olan Dumbledore’un gerçekten anlaşılabilmesi anlamında kayda değer bir öneme sahip”. Büyücülük Dünyası maceralarında altıncı kez yönetmen koltuğuna oturan David Yates de , “Jo [Rowling] bana yeni senaryoyu gönderdiğinde, ilk izlenimim yaptığımız birinci filme oranla bunun ne kadar farklı bir his uyandırdığıydı” dedikten sonra, şöyle devam ediyor: “Yeni karakter gelişimleriyle bu hikaye çok daha katmanlı ve girift; ve de çok daha karanlık. Fakat esas aklımı başımdan alan şey, Jo’nun hiç öngöremediğim sürprizler ve şaşırtmacalarla duygusal bir gerilim hissi yaratmış olmasıydı. Jo inşa etmiş olduğu evreni sürekli olarak geliştiriyor.

Bir sinemacı olarak bunu ilham verici bir meydan okuma olarak görüyorum”. “Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları” Yates ve Rowling’i bir kez daha yapımcılar David Heyman, Steve Kloves ve Lionel Wigram’la bir araya getirdi. Rowling’in bütün büyücülük dünyası filmlerinde yapımcı olarak görev almış olan Heyman konu hakkında şunları söylüyor: “Jo son derece canlı karakterleri olan, çok zengin ve eğlenceli hikayeler yaratıyor. Filmde bazı açılardan Potter’a paralel çizgilerde temalar var: İyi ile kötünün mücadelesi, sevgi ve kayıp, dostluk ve sadakat, kimlik ve dışlanmış hissetme... ayrıca seçimler taraf tutup tutmamayı seçme  ve bunların sadece bireyler değil, çevrelerindekiler üzerindeki etkisi konusunda da güçlü bir tema mevcut. Tüm bunlar zaman ve mekandan bağımsız, evrensel olarak özdeşleşilebilir fikirler. Dolayısıyla, hikaye büyülü bir dünyada geçse de, bizim kendi dünyamıza ayna tuttuğu söylenebilir”. Yönetmen, Yates bu görüşe şu sözlerle katılıyor: “Jo’nun hikayeleri yalnızca bizim zamanımız için değil, tüm zamanlar için. Onun çeşitli nesiller ve kültürlerden insanlara hitap eden temalara parmak basmada olağanüstü bir yeteneği var. Bunun nedenlerinden biri kahramanlarının, çoğu zaman hafife alındıkları için, her zaman bariz olmamaları”. Büyü-hayvanbilimcisi Newt Scamander’ın Londra’ya gitmek üzere New York’tan ayrılıp umutlu Tina Goldstein’i limanda bırakmasının ve Queenie Goldstein’nin bir No-Maj (Muggle'ın Amerikan İngilizcesi'ndeki adı) olan Jacob Kowalski’ye (anıları silindiği halde onu bir şekilde tanırmış gibi görünen) ait işlek pastaneye girişinin ardından çok şeyler yaşanmıştır. Aradan geçen aylarda, Newt en-çok-satan kitabı Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar’ı tamamlamıştır. Queenie ve Jacob Amerikan büyücülük dünyası kanunlarını çiğneyerek kaçamak bir aşka yelken açmıştır. Ve ikilinin ilişkileri Queenie ile ablası Tina’nın arasını bozmuştur çünkü MACUSA’nın Seherbaz kadrosuna yeniden atanan Tina bu kanunları uygulamakla görevlidir.

Newt rolünü bir kez daha üstlenen Eddie Redmayne rolü için şunu kaydediyor: “J.K. Rowling ilk film için dört eşsiz karakter yarattı. Bunların hepsi dışlanmış kişilerdi ve kendilerince mücadeleleri vardı. Ancak birbirleriyle kurdukları bağlar sayesinde başarılı olup, mutluluğu ve aşkı buldular. Fakat geçen zaman içinde, yanlış anlamalar ve şartlar yüzünden bir takım şeyler değişti”. Redmayne gibi; Tina’yı canlandıran Katherine Waterston da, Jacob’ı canlandıran Dan Fogler ve Queenie’yi canlandıran Alison Sudol da ilk filmdeki rollerine geri döndüler. Waterston şunları söylüyor: “Bu karakterlerle tanıştığımızda, hepsi özlerine dönebilmek için mücadele ediyorlardı ama henüz o noktaya gelememişlerdi. Hayatımızdaki önemli ilişkilerin bizim için nasıl birer itici güç olduğunu, bizleri aydınlatıp büyümemize yardım ettiğini irdelemek bana çok ilgi çekici geldi. J.K. Rowling devam eden ve sürekli gelişen bir hikayeyle bu temayı dostluğun gücü temasını muhteşem bir şekilde işlemiş”.

 

Tüm aktörler için, ikinci film için projeye geri dönmenin en heyecan verici yönlerinden biri “bu hikayenin köklerinin hepimizin bildiği ve sevdiği Potter evrenine uzanıyor olması” diyor Redmayne ve ekliyor: “Daha önce yalnızca değindiğimiz hikayeler açılıyor ve irdeleniyor. Üstelik riskler de çok daha büyük”. Potter’la bağlantılar filmin daha başlarında hemen ortaya çıkıyor : Newt eski profesörü, şimdi de dostu ve akıl hocası olan Albus Dumbledore tarafından çağırılır. Bu sevilen karaktere bir kez daha hayat veren Jude Law bunu hemen şu sözlerle açıklıyor: “Bu, henüz Hogwarts’ın efsanevi müdürü Dumbledore değil. Hayatında onu şekillendirecek, nispeten travmatik ve belki de onu renkli biri haline getiren deneyimlere daha yakın. Benim ve ekip olarak bizim  için özellikle ilginç olan şey, onu bizim tanıdığımız Dumbledore’la sıkı sıkıya ilişkilendiren temel noktaları, onun büyümesine, öğrenmesine ve hatalar yapmasına pay bırakarak, bulmak ve derinleştirmekti. Anlattığımız hikayeler karakterin evrimini gösterecek”. Büyücülük Dünyası meraklılarının Dumbledore’un geçmişinde onun evrimine mutlak katkı sağladığını iyi bildikleri biri daha var; o da Gellert Grindelwald. “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar”ın sonunda MACUSA tarafından tutuklanan Grindelwald, dramatik ve ölümcül bir kaçışla, güçlerinin hiç de hafife alınmaması gerektiğini kanıtlar. Heyman’a göre, kaçar kaçmaz, “Grindelwald davasını ileri taşıyacak hamlelerini kurgulamaya başlıyor: Büyücüler artık gizli bir yaşam sürmek zorunda kalmamalılar; gölgelerden çıkıp dünyada hüküm süren güç olmalılar. Grindelwald gerçekten de büyücülerin üstün olduğuna ve bu doğrultuda hareket etmeleri gerektiğine inanıyor. Üstelik ikna kabiliyeti de çok güçlü”. Yönetmen Yates, Grindelwald’ın acımasız Lord Voldemort’tan çok farklı bir kötü karakter olduğunu şu sözlerle söylüyor: “Eğer Voldemort’la fikir ayrılığına düşerseniz sizi anında öldürür. Fakat Grindelwald inanılmaz ayartıcı. Karşısındakileri ortadan kaldırmak yerine kendi tarafına çekmeyi tercih ediyor; ve ittifak yapmaları için insanları zorlamaktansa gönüllerine ve akıllarına hitap etmek gerektiğini anlayacak kadar zeki. Kısacası, Voldemort bir zorbayken, Grindelwald çok daha sofistike bir oyuncu… ve bu yüzden de çok daha tehlikeli”. Grindelwald rolüne geri dönen Johnny Depp de şunları söylüyor: “Grindelwald’ın konuşma şeklinde bir ritim, sizi içine çeken bir ahenk var. Nihai olarak, karakterde varlığını hissettiğim şey bir sessizlik egzersiziydi. Demek istediğim şu ki, söylediği kelimeler önemli olsa da, daha önemli olan o kelimelerin altındaki alt metinler. Diyalogda söylenmeyen kısımlar, satır araları adeta hipnotize edici bir etki yaratıyor”. Grindelwald’ın kitlelerin gözünü boyama yeteneği, Yates’e göre, hikayenin en önemli temalarından birini sağlıyor ve yönetmen bu durumu da “Bunlar bazı karakterlerin sonuçta neye inandıklarına karar vermeleri gereken durumlar. Bir taraf mı seçecekler, yoksa pasif kalıp dünyanın alevler içinde kalmasını mı izleyecekler?

Film boyunca mevcudiyetini koruyan bir tema bu. Jo da bunu Credence Barebone olarak bilinen ana karakterlerden birinin kimlik arayışıyla bütünleştirmiş” sözleriyle belirtiyor. Önceki filmde, Ezra Miller’ın canlandırdığı Credence’ın bir Obscurial güçleri Obscurus (konağını genellikle çok genç yaşta öldüren, parazitimsi bir güç) olma noktasına gelene kadar bastırılan, büyücü doğmuş kimse— olduğu anlaşılmıştı. Yazar ve senarist Rowling bu konuda şunları söylüyor: “Haklı olarak, Credence’ın öldürülmüş olduğunu düşünebilirsiniz ama aslında bir Obscurial’ı Obscurus formundayken öldüremezsiniz. Credence hayatta kaldı. Yine de kendisi için büyük soru şu: ‘Ben kimim?’ Gerçek kimliğiyle ilgili arayışı onu güdümleyen şey ve bu filmdeki hikayenin başlıca alt örgülerinden biri. Credence kim?” Miller da, “Harry Potter’la başlamak suretiyle her aşamada yaptığı gibi, J.K. Rowling hikayeyi yeni bir ilgi düzeyine yükseltti. Tüm çalışmalarına sinmiş fikirleri daha da derinleştirdi: Örneğin, insanlar arasındaki bağlantılarda; birbirlerini ve kendilerini bulmaya çalışan insanlar arasında var olan büyü gibi…” diyor. Credence’ın kimlik arayışı filmdeki hemen hemen tüm karakterleri dolaylı ya da dolaysız olarak etkiler. Bu karakterlerden bazıları şöyle sıralanabilir: Credence’ın dostu ve sırdaşı Nagini (Claudia Kim); Yusuf Kama adındaki Fransız-Afrikalı büyücü (William Nadylam); Newt’un ağabeyi Theseus (Callum Turner); ve fotoğrafı önceki “Fantastik Canavarlar” filminde Newt’un atölyesinde görülen, Theseus’un nişanlısı Leta Lestrange (Zoë Kravitz) “İlk filme bayılmıştım” diyor ve ekliyor: “Yakında bu muhteşem cadılık ve büyücülük dünyasının bir parçası olacağımı bilerek ilk filmi izlemek daha da müthişti. Öte yandan, bu film biraz daha derin; karanlık ile aydınlık arasındaki yerde ilginç bazı fikirlerle oynuyor. ‘Hangi yolu seçeceksiniz?’ diye soruyor”. Oyuncu kadrosunun diğer önemli isimleri arasında Grindelwald’ın yakın çevresindeki Abernathy ve Rosier rollerinde Kevin Guthrie ve Poppy Corby-Tuech; ayrıca, serinin hayranlarının yakından tanıdığı, Nicolas Flamel rolünde Brontis Jodorowsky de bulunuyor. “Bu karakterlerle ve çıktıkları yolculuklarla özdeşleşebiliyoruz” diyen Heyman, şöyle devam ediyor: “Ama bir film ancak onda çalışan insanlar kadar iyi olabilir. Biz çok şanslıydık ki gerek kamera önünde gerek kamera arkasında en iyilerle çalıştık. Hepsi de her filmi bir öncekinden daha iyi yapmak için sınırları zorladılar. David Yates olağanüstü bir yönetmen. Her karakterin özünü en güzel şekilde yakalıyor. Ayrıca, binlerce insanı tek bir vizyonun peşine takabiliyor. Üstelik bunu ilham vererek, cesaretlendirerek ve her ayrıntıya önem vererek yapıyor. Bir başka avantajımız da ilk filmden birçok kişinin yeniden David’le çalışmasıydı.

Bunlar arasında Stuart Craig, Colleen Atwood, Philippe Rousselot, Mark Day, Tim Burke, Christian Manz, Fae Hammond ve James Newton Howard bulunuyordu. Hikayenin bir sonraki bölümünü perdeye taşırken, bu süreklilik büyük katkı sağladı”. Aksiyon ve eğlence geri dönen canavarlarla daha da şenleniyor: Pickett adındaki tanıdık Kabuluk ve artık yavru Burnuk’ları olan, ışıltılı her şeye takıntılı Burnuk gibi. Film, ayrıca, geniş bir yeni yaratık yelpazesine de sahip: Örneğin, acımasız derecede iri kedigil Zouwu, büyük yeşil sualtı yaratığı Kelpi ve Potter filmlerinde de görünmüş olan iskelet kanatlı Thestral. Büyücülük dünyasına bakış açımızı genişleten film, bizi İngiltere’deki Warner Bros. Leavesden Stüdyoları’nda inşa edilmiş Paris’e götürüyor. Yazar ve senarist Rowling, “‘Fantastik Canavarlar’ serisinin en büyük keyiflerinden biri hikayeyi farklı ülkelere taşıma ve büyü dünyasının başka yanlarını irdeleme özgürlüğüm. Bazen geriye dönüp bakıyor ve, ‘Tanrım, çoğu okulda geçen yedi kitap, sekiz film. Bunu nasıl yaptık?’ diye düşünüyorum” diyor gülerek. Sözünü ettiği okul elbette Hogwarts ve serinin hayranları şimdiden kalenin ikonlaşmış siluetini görmekten duydukları heyecanı ifade ediyorlar. Yates bu konuda şunu söylüyor: “Dünyanın neresinde olduğunuz fark etmiyor… kamera o dağların üzerinde uçarken, gölün sonunda birden bire o okulu gördüğünüzde, sinema salonlarındaki heyecanlı bekleyiş dalgasını hissedebiliyorsunuz. Dolayısıyla, izleyicileri Hogwarts’a geri götürüp, oranın büyüsünü yeniden yaşatabilmek büyük bir zevk”. Dev oyuncu kadrosu nasıl bir araya geldi ! Newt Scamander, Tina Goldstein’e yeni kitabından bir tane verme sözünü tutmak üzere New York’a dönmeyi gerçekten arzu etmektedir. Ne var ki, Britanya Sihir Bakanlığı, Newt ve canavarlarının Amerika’da yarattığı keşmekeşten dolayı hâlâ öfkeli olduğu için ona uluslararası seyahati yasaklamıştır. Yasağı kaldırmayı bir şartla kabul edeceklerdir: Eğer Newt Seherbazlar Ofisi’nde görevli ağabeyi Theseus’u da yanına alıp verilen görevi yerine getirmeyi kabul ederse.

Söz konusu görev Credence’ı bulmaktır. Newt onun hâlâ hayatta olmasına çok şaşırır. Yine de, her ne olursa olsun, bakanlığın bir tehdit olarak gördüğü Credence’ı öldürme niyetini bildiği için anlaşmayı reddeder. Flimde bu rolü oynayan Eddie Redmayne şunları söylüyor: “Newt’un sevdiğim yanı kendi iç sesine kulak vermesi ve başkalarını memnun etmeye çalışmaması. Yaratıklara duyduğu sevgi tamamen kendine özgü. Diğer insanların neyin normal olduğuna dair olgularına boyun eğmeyi reddediyor. Newt hayatta hep kendi yolundan gitmiş. Empati sahibi biri olmasına karşın, kimsenin tarafına çekilmek istemiyor. Ancak, dünyada olup bitenler yüzünden ve riskler çok fazla arttığı için, taraf seçmesinin gerekeceği bir an yakın olabilir. İşte bu, onun yolculuğunun bir parçası”.

(Devamı yarın)

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: SİNAN ERDOĞDU

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam