SON DAKİKA
reklam
reklam

‘BATI’ ÖMER HAYYAM’I  TERCÜME ETMEDİ  ONU YENİDEN İBDA ETTİ

Eklenme Tarihi: 14 Aralık 2018, Cuma - 10:29   Okunma Sayısı: 363763
Doğu toplumları Hayyam’ı şarap düşkünü bir şair olarak bilirdi, bilimsel eserleri ile rubailerinin bulunması tamamen bir tesadüftü. Dünyada bir avuç kişinin bildiği rubaileri, Edward Fitzgerald kendi dilinde serbestçe yeniden yazmasaydı, Hayyam bu kadar etkili ve ünlü olamayacaktı.İnsanlığın değeri az bilinmiş ve geç keşfedilmiş müstesna bilim adamlarından, filozof ve şairlerinden Ömer Hayyam’ı çevirmen yazar Sadık Usta’dan dinliyoruz.

İSTANBUL

Rubai, şairin düşüncesini tam anlamıyla yansıtan en küçük şiir türü ve bu türün şüphesiz ki en güzel örneklerini veren de İranlı astrolog, filozof, matematikçi ve şair Ömer Hayyam’dır. Hayyam, Türk edebiyatının çok iyi tanıdığı, gerek Divan şairlerinin gerekse 19. yüzyıldan bugüne şair ve ediplerin severek okudukları, etkisinde kaldıkları ölümsüz bir şair.

Prof. Dr. Sadık Usta, Doğu toplumlarının Hayyam’ı şarap düşkünü bir şair olarak bilirdiğini söylüyor. 1800’lerin başında keşfedilemeyen, bir bakıma ıskalanan ve anlaşılamayan Ömer Hayyam, 19. yüzyılın ortasından itibaren siyasi açıdan yeniden biçimlenen Avrupa’da anlaşılabiliyor ve keşfedilebiliyordu. Çünkü 1850’lerden itibaren Avrupa’nın kaderine, eleştirel akla önem veren, siyasi açıdan aktif, sanat ve kültür alanında yenilikçi ve mücadeleci, kapitalizmin sonuçlarına itiraz eden düşün insanları ve sanatçılar yön veriyordu.Bilimsel eserleri ile rubailerinin bulunması tamamen bir tesadüftü.1044-1131 yılları arasında yaşayan Ömer Hayyam ilgi ve beğeni görmeye, rubailerinin Avrupa’da keşfedilmesiyle başlıyor.

 

 

Batı Hayyam’ı Nasıl Keşfetti ?

Ömer Hayyam'ı bütün dünyaya tanıtan  kişinin İngiliz şairi Edward Fitzgerald olduğunu belirten Sadık Usta,  Ömer Hayyam'la aynı karakter ver mizaçta olan bu İngiliz şairin çok nefis bir tercüme yapmaya muvaffak olduğunu vurguluyor.

Önce İngiliz Edebiyatı araştırmacısı Edward Fitzgerald’ın 1859 yılında rubaileri manzum olarak “bilgece” İngilizceye tercüme etmesi ve sonra onu 1867’de Fransız Edebiyatı araştırmacısı Nicolas’ın izlemesi, Ömer Hayyam’ın Avrupa’daki şöhretini arttırıyor.

Eksantrik İngiliz bilim insanı Edward Fitzgerald, 12. yüzyıl şair ve matematikçisi Ömer Hayyam’ın dörtlüklerinin serbest çevirileri hakkında Ömer Hayyam’ın Rubaileri adlı bir eserin basımı insanlarca fark edilmemiş ancak  Sadık USta şiirin dikkat çekici, efsanevî bir yayın tarihi söz konusu olduğunu söylüyor. 1859’da Charles Darwin’in Türlerin Kökeni Üzerine ve John Stuart Mills’in Özgürlük Üzerine eserleri ile aynı yıl yayımlanan ilk baskı tamamen fark edilmeden kaldı. İlk iki yılında tek bir kopyası bile satılmadı. Fitzgerald’ın 20 sayfalık kitapçığının bir kopyası, İrlandalı akademisyen Whitley Stokes tarafından bir kuruş karşılığında alındıktan sonra Dante Gabriel Rossetti’ye geçti ve Dante Gabriel Rossetti daha sonra esere adeta aşık oldu ve övgülerini 1848’de kurulan Pre-Raphaelit adlı sanat kulübünde insanlarla paylaştı.
Eser 1863 yılında John Ruskin’in eline geçtiğinde: “Bugüne kadar hiçbir zaman böyle şahane bir şey okumadım” demişti. O andan itibaren, en azından Birinci Dünya Savaşı’na kadar süren bir Hayyam tanınması başladı. Bu esnada Fitzgerald’ın eserinin dolaşımda 447 baskısı vardı. Ömer adlı restoranlar açıldı ve hatta Ömer diş tozu ve resimli iskambil kartları da satışa sunuldu. Savaş sırasında, siperlerde ceplerinde eserin eskimiş kopyaları bulunan ölü askerlere rastlanıyordu. 1892 yılında Londra’da onun adına bir kulüp kuruldu, 1970 yılında ayın üzerindeki bir kratere, 1980 yılında yeni bulunan bir kuyruklu yıldıza adı verildi. Hatta Londra’da 1892 yılında adına bir edebiyat kulübü dahi kurulur.Dünyada bir avuç kişinin bildiği rubaileri, Edward Fitzgerald kendi dilinde serbestçe yeniden yazmasaydı, Hayyam bu kadar etkili ve ünlü olamayacaktı. İngiltere’nin ünlü ütopik sosyalistlerinin kurduğu ressam ve şairler kulübü Arts and Crafts'ın katkısıyla rubailer dünyada yok satmaya başladı.

Bedensel zevklere, dini şüphelere ve yaklaşmakta olan ölüme ilişkin bu güçlü birliktelik, Pazar sabahı kilisede dindar ilahiler çalınan Viktorya dönemi insanlarının hayâl gücüne temas etti. Kuşkusuz, yazar G. K. Chesterton’un ifade ettiği üzere Rubailer “carpe diem” (ânı yaşa) dininin İncil’i haline gelmişti.

 

 

 

Rubailerinin sayısı 158 kendisine mal edilenler binin üzerinde

Ömer Hayyam, rubailerinde Fars dilinin makbuliyetini en üst derecelerine, özellikle etkileyiciliğinin son sınırlarına kadar götürmüş bir şair. Onun için Hayyam’ın rubailerini başka bir dile çevirirken mazmunlarını, derin düşüncelerini, ince hayallerini ya da manasını tam anlamıyla tercüme etmek oldukça zor bir iş,

XX. yüzyılda Hayyâm’a ait rubâîlerin tesbiti konusunda çalışmalar artmış, pek çok araştırmacı, ilk kaynaklardaki rubâîleri esas alarak yüzlerce rubâî arasından gerçekten Hayyâm’a ait olanları belirlemeye çalışmış. Bu konuyla ilk defa ilgilenen Rus şarkiyatçısı Jukovski, J. B. Nicolas tarafından yayımlanan Hayyâm rubâîleri üzerine yaptığı inceleme sonunda bunlardan seksen ikisinin yaklaşık kırk şaire birden nisbet edildiğini belirlemiştir. Jukovski’nin ardından Arthur Christensen, Friedrich von Rosen ve Christian H. Rempis gibi araştırmacıların gerçekleştirdiği çalışmalarla şairi belli olmayan rubâîlerin sayısı artmış, Hayyâm’a ait olduğu kesinlik kazanan rubâîlerin sayısı iyice azalmıştır. Şarkiyatçıların ardından İranlı araştırmacılar da Hayyâm’ın rubâîlerini tesbit için çalışmalar yapmaya başlamıştır. Buna rağmen Hayyam'ın gerçek rubailerinin tebiti konusu henüz çözüme kavuşturulmuş değildir.

Rubailerinin Türkçeye çevirisi farklı birçok çevirmen tarafından yapılmışsa da rubaileri Türk halkına sevdiren çeviri şüphesiz ki Sabahattin Eyüboğlu olmuştur.

Tarihin ilk “savaş karşıtı eylemcisi” Ömer Hayyam mı ?

Ömer Hayyam için tarihteki ilk bilinen savaş karşıtı eylemci yakıştırması yapılıyor. Bunun temel nedeni şairin üslubunda yatıyor. Şairlerin, özellikle de sûfî eğilimli olanların kullandıkları içkiyle ilgili kelimelerin tamamen sembolik anlam taşıdığı bilinen bir husus. Nitekim klasik Türk edebiyatında şaraba karşı tavrı ve aynı zamanda dindarlığı ile bilinen birçok şair Hayyâm’ı sûfî bağlamında ele alıp onu bir aşk şairi olarak görür, Şiirlerinde çokça kullandığı şarap ve şarapla ilgili kavramlara tasavvufî anlamlar yükler. Bu sebeple Hayyâm’ı melâmîmeşrep bir şair diye kabul edip şiirlerini buna göre yorumlamak gerekir. Hayyam'ın kendine haz orijinal felsefesinde insan, yaşadığı anın kıymetini bilmeli ve zamanını hoşça geçirmeğe bakmalıdır. Çünkü mazi bir hiç olmuştur, istikbalin de ne olacağı belli değildir. Onun görüşünde savaşa yer yoktur. Zevk, sefa ve mutluluk rubailerinin ana temasını oluşturur.

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: KÜBRA ÇELEPİ

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam