Warning: imagecreatefromjpeg(/var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/../dosyalar/gorsel/2019/07/19/CYapkYnlYk_bir_hastalYk_mYdYr_1.jpg): failed to open stream: No such file or directory in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 44

Warning: imagesx() expects parameter 1 to be resource, bool given in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 3

Warning: imagesy() expects parameter 1 to be resource, bool given in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 4

Warning: Division by zero in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 11

Warning: imagecopyresampled() expects parameter 2 to be resource, bool given in /var/www/vhosts/tunaydingazetesi.com/httpdocs/_efsanfit/fonksiyon.php on line 28
Keyiften değil, hormonlardan… Çapkınlık hormonlarınız yüksek olabilir mi? - Tünaydın Gazetesi
SON DAKİKA
reklam
reklam

Keyiften değil, hormonlardan… Çapkınlık hormonlarınız yüksek olabilir mi?

Eklenme Tarihi: 19 Temmuz 2019, Cuma - 14:28   Okunma Sayısı: 185662
Sadakat aşkı tamamlar, bağlılık güçlendirir ve öz sevgi sonsuz kılar… Peki, ya çapkınlık? Çapkınlık da aşka dairdir diyebilir miyiz? Yoksa yıkıp enkaza çevirmek dışında işe yaramadığını emin bir şekilde ifade edebilir miyiz? Ya da aşk ve çapkınlığın bir ortak paydası olduğunu söylersek ne kadar inandırıcı bulursunuz?

 

Aslına bakılırsa söz konusu insan olduğunda duyguları hormonlardan, hormonları aşktan ve çapkınlıktan ayırmak mümkün değildir. Çünkü aşkı da çapkınlığı da kalp değil, hormonlar yönetir. Reem Nöropsikiyatri Merkezi Kurucusu Nörolog Mehmet Yavuz, çapkınlığın hormonlarla ilişkisini anlatarak çapkınlık bir hastalık mıdır sorusunu cevaplıyor.

Aşkı hormonlar mı yönetir?

Aşk kimyasal bir tepkimedir. En az serotonin kadar dopamin ve oksitosin de aşk ve sevgi duygularını kontrol etmektedir. Oksitosin sevgi hormonudur. Yeni doğum yapan annelerin kanında çok yüksektir. Dopamin, normal şartlarda, enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve keyif hali ile alakalıdır. Yeni bir aşkın eşiğinde olan bir kimse, dopaminin verdiği coşku ile birkaç gece uykusuz kalabilir. Güneşin doğuşunu, yağmurun yağışını bambaşka bir pencereden ele alabilir. Hiç olmadığı kadar pozitif düşünebilir.

Aşkı, Mecnun gibi yaşamak mümkün mü?

10. yüzyıl Arap edebiyatından başlayarak, Fars ve Türk edebiyatında da anlatılan, Fuzuli tarafından kasideye dönüştürülen Leyla ile Mecnun efsanesi, aşık kişinin gündelik hayattan ne kadar uzaklaşabileceğinin tipik bir örneğidir. Efsanede Mecnun’un bir köpeğin peşinden saatlerce koşup, nefes nefese onu yakaladıktan sonra köpeğin ayaklarını öpmesi çevresindekileri çok şaşırtır ve herkes onun aklını kaybettiğini düşünür. Halbuki Mecnun açısından o köpek, normal bir köpek değildir. Çünkü bu büyük aşık, onu Leyla’nın bahçesinde gezerken görmüştür. Nitekim Mecnun zamanla dünyadan elini eteğini çekerek, Leyla’yı kendi içinde aramaya başlar. Öyle ki, çöllerde kuşlarla birlikte yaşar. Sonunda Leyla onu bulduğu zaman tanımaz bile. Yaşadığı aşk zamanla bir kişiye duyulan aşktan uzaklaşarak kutsal bir anlam kazanır.

Sadakatin bir kimyası var mıdır?

Mecnun’un kasidelere konu olan sadakati destansı bir boyut alır. Peki, gerçek hayatta bunun bir karşılığı var mıdır? Aşkın kimyasal yönünü incelediğimizde, insanları evlilik ve tek eşliliğe iten olayın sadece sosyal gelenekler olmadığını söyleyebiliriz. Sadakatin temelinde, dışarıdan fark edilemeyen kimyasal ve hormonal bir karışımın rolü olabilir. Nitekim beynimizin accumbens merkezindeki dopamin1 ve dopamin2 reseptörlerinin çalışma şekilleri erkek-kadın ilişkilerinde büyük rol oynar. Nukleus accumbens çekirdeği duygularımızı, dürtülerimizi yöneten prefrontal korteks ile çok yakın ilişki içindedir. Eğer D1 reseptörü devre dışı kalmışsa ya da iyi çalışmıyorsa sadakat duygusunda aksama olur ve erkek veya kadın çapkın biri olarak karşımıza çıkabilir.

Çapkınlık bir beyin hastalığı mıdır?

Gerçek şu ki, D1 eksikliğinde sadakat duygusu zayıflamaktadır. Hovarda, bir kadından diğerine koşan ve sürekli partner değiştiren erkeklerde ise D1’in aşırı etkisizliğini ifade edebiliriz. Tabii, bu kadınlar için de geçerlidir. Sonuçta kulağa ilginç gelse de, düzenli aile yaşamı ve seviyeli beraberlikler için, D1 reseptörünün iyi çalışması şarttır. Bu durumda D1 reseptörü, monigamiyi, D2 reseptörü ise poligamiyi temsil etmektedir. Çünkü çapkınlıkta D1’in eksikliği kadar D2’nin aşırı etkinliği de rol oynar. Diğer bir deyişle çapkın bir kişide ya D1 yetersizdir ya da D2 aşırı etkindir. Çapkın kişilerde D1 yetersizliği ve D2 baskınlığı olsa da acaba bu kişiler çapkın oldukları için mi D1 yetersizleşip, D2 baskın oluyor? Bu konu da tartışmaya açık bir mevzudur. Diğer taraftan çevresel şartlar, eğitim unsurları, ailevi faktörler, kişinin maruz kaldığı görüntülü medya, sosyal ve digital medya uyaranları da D1 ve D2 yi etkiliyor olabilir. Dolayısıyla reseptör algılamalarındaki dengesizlikler, kişinin sosyal hayatını ve aile yaşamını tehlikeye sokabilir.

Çapkınlığı seks hormonlarından ayrı düşünmek mümkün mü?

Dopamin, oksitosin, noradrenalin, fenilatilamin, vazopressin ve serotonin aşk hormonlarıdır. Dopamin ödül sisteminin temel molekülüdür. Özlemek, sevgiliyi görmeden duramamak ve tutku onun işlevidir. Tutku, coşku ve hareketlilik sağlar. Oksitosin eşler arasında bağlanmayı sağlayan mokeküldür. Normalde emzirme ve orgazm sırasında artar ve sosyal bağlanmaya hizmet eder. Eşler arasında empati oluşmasını sağlar. Sevgi, şefkat ve empati başlıca işlevlerdir.

Testosteron, androjen, östrojen, progesteron başlıca seks hormonlarıdır. Aşk ve seks hormonlarını birbirinden ayırmak gereklidir. Çünkü bu hormonlar bazen zıt etki bile oluşturabilir. Örneğin oksitosin tek eşliliği, sevgiyi, şefkati ve sadakati temsil ederken, testesteron ise aksine çok eşliliği teşvik etmektedir. Dolayısıyla testesteron oranı ne kadar yüksekse bir erkeğin çapkın olma ihtimali de o kadar yüksektir. Her ne kadar modern tıp teknolojisi ile D1 ve D2’yi inceleyerek bir kişinin çapkın olduğunu anlayamasak da testestoron yüksekliği veya oksitosin düşüklüğü ile bir fikir sahibi olabiliriz.

Kaynak: HABER BÜLTENİ
Editör: HABER BÜLTENİ

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam