SON DAKİKA
reklam
reklam

Ekolojik dönüşüm için fırsat

Eklenme Tarihi: 16 Mayıs 2020, Cumartesi - 10:41   Okunma Sayısı: 101460
Koronavirüs ile ilgili endişeler ve belirsizlikler sürerken, milyonlarca insanı küresel ölçekte üretimden  tüketime, sağlıktan eğitime yeni bir dönüşümle karşı karşıya getiriyor

Sokağa çıkma yasağı olan günlerde evde kalıp bol bol düşünme ve araştırma imkanı bulanlar, ekolojik denge konusunda yavaş, yavaş bir fikir sahibi olmaya başladı. Evde zaman geçirdiğimiz şu dönemlerde bol  bol internete girip, sosyal medyada geziniyor, dostlarımızla ve arkadaşlarımızla online sohbetler yapıyoruz. Ancak hepimiz gerçek ihtiyaçlarımızın yeniden farkına varıyoruz. Beslenmenin, barınmanın, ısınmanın ve sosyal ihtiyaçların artık daha çok farkındayız.  Koronavirüs hayatımıza girmeden önce farkında olmadığımız problemlerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Değiştirmek konusunda adım atmayı ertelediğimiz sorunların ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Sağlıklı beslenmenin et ya da yeşillik yemek demek olmadığının, temizliğin zeytinyağlı sabunla da olabileceğinin, hareket etmenin, temiz havanın, suyu idareli kullanmanın, paylaşmanın, dayanışmanın önemine bir kez daha varıyoruz. Gezegenimizin bize sonsuza kadar hizmet edecek bir ”kaynak” olmadığını, gezegende canlı cansız bütün varlıklar bir bütünün parçaları olduğumuzu ve diğer varlıklarla aramızdaki görünmez bağları yeniden kavrıyoruz. Suyu fazla kullanırsak biteceğini, fazla giysimiz olmadan da yaşayabileceğimizi, tarımın ve gıda güvenliğinin önemini idrak ediyoruz. Koronavirüs bir yandan bizi birbirimizden ayırırken diğer yandan da birbirimize ne kadar bağlı ve muhtaç olduğumuzu gösterdi. Zenginliğin maddiyat olmadığını, adalet ve aidiyetin ideolojilerden bağımsız olduğunu, farklılıklarımıza rağmen aynı amaca yönelebileceğimizi, rekabetin yerine işbirliğini koyabileceğimizi, uyum ve dayanışmanın önemini fark ettirdi.

 

Çalışanlar risk almaya devam ediyor

Bazılarımız evlerinde kendini koruma altına alabilirken, sağlık, tarım, gıda, enerji, gıda, nakliye, güvenlik gibi sektörlerde çalışanlar milyonların ihtiyacı için risk almaya devam ediyor. Bu riskin farkındalığı, gereksiz ürün ve hizmet alımı talebinde bulunmama konusunda adım atarak, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirme konusunda neler yapabileceğimizi denetimlememizi de sağlıyor.

Bu salgın elbette geçecek, ama bizi bekleyen daha ciddi sorunlar var. İklim krizi ve çevre kirliliği ve doğal varlıklara yönelik tahribat, önünde sonunda hepimizi, tüketimlerimizi azaltmaya ve yaşamımızı sadeleşme yönünde dönüşmeye zorlayacak. Zenginlik ve para konusunda değerleri alt üst eden salgın, bize üretim ve tüketim yöntem ve alışkanlıklarımızı dönüştürmek üzere bir fırsat sundu. Hepimiz için gerçek ihtiyaçlarımızı gözden geçirmek ve ne kadar sadeleşebileceğimizi ölçmek için evde kaldığımız bu dönem iyi bir zaman olarak değerlendirilebilir.

 

 

 

Yerel üretim ve yerel tüketimi destekleyin

Salgının ne kadar devam edeceğini, evlerimizde daha ne kadar kalacağımızı bilmiyoruz. Ancak bugün yaşadıklarımız bize sağlıklı gıdanın ve sağlıklı gıdaya erişimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tarım zehirleriyle yetiştirilen gıdaların sağlığımıza etkileri konusunda bilgilenerek, karar vericileri ve politika yapıcıları uyarmalı; bizim, diğer türlerin ve gezegenimizin sağlığını gözeten doğa dostu yöntemlerin hayata geçirilmesi konusunda daha fazla çaba göstermeliyiz. Kendi bölgemizdeki üretimlere doğrudan destek olarak ihtiyaçlarımızı çok uzak bölgelerden sağlamak yerine yerelden karşılayabilir, böylece ekolojik ve karbon ayak izimizi azaltabiliriz. Yerel çeşitlerle doğa dostu üretim yapan küçük çiftçilerin gıda çeşitliliğinin ve güvenliğinin teminatı olduğunun farkındalığıyla, bölgesel ölçekte gıda üretim ve erişim organizasyonlarını şimdiden tasarlamak, hem sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşmamızı hem de krizlere hazırlıklı olmamızı sağlayacak.

Sağlıklı beslenmeyi ihmal etmeyin

Dengeli beslenmek sadece yediklerimiz ve içtiklerimizle değil; neyi, nasıl, ne kadar yediğimizle ilgili. Tarım kimyasallarıyla yetiştirilen gıdalar hem akut ve kronik hastalıklara hem de toprak ve su kirliliğine neden oluyor. Bu kimyasallar pek çok türün yok olmasına, dolayısıyla da gıdamızın geleceği için gereken genetik çeşitliliğin fakirleşmesine yol açıyor. Sağlığımızı korumak için ekolojik, doğa dostu ve yerel tohumlarla yetiştirilen ürünlerle beslenmemiz giderek daha fazla önem kazanıyor.  Gıda güvenliği için küçük aile çiftçilerinin önemi anlaşılsa da, artan girdi maliyetleri her geçen yıl daha fazla küçük çiftçinin kentlere göç ederek tüketici olmasına neden oluyor. Oysa tüketici olarak, girdi maliyetlerini azaltan, toprağı, suyu, biyoçeşitliliği ve sağlığımızı gözeten doğa dostu üretim yapan küçük çiftçiyi destekleyen üretim ve pazarlama modellerine destek olabiliriz. Ekolojik ve doğa dostu üretim yapan küçük çiftçiyi destekleyen politikaların hayata geçirilmesini talep edebilir ve kooperatifler, gıda toplulukları, ekolojik pazarlar, üretici pazarları ve topluluk destekli üretim gibi yöntemlerle, küçük çiftçinin refahını artıracak modellere katkı verebilir, gerektiğinde ortak olabilir; gıdamıza hep birlikte sahip çıkabiliriz.

Kırsalla ve üreticiyle bağ kurun

Doğa dostu üreten çiftçilerle doğrudan bağlantı kurarak, onların hazırladığı listelerden sipariş verebiliriz. Mutfak ihtiyacımızın bir bölümünü -çiftçiden edinebileceğimiz yerel tohumlar ya da enstitülerden alabileceğimiz standart tohumlarla- kendi bahçemizde, balkonumuzda ufak çaplı üretim yapabiliriz. Veya komşularımızla kent bostanları oluşturmak üzere yerel yönetimlerin de desteğini alıp -sosyal mesafeyi koruyarak- bir arada üretebiliriz. Evde ekmeğini, yoğurdunu, peynirini yapmaya başlayanlar bugünlerde hem gıda alışverişi için dışarıya az çıkmak durumunda kalıyor hem de daha iyi besleniyor. Başlamak için iyi bir fırsat. Evde mevsimlik meyveleri değerlendirmenin tam zamanı. Daha önce vakit bulamadığınız komposto yapma hayalinizi evinizde şimdi yapabilirsiniz. Hatta bunun için komşularınızı da örgütleyebilirsiniz. Sosyal mesafeye dikkat ederek, hep birlikte elma, kayısı, çilek kompostosu yapmanız mümkün.

 

Temizlerken kirletmeyin

Bu salgın hepimize deterjana gerek olmadığını, su ve sabunun yeterli olduğunu hatırlattı. Kimyasallarla yüklü deterjanların temizlerken bir yandan da sağlığımızı ve çevreyi nasıl kirlettiğinin de farkına varmamız gerekiyor. Astım ve koah gibi hastalıklara neden olan çamaşır suyu yerine sirke ve sabun kullanmak yeterli. Aynı zamanda suyu az kullanmak kadar -doğal döngüsünde kendi kendini yenileyebilmesi için- kimyasallarla kirletmeden kullanmamız gerekiyor. Dünyada her yıl yaklaşık 7 milyon insan hava kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunları nedeniyle ölüyor. Türkiye’de ise, her yıl 29 bin kişinin hava kirliliği nedeniyle öldüğü tahmin ediliyor. Tabii bunlar kayıtlara geçenler. Hava kirliliğinin en önemli nedeni ısınma, enerji üretiminde ve ulaşımda salınan fosil yakıtlar. Koronavirüs salgını nedeniyle ulaşımın ciddi ölçüde azalmasının hava kalitesine olumlu yansımaları oldu. Bu nedenle gerek ısınmada gerekse enerji kullanımında, gerekse ulaşımda yapacağımız tasarruflar ve top yekun alacağımız önlemler hava kirliliğinin önlenmesi için önem taşıyor.

 

Uyumlu üretim tüketim biçimleri

Koronavirüsün neden olduğu sıkıntıların kökeninde, sağlık sisteminden yerleşim anlayışına, endüstriyel büyük çaplı hayvansal ve tarımsal üretimden tüketim kültürüne kadar, hakim düşünce ve davranış kalıpları yatıyor. Einstein’ın dediği gibi, ”Sorunları çözmeye çalışırken, o sorunları yaratırken kullandığımız düşünce yapısını kullanamayız.” Bugün canımızın derdine düşsek de birkaç ay sonra sokağa adım attığımızda, her şeyin eskisi gibi olması için değil, eskiden neleri yanlış yaptığımıza dair verileri ortaya koyup, yeni düşünce, davranış biçimleri oluşturmak ve alışkanlıklar geliştirmek için çabalamamız, ekosistem ile uyumlu üretim-tüketim modelleri ve yaşam tarzını hayata geçirmemiz gerekiyor. Harekete geçmek için mutlaka sokakta ya da ofiste olmak gerekmiyor. Evde de harekete geçebiliriz. Doğa dostu üretim ve tüketim yöntemlerini benimsemek için neler yapabileceğimizi gözden geçirebilir, kendi hayatımızda yapabileceğimiz değişikliklere dair planlar yapabilir, dostlarımızla konuşup tartışabilir, yeni toplulukların adımlarını atabilir, karar vericilere bu konularda harekete geçmeleri için çağrıda bulunabiliriz.

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam