SON DAKİKA
reklam
reklam

Çevrimiçi fotoğraf sergisi

Eklenme Tarihi: 21 Temmuz 2020, Salı - 09:07   Okunma Sayısı: 182119
İstanbul Modern, farklı kuşaklardan 43 sanatçının pandemi günlerinde gerçekleştirdikleri yeni çalışmaları çevrimiçi bir sergiyle sanat severlere sundu

İstanbul Modern, evde kalıp sosyal etkileşimi sınırladığımız salgın günlerinde dijital platformlarda sürekli güncellediği içeriklerine bir yenisini daha ekledi. İstanbul Modern’in yeni çevrimiçi sergisi “Pandemi Günlerinde Fotoğraf”, dört duvarın sınırlarına hapsolduğumuz günlerde “fotoğrafa dair neler yapabiliriz” sorusu üzerine beraber düşünebilmek amacıyla farklı kuşaklardan fotoğraf sanatçılarını bir araya getiriyor. Sergi, İstanbul Modern Fotoğraf Bölümü ve Danışma Kurulu’nun davetiyle projeye katılan 43 sanatçının pandemi günlerinde gerçekleştirdikleri yeni çalışmaları izleyiciye sunuyor. Pandemi Günlerinde Fotoğraf adlı sergi 15 Kasım tarihine kadar müzenin web sitesinde görülebilir. Tüm dünya, hareket ve etkileşimin kısıtlama altında olduğu günlerden geçerken müzenin Fotoğraf Danışma Kurulu üyeleriyle birlikte bir girişimde bulunduklarını dile getiren İstanbul Modern Fotoğraf Bölümü Yönetici Demet Yıldız, “Kolay tarif edilemeyen, belirsiz ve tekinsiz bir zamanın içinde varoluşu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu dönem bazılarımız için yeni keşiflere vesile olurken bazılarımız için de geçmiş pratiklerini gözden geçirme ve onlara yeni anlamlar kazandırma süreci olabilir. Hissettiklerimiz ile gördüklerimiz karşısında keşfedeceğimiz yeni anlamların gelecek kuşaklar için önemli ve anlamlı bir kültürel miras olacağına inanıyoruz” dedi.

Fotoğrafik imgenin “şimdiye” tanıklığının ötesinde gelecekle olan güçlü ve sarsılmaz bağını hatırlatan sergiye katılan sanatçılar şöyle sıralanıyor: Yasin Akgül, Merih Akoğul, Burcu Aksoy, Emin Altan, Coşkun Aral, Ani Çelik Arevyan, Barbara & Zafer Baran, Kerem Ozan Bayraktar, Dilan Bozyel, Orhan Cem Çetin, Halûk Çobanoğlu, Yusuf Darıyerli, Burak Dikilitaş, Sinem Dişli, Saygun Dura, Murat Durusoy, Eser Epözdemir, Didem Erbaş, Canan Erbil, Murat Germen, Meltem Işık, Ali Kabaş, Elif Kahveci, Ege Kanar, Yonca Karakaş, İzzet Keribar, Yağmur Kızılok, Neslihan Koyuncu, Sıtkı Kösemen, Aslı Narin, Ömer Orhun, Emin Özmen, Ahmet Polat, Jochen Proehl, Ozan Sağdıç, Ahmet Sel, Yusuf Sevinçli, Deniz Ezgi Sürek, Tahir Ün, Emre Ünal, Lale Tara, Begüm Yamanlar, Pınar Yolaçan.

 

 

Sanatçılar fotoğraflarını anlattı

 

İstanbul Modern’in yeni çevrimiçi sergisi “Pandemi Günlerinde Fotoğraf”, dört duvarın sınırlarına hapsolduğumuz günlerde “fotoğrafa dair neler yapabiliriz” sorusu üzerine beraber düşünebilmek amacıyla farklı kuşaklardan fotoğraf sanatçılarını bir araya getiriyor. Çevrimiçi sergi kapsamında, sanatçıların pandemi günlerindeki çalışmalarını anlatan metinler de yer alıyor.

 

Emin Özmen

Eve yürürken, her zaman her koşulda o terk edilmiş binanın giriş katında oturmakta olan bir grup adamın yine aynı yerde sohbet ettiklerini görüyorum pencereden. Maske yerine kullandığı o bez parçası, elindeki tespihi ile tam ortada oturan adam aniden dikkatimi çekiyor; kısa bir tereddüdün ardından, girip bir portresini çekiyorum.

 

Yusuf Sevinçli
Bugünlerde sürekli yaptığım gibi salondaki koltuğumda sakin sakin otururken dışarıda gözüme takılan kargaları telefonum ve bir dürbün yardımıyla çektim. Salgın hakkında bir değerlendirme değil, fakat her şeyin duruyor hissi verdiği bir dönemde zamanın hâlâ aktığına dair küçük bir gözlem.

 

Ani Çelik Arevyan

Yıllar önce doğadan alıp stüdyomda kurguladığım “ölü-doğayı” aslında doğaya borçlu olduğum bir yaratımı, natürmortları, kendi izlerimle birlikte, organik, yeşil, canlı bir doğaya geri veriyorum. İnsan genelde doğada iyi izler bırakmadı, onu kendi için dönüştürdü, doğal habitatı bozdu. Doğa, bizlere ilham olurken ve sonsuz bir yaratma olasılığı sağlarken, ona yeterince değer veremedik. Ve bu fotoğraflarda, doğanın gücünü ve büyüklüğünü kabullenip, belki de tuvallerinin başından yeni kalkmış bir ressamın izlerine bakıyoruz.

 

Canan Erbil
Aylardır kulaklara çalınan “içeride kalmak” ifadesi, tekrarlandıkça zihnimde birinci anlamını yitirmeye, esasında söylenme amacını bilmeme rağmen kafamın içerisinde kendisini yeni bağlamlara oturtmaya başladı. İç ve dış nerede başlayıp nerede biter? Bu sınırın belirleyicisi kimdir yahut nedir? Kendi kapalı havzasını yaratan bu zaruri içeride kalma hali, şimdiki zamanı sündüren, giderek Bergson’un mekânda ölçülen zaman diye ifade ettiği “homojen zamanı” iç içe olmaktan çok daha uzak bir yere taşıyan ve içeriye doğru katlanarak büyüyen klostrofobik bir alan yarattı. Bu seriyle birlikte kendi mültecisini yaratan mekanların izini sürmeyi ve sezgilerimle elde edebileceğim gerçek bir zaman algısı edinmeyi amaçlıyorum.

 

Dilan Bozyel

Bu zorlu pandemi dönemi, gelecekte kendini kilit kelimeler ile hatırlatacak. Dünyanın tümünde medikal maske ve eldiven, zaman tanımının neredeyse yok olması (dolayısıyla saat), stok makarna ve bağışıklık güçlendiren meyve sebzeler; zihin ve algımıza imgesel imajlarla yerleşti. Dijital fotoğraf makinesi ile ortaya çıkan bu natürmort fotoğrafta, evimden ve mutfağımdan malzemeler kullanarak kompozisyonu oluşturdum.

 

Orhan Cem Çetin

Elle boyanmış kağıt negatiften dijital pozitif fotoğraf, arşivsel pigment baskı Karantina günlerinde uzun haftasonu yasakları sırasında evimizin sokak kapısını emniyete alan zincirin ilk kez 24 saatten daha uzun süre takılı kaldığını fark ettim. Zincirin kıvrımının, günbegün hangi noktasında olduğumuzu merak ettiğimiz çan eğrisini hatırlattığını ise fotoğrafı hastalığın renkleriyle boyarken, baş aşağı çevirdiğimde fark ettim.

 

Haluk Çobanoğlu
Bugün uzak bir geçmişte kaldığı düşünülen kriz, tecrit ya da "izolasyon", kapatılma, inziva kavramlarının hayatımızda tekrar ve kalıcı olarak belirivermesi durumu ile karşı karşıyayız. Kanımca herkesin hem kişisel hem de toplumsal olarak kendi Pinokyo'su olabildiği "tatlı" dönem artık sona eriyor. Yaşamakta olduğumuz felaketler zinciri yanı sıra yakın bir gelecekte tüm dünyaya yayılması beklenen daha otoriter dijital bir dünya devletinin ayak seslerini de duymamak olanaksız. Bu salgın sürecinde, kayıplarımız yanında, giriş yaptığımız tünelin bir korku tüneli olması olasılığı maalesef ki kapılarımızın yakın bir gelecekte daha özgür bir dünyaya açılması olasılığından çok daha fazla.

Yaşadığımız süreçte hissettiklerim kısaca bunlardan ibarettir.

 

 

 

Yusuf Darıyerli

Dün gece alt kat komşumuz vefat etti. Cenaze töreni korona salgını nedeniyle yapılmayacak…

Merasim hayatın her evresinde vardır. Ölmeye inat, yaşamı kutsayan düğün, belki de en anlamlısıdır merasimlerin. Eski Karya topraklarında, Bozburun’da, düğüne herkes katılır; yabanda büyüyen keçilerin eti, keşkek yenir, zeybek oynanır adet olduğu üzere… Antik çağ festivallerinde insana neşe veren, erguvan renkli içecek, yerini rakıya bırakmıştır bu coşkulu düğünlerde; Dionysos bir yerlerde keyifle izlemektedir.

 

Coşkun Aral

Koronavirüs tehdidi başladığında en büyük endişemiz Şili’deki kızımızın, sağ salim evine geri dönebilmesiydi. Onun eve dönüşünün ardından başlayan karantina günlerimizde, yine onun ellerinden çıkan müzikle ruhumuzu besledik. Kızımız arpına sığındı, biz de onun müziğine sığındık.

 

Barbara & Zafer Baran

Her şeyin farklı bir açıdan görüldüğü bu belirsiz zamanlarda, eski bir projeyi yeniden ziyaret etmek yapıtın asıl anlamını geliştirebiliyor veya ona yeni bir boyut katabiliyor.  

Son dönemde biz de 2006’da başlamış bir projeye, “Deri” projemize geri döndük. Tıpkı geçiciliğe ve uçuculuğa dair düşünceleri keşfe çıkan “Efemera” serimiz gibi “Deri” de kırılganlığı mercek altına alıyor ve özne olarak, ağaçlardan dökülmüş kabuklardan yararlanıyor. Ortaya çıkan (ve Taşist biçimleri andıran) görüntülerde, kabuk parçalarının katı konturları, benliklerimizin, kurumlarımızın ve tüm ekosistemimizin kırılganlığının bir tür metaforu olan organik malzemenin kırılganlığıyla çelişkili bir hal sergiliyor.

 

Yasin Akgül

Dünyada Aralık 2019 - Mayıs 2020 yılı arasında toplam 4.5 milyona yakın vakaya neden olan yeni tip koronavirus bir çok değişikliğe neden oldu. Birçok ülke bu konuda sıkı tedbirler aldı. Türkiye de sınırlı günlerle sokağa çıkma yasağı uyguladı. Türkiye’nin en büyük şehri ve kalbi olan İstanbul’da sokağa çıkma yasağı sırasında meydanlar bomboş kaldı. Tam bir kaos ve sessizliğin içinde İstanbul’un gerçek saf hali fotoğraflandı bu seride.

 

Burcu Aksoy

Objektifin gördüğünün dışında kalan, kişinin kendisinden başkasının tahayyül edemeyeceği görüntüyü oluşturmayı, nesne ve mekânları birbirine karıştırarak başka yapılara dönüştürmeyi tercih ediyorum. Fotografik işlerim bu düşüncelerin dijital ortamdaki ifadesidir. Serideki görüntüler, 2015 yılından beri bu anlayışa kattığım fotografik boyutlandırmanın geldiği ara aşamadır. Yaratıcısının zihninde önce 3 boyutlu tasavvur edilip, ardından 2 boyutlu kağıt üzerinde simgeselleştirilen, sonra yeniden 3 boyutlu yapılandırılan nesne-mekân izlenir burada. Fotoğraf baskı sunum yüzeylerinde bu 3. boyut durumunu oluşturacak formların ortaya çıkışının, temsil etmeye kalkıştıkları şeyleri hiçbir zaman tam anlamıyla temsil edemeyecek olmalarının anlamını da psikanalizin söylemlerinde bulmak mümkün.

Fotografik işlerimin her biri farklı bir zaman dilimi ile, bulundukları fotografik seriler ise birer psikiyatri terimi ile adlandırılır.

 

Sinem Dişli

“İlgi Noktaları” (Distant Points of Interest) ismi, bu fotoğraf çekimleri sırasında New York’ta kamusal alanda rastladığım optik bir aygıtın üzerinde yer alan künyeden alıntılandı. Tıpkı uzak ve yakın olan arasında gidip gelen o mercek düzeneği gibi mesafeler arası bir buluşma noktası yaratan ekran, verili fiziksel gerçeklik içine öteki yerin bilgisini taşıyabilen geçirgen bir iletişim yüzeyi olarak bu serinin çıkış noktasını oluşturuyor. İçinden geçtiğimiz bu karantina günlerinde dokunmak, eller, temas etme arzusu/tehlikesi ve sanal bağ kurma arasında yaşanan gerilimi düşünerek “İlgi Noktaları”nı yeniden ele aldım ve güneş baskı yöntemi ile uzantılarını üretiyoru

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam