Baharlar bir başkadır İstanbul'da. Bir başka kutlanır bahar. Görsel bir şöleni bekler İstanbul, bahar mevsimi gelince. Parkları, bahçeleri süsler rengarenk laleler. Her zamanki neşesi ile insanın içini ısıtır, soğuk haftalardan çıkmış insanların. Bu yıl da tıpkı geçtiğimiz yıl olduğu gibi biraz buruk İstanbul pandemiden dolayı. Herkes mahsun, parklar mahsun, bahçeler mahsun ama Laleler rengarenk dimdik ayakta. Toplam 56 türden milyonlarca lalenin süslediği parklar, güzelliğinin keyfini süremeye hasret İstanbulluyu kucakladı. Sevdiceği ile vuslatı bekleyen laleler nihayet erdiler muratlarına. Emirgan Korusu, Hidiv Kasrı, Göztepe ve Gülhane Parkı’na dikilen laleler, çiçek açtı, baharı karşılamak için. Emirganı süsleyen laleler, özlenen şölenin keyfini yaşattı İstanbullulara. Geçen yıl mahsun karşılamıştı baharı Emirgan. Ama şimdi İstanbul'un en harika mesire yeri mutlu ediyor kendisini ziyaret edenleri.
Lale festivali bu yıl olmayacak
Her yıl düzenlenen ve adeta İstanbul'un sembollerinden biri haline gelen Lale festivali bu yıl pandemi nedeniyle yapılmayacak. Ancak İstanbullular Emirgan Korusu, Hıdiv Kasrı, Göztepe ve Gülhane Parkı'nda oluşturulan lale gösteri alanlarında laleleri, güzellikleri, baharın görsel şöleni izleyebilecekler. Osmanlıdan günümüze kültürümüzde önemli bir yer edinen laleler, artık baharın habercisi haline geldi. Geçmiş yıllarda çok daha fazla ekilen laleler, bu yıl sayıları azalsa da, güzelliklerinden hiç bir şey kaybetmediler. Bilakis değerleri şimdi daha da arttı. Emirgan Korusu, Hıdiv Kasrı, Göztepe ve Gülhane Parkı'nı süsleyen lalelerin bu mekanlarda olması aynı zamanda lalelerin değerine de değer katmış oldu.
İstanbul'un simgesi laleler
Özellikle kısa ömürlü olan ve yetişme alanları bakımından geniş yer isteyen lale konusunda Büyükşehir Belediyesi hassas davranıyor. Yol kenarları ve her parka lale yerine İstanbul’un simgesi olan laleyi, İstanbul’un en gözde korularına ekiyorlar. Yol kenarları ve daha küçük olan parklara kolay yetişen, türlerden mevsimlik çiçekler dikiliyor. Bu şekilde önemli bir tasarruf sağlamış oluyor. Son lale soğanı alımındaki fiyatlar enflasyona rağmen bir önceki yılın rakamlarıyla aynı düzeyde seyretti. Yerli üretim olan, sıcağa ve soğuğa çok dayanıklı, sürekli çiçek açan meilland gülleri de daha fazla kullanılıyor.
Ölümsüz aşkın sembolü kırmızı lale
Kırmızısını Ferhat'ın ölümsüz aşkı Aslı'ya adadığı kanından aldığına inanılan lalenin hüzünlü bir de hikayesi bulunuyor. Ferhat ünlü bir nakkaştır. Genç Ferhat, Amasya Sultanı Mehmene Banu’nun kız kardeşi Şirin için yaptırdığı köşkün süslemelerini nakşederken Şirin’i görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, sultana haber salarak Şirin’i istetir. Ancak sultan, kız kardeşini vermek istemez ve Ferhat’ı oyalamak için Elma Dağı’nı delip şehre su getirmesini şart koşar. Ferhat, aşkından aldığı güçle dağları deler. Bunu gören sultan, Şirin’in öldüğünü söyler. Ferhat, bu acı habere dayanamaz ve yaşamını yitirir. Acı haberi alan Şirin kayalıklardan atlayarak canına kıyar. Bu olaydan sonra Ferhat’tan akan her kan damlası onun Şirine olan ölümsüz aşkını göstermek için kan kırmızısı renkteki lalelere dönüşür. İşte o gün bu gündür kırmızı laleler Ferhat’ın Şirin’e duyduğu ölümsüz aşkı simgeliyor.
İstanbul'daki kusursuz güzellik
Kasımda dikilen 56 ayrı türdeki milyonlarca lale, derin kış uykusunun ardından toprağın altından çıkarak baharı selamlıyor. İstanbullular ise bu kusursuz güzelliği izleyememenin derin üzüntüsünü yaşıyor. Yıllarca Emirgan Korusu'dan Yıldız Parkı'na, Boğaziçi Köprüsü'nden Hidiv Kasrı'na, Haliç'ten Florya'ya kadar sahil şeridine, Vatan Caddesi gibi ana caddelerde sarı, pembe, kırmızı, ebruli laleler İstanbul'un büyülü güzelliğinde eksik bir parçayı tamamlar gibiydi. Bu yıl ise laleler İstanbul'un en gözde yerlerini süslüyor. Emirgan Korusu, Hıdiv Kasrı, Göztepe ve Gülhane Parkı'nı süsleyen lalelerin baharın habercisi oldu.
En zarif lale İstanbul'da yetişir
Osmanlı'nın fetihlere ve büyümeye ara vererek sanata ve eğlenceye yöneldiği bir döneme rastlaması nedeniyle lale sevgisinin doruğa çıktığı 1718-1730 tarihleri arasındaki dönem 'Lale Devri' adını almıştı. Patrona Halil isyanıyla sona eren dönemle birlikte laleler İstanbul'dan silindi. Bu nadide çiçeğe sahip çıkan Hollanda ise melezleme yoluyla bugün 5 bin 500 türe sahip. Tüm dünyada lale artık Hollanda'nın simgesi ve önemli bir ihracat ürünü olarak biliniyor. Lale sadece Osmanlı Gerileme devrinde değil , Osmanlının bütün dönemlerinde gözdeliğini korumuştur. Anadolu’ya Türklerle birlikte gelen lale Selçuklu Döneminden itibaren Türkler için bambaşka bir yer tutmuştur. Lale diğer çiçeklerden sıyrılıp Türk ruhuna değişik bir şekilde hitap etmesini bilmiştir. Gerek şekli, gerek ismi onu her zaman farklı kılmıştır.
Türk kültürünün bir parçası lale
Çiçek kültürü oldukça gelişmiş olan Türklerde, lalenin özel bir yeri vardır. Ayrı bir öneme sahip olan lâle motifi, tarihi kaynaklardaki örneklerden de anlaşılacağı üzere ilk olarak Orta Asya’da ortaya çıkar. Hun sanatına ait bilgilerin büyük çoğunluğunda ve kurganlarda çıkarılan buluntularda lâle motifinin yoğun bir şekilde kullanıldığı süs eşyalarına ve aksesuarlara rastlanmıştır. İran Selçuklularının ve Büyük Selçukluların sanat eserlerinde, 12. Yüzyıldan itibaren, lâle motiflerine rastlanıyor. Anadolu Selçuklu devletinin başkenti Konya’daki eserlerde de lale motiflerine rastlanır. Lale ve lâle kültürünün Anadolu’ya Türklerle birlikte geldiği kesindir. İstanbul’un Fethi’nden sonra, şehir imar edilirken, bizzat Fatih’in emri ile yeniden düzenlenen bahçeler lâlelerle süslenir. Zaten Fatih Sultan Mehmet bir bahçıvandı. Bu meslekte çok önemli bir yeri vardı. Boş vakitlerinin çoğunu bunun için harcar ve bundan büyük bir haz duyardı. Kanuni devrinde de, lâle türleri geliştirip çoğaltılmıştır.
Osmanlının güzele ve sanata verdiği önem
Lâlenin Osmanlılar tarafından bu kadar kabul görmesinin sebeplerinden biri de dinsel değere sahip olması. Ayrıca, lâle Arap harfleri ile yazılır ve tersinden okunursa hilal olur, hilal de Osmanlı Devleti’nin amblemidir. Osmanlı’da sıradan halktan saraylılara kadar uzanan bu çiçek ve lâle merakı İstanbul’a gelen yabacıları bir hayli etkilemiş ve hayran bırakmış. Fransız şair ve devlet adamı Lamartin de bu tesire kapılanlardan. Lamartin, Topkapı Sarayı’nı gezerek Türklerin doğaya yakınlıklarını ve göz zevkine ne kadar önem verdiklerini anlatır. Miss Julia Parabe adındaki bir İngiliz kadınsa, İstanbul’un o yeşilliğe ve çiçeğe boğulmuş sokaklarını, evlerini, yalılarını görünce hayretler içinde kalmış ve “Keşke Shakespeare, Romeo ve Juliet’in bahçe sahnesini yazmadan önce Boğaziçi’ni görmüş olsa idi” demiş. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Tam bir lâle tutkunuymuş. Hollanda’dan gelen bir lâleye ‘Lü’lü-i Ezrak’ adını vermiş ve bu lâleden yetiştirenleri ödüllendirmişti. İbrahim Paşa’nın kendi yetiştirdiği bir lâle de vardı ve adı Âsâfî idi.
Sanatın her alanında laleler
16.yüzyılın birinci yarısında ilk olarak kullanılmaya başlayan kırmızı renkle beraber, çinilerde lâle motifi görülmeye başlanır ve yaygın olarak kullanılır. Seramikte de lâle, sümbül , karanfil ve gül motif olarak kullanılır. Lâle motif olarak kumaşlarda da yoğun olarak görülür. II. Süleyman, Yavuz Sultan Selim ve III. Murat’ın yalnızca lâle motifi kullanılmış kaftanları vardır.Aynı zamanda lâle motifi sultanların ayakkabılarında ve çizmelerinde de bulunurdu. Osmanlı döneminde, halı ve kilimlerde, cami, mescit, türbe, medrese, sebil ve okul gibi yapıların duvarlarına, her renkten lâleler işlenmiş. Özellikle Süleymaniye Camisi’nde bulunan Mimar Sinan’ın ters lâlesi bir aykırılığın simgesiydi.
Lâle Türk edebiyatında özellikle şiirde çok önemli bir yere sahiptir.Lâle klasik Türk şiirine 15. yüzyılda iyiden iyiye yerleşmiştir.Renginden dolayı, kan, mum, şarap, yanak, yara gibi unsurlara, şeklinden dolayı kadehe benzetilmiştir.
Anadolu'da lale yetiştiriciliği gelişiyor
2017 yılından bu yana verim alınamadığı için eskisi gibi Silivri’de lale soğanı üretimi yapılmıyor. Lale soğanları başta Konya olmak üzere Anadolu’daki çeşitli çiçek üreticilerinden toplanıyor ve İstanbul'a getiriliyor. Silivri’deki üreticiler ise mevsimlik çiçek yetiştiriciliğine yönlendirilmiş durumdalar. Anavatanı Anadolu olmasına rağmen adı Hollanda ile anılan lale soğanı, Türkiye'de yeniden hakkettiği öneme kavuşuyor. Konya ve Karaman'da bol miktarda yetiştirilen lale soğanları birçok belediye ve büyük marketlere gönderiliyor. Lale soğanları türlerine bağlı olarak Eylül - Kasım aylarında dikimleri yapılır. Çiçeklenme zamanı olarak da yine türlere bağlı olarak Şubat - Mayıs aylarıdır.
Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER