SON DAKİKA
reklam
reklam

Dijitalleşmenin kitabını yazdı

Eklenme Tarihi: 14 Temmuz 2021, Çarşamba - 16:17   Okunma Sayısı: 71754
Uzun yıllardır dijital üzerine hem akademisyen kimliği hem de iş hayatındaki çalışmalarıyla tanınan dijital iletişim uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, pandemi nedeniyle artan dijital kullanıma ışık tutacak mesleki deneyimlerini #dijitalekalptenbağlı marka isimli kitapta topladı.

KTO Karatay Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan kitap, Türkiye’de bir ilk olma özelliğini taşıyor. Basit anlatım diline sahip kitabın yazım dili oluşturulurken, dijitaldeki okuma hızına dikkat edildi. Sade bir anlatımla herkesin kafasındaki sorulara cevap veren kitapta sosyal medya fenomenliğinden dijital ebeveynliğe, dijital terminoloji sözlüğüne ve hatta web sitesi kurulumuna kadar tüm bilgileri bulmak mümkün. Mezo Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, Mezo Digital’in başarı yolculuğunu anlattı. Kurumlara, büyük şirketlere ve STK’lara destek verdiklerini söyleyen Garakhanova, “Dijitalleşme ihracata katkı sunuyor, kârlılık, farklılaşma ve hız sağlıyor. Kesinlikle her şeyin stratejik ve doğru hareket etmesi gerekiyor” dedi. Yeni girişimcilere önerilerde de bulunan Garakhanova, “Bence ihtiyaçları çok iyi analiz eden ve bu ihtiyaçlara en kolay ve en iyi cevap veren girişimciler kazanabilir. Fikriniz iyi olsa bile doğru hedef kitleye ulaşamıyorsanız, doğru kampanyalar oluşturamıyorsanız yürümesi mümkün değil” diye konuştu. Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi de olan Garakhanova, üniversitenin yayınevinden çıkan #dijitalekalptenbağlı “Marka” isimli kitabıyla 7’den 70’e herkesin dijitali doğru kullanmasına yardımcı olacak. Dijitalin haritasını çizdiği kitabı için 10 ilde kitap imza günü yapan Dr. Nabat Garakhanova başarı hikayesini anlattı.

Mezo Digital hangi alanlarda iş yapıyor?

Garakhanova: Uzun yıllar boyunca dünyanın önemli sivil toplum kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra yaklaşık 5 yıl önce Mezo Digital’i kurmaya karar verdim. Medeniyetlerin doğduğu yer Mezopotamya’dan ilham alarak kurduğum Mezo Digital ile Türkiye’de önemli projelere imza attık. Mezo’da kurumların, sivil toplum kuruluşlarının konvansiyonel medyadaki stratejilerinin dijitalde de olması gerektiği inancını taşıyoruz ve bütün stratejilerimizi bunun üzerine kurmuş durumdayız. Mezo Digital ile bizim ağırlıklı çalışmalarımız daha çok kurumlara ve büyük şirketlere oluyor. Çalışmalarımızın tamamı 3 temele dayanıyor; algı, itibar ve topluluk yönetimi. Biz dijital olarak stratejileri kuruyoruz, uyguluyoruz yani en basiti bir fotoğrafta bir kelimenin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Dijital çok önemli bir iletişim aracı ama maalesef çöpe çevrildi. Herkes her şeyi yazıyor, herkesi yargılıyor. Dijital ya da sosyal medya olsun, algı ve gerçek makası var ve bu ikisinin arasının belli bir noktada olması, çok açılmaması gerek. Şahıs olsun, kurum olsun kesinlikle her şeyin stratejik ve doğru hareket etmesi gerekiyor. Şu anda Mezo Digital, Mezo Akademi ve Mezo Tekno olmak üzere üç ayak üzerinde bir yapılanmamız bulunuyor.

Girişimcilere daha iyi bir yer edinebilmeleri için neler önerirsiniz?

Garakhanova: Girişimcilerin yeni dünya düzeninde başarı sağlayabilecekleri en iyi alan dijital platformlar. Şehir yaşamında zamanla yarışırken, birçok insanla görüşüp bir şeyler yapmaktansa, az insanla görüşüp az zamanda çok şey yapmaya çalışıp hayatımızın kolaylaşmasını istiyoruz. Yani bir “tık”la taşınmak, bir “tık”la market alışverişimizi yapmak, bir “tık”la eski eşyalarımızdan kurtulmak istiyoruz. Bence ihtiyaçları çok iyi analiz eden ve bu ihtiyaçlara en kolay ve en iyi cevap veren girişimciler kazanabilir. Fikriniz iyi olsa bile doğru hedef kitleye ulaşamıyorsanız, doğru kampanyalar oluşturamıyorsanız, tanıtımınızı iyi yapamıyorsanız ya da ödeme koşullarında zorluklar yaşatıyorsanız, ki bu örnekler daha çoğaltılabilir, o zaman o fikrin yürümesi mümkün değil. Ki bunun çok örneğini eski zamanlarda gördük.

İş dünyasında en çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?

Garakhanova: Çalışma hayatıma; 2004 yılında Strasbourg’da Avrupa Konseyi Conference of INGOs başladım. 2006 – 2012 yılları arasında İslam Konferansı Genel Müdürlüğü görevini yerine getirdim. Şubat 2015’te Mezo Dijital ile Mezo Grup firmalarının ilkini hayata geçirdim. Mayıs 2015 tarihinde Mezo Moda, Mart 2017’de Mezo Akademi, son olarak 2019 Şubat ayında Mezo Tekno hayata geçti. Çalışma hayatım boyunca en çok projeler hazırlamak ve bunları hayata geçirmekten keyif aldım.

Kitabınızın ana amacı nedir? Nasıl ortaya çıktı?

Garakhanova: Yıllardır sektördeki tecrübelerimi, akademik bilgilerimi bir kitaba taşımak istedim. Bu kitabın ana amacı dijitalin gerçekte ne olduğunu anlatabilmekti. Öğretim Görevlisi olduğum Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi’nin Yayınları’ndan çıkan kitabım, Türkiye’de bir ilk özelliğini taşıyor. Şimdiye kadar dijitale bu kadar detaylı anlatan bir kitap olmadı. Gayet basit anlatımlı bir dille web sitesi kurulumundan sosyal medya fenomenliğine kadar dijitale dair merak edilen her şeyi anlattım. Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi, Türkiye’nin ilk dijital üniversitelerinden bir tanesi ve pandemi sürecinde uzaktan eğitimi en iyi yöneten üniversite oldu ve dijital çağın dijital üniversitesini de bu kitapla temsil ediyoruz. Kitabımızı insanlara doğru anlatabilmek için mart ayında iki hafta boyunca Türkiye’nin 10 ilindeki AVM’lerde kitap imza günleri düzenledik. Herkese tek tek dijitalin detaylarını anlattık.

Türkiye'nin ilk dijital üniversitesi hakkında neler söylersiniz?

Üniversitemiz, 2017 yılında Uzaktan Eğitim Merkezi'ni kurmuştu. Covid-19 salgını başlığında ise bu güçlü alt yapısını ve tecrübesini kullanarak uzaktan eğitimi ve KaratayHibrit adını verdiği özgün modelini online eğitimde başarıyla kullanan az sayıda üniversiteden biri oldu. Yaklaşık 2 yıldır da Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi'nde "Dijital Dönüşüm Projesi" uygulanıyor. “Dalınç” adlı ilgi çekici bir sergiye imza attınız.

Dalınç sergisiyle neyi hedefliyorsunuz?

Garakhanova: Dalınç sergisi Binbirdirek Sarnıcı’nda mekânın tarihsel dokusunu ve kültürümüzün ritüel ögelerini birleştirerek izleyiciyi farklı bir yolculuğa çıkarmayı hedefledi. Sarnıcın mistik havası ve hikâyesine uygun, organik fiziksel ögelerle dijital sanatları harmanlayarak izleyicinin deneyimlemesi için işitsel ve görsel bir aura oluşturdu. Farklı dokularla izleyiciye de sanatın olumluluğunu hissettirmek ve hikayelerini anlatmak istedik. Küratörümüz Seyhan Musaoğlu’nun suyu odak noktasına alarak bir “dalınç” olarak kurguladığı sergi, bir yandan da çağın akımlarına ayak uydurmaya çalışan benliklerimizi konu ediniyordu.

Sergi ile insanlara nasıl bir kazanım sunmayı hedeflediniz?

Garakhanova: Sergimizde küratörümüz Seyhan Musaoğlu’nun oluşturduğu konsept üzerinden on farklı sanatçının Binbirdirek Sarnıcı’na uyarladığı farklı ses, video enstalasyonları ve üçüncü günü gerçeklesek bir işitsel performans yer aldı. Hazal Döleneken’in gerçekleştireceği bu özel performans için kendi ve ekibi performanstan önce üç günlük bir inziva surecine girecek ve an’da kalmak, an’ı yasamak adına meditatif bir süreçle bu performansa hazırlandı. Gün içerisinde sürdürdükleri performans, herkes için çok ilgi çekici bir deneyim oldu. Lara Kamhi, Mehmet Öğüt, co-MeKaniKdoll, Haydiroket, Strange Quark, Özgür Demirci ve A. Bill Miller gibi sanatçılarımızın da mekânın farklı yerlerinde yerleştirdiği ses, video ve mekan yerleştirmeleriyle de farklı bir deneyim elde etme imkânı buldular. Furkan Temir’in arttırılmış gerçeklik ile tasarladığı AR heykeliyle de her gün haşir nesir olduğumuz telefonlarından kişisel bir sanat deneyimi edindiler ve böylece dijital sanatın farklı teknikleriyle teknolojik ve arkaik yöntemlerinin harmanlandığı güzel bir deneyim ortaya çıktı. Sanatın iyileştirici gücüyle bu etkinliğin hepimize iyi geleceğini düşünüyoruz.

Dalınç sergisinin, gelecek dönemler için farklı versiyonları olacak mı?

Garakhanova: Dalınç, İstanbul Dijital Sanat Festivali kapsamında tarihî bir mekânda özellikle konumlandı. Bu anlamda Dalınç’ı, hem geçmişin hem de geleceğin bir arada olacağı bir sergi olarak görebiliriz. Dolayısıyla bu kapsamda hazırlayacağımız bir sonraki sergilerin de yine tarihî mekânlarda olacağını söyleyebiliriz. Doktoramı antropoloji üzerine yaptığım için mi bilmiyorum ama şu hususa hep inandım: Bir medeniyeti anlamak için öncelikle o medeniyetin sanatını, kültürünü anlamak gerek. Dahası, gelecekte bizleri nelerin beklediğini de ancak ve ancak sanata, kültüre bakarak bilebiliriz. Yani dijital nasıl bizlerin geleceği ise sanat da geçmişle geleceğin buluştuğu yerdir, diyebiliriz. Dalınç’ta teknolojinin sanatsal anlatımını görmek herkes için farklı bir bakış açısı sunacaktır. Bildiğiniz gibi artık yeni jenerasyon da bu sanatla büyüyecek. Dolayısıyla serginin hem kısa hem de uzun vadede herkes için faydalı olacağına inanıyorum.

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam