SON DAKİKA
reklam
reklam

Antik Kentler Rotası yazı dizisi - 3 // Bir antik kentten daha fazlası

Eklenme Tarihi: 25 Eylül 2021, Cumartesi - 22:45   Okunma Sayısı: 55231
Antalya ve çevresinde binlerce yıllık medeniyetlerin kurup üzerinde yaşadığı Antik Kentler içinde Aspendos, su kemerleri, anıtsal mezarları ve agoralarıyla apayrı bir yere sahip. Roma döneminden kalan Aspendos antik tiyatrosu ise o dönem yaşayan insanların kültüre ve sanata ne kadar önem verdiklerinin birer işareti.

Özellikle Helenistik dönem başta olmak üzere Roma ve Bizans dönemlerinden etkilenen Antik Kentler, binlerce yıl öncesinin uygarlığına ve medeniyete seviyesine ışık tutmuşlar. Antalya'nın hem, tarihsel, hem de kültürel dokusuna zenginlik katan bu Antik Kentler, her yıl on binlerce insan tarafından ziyaret ediliyor. Antik Kentlerin gizemli yapıları ise esrarını günümüzde de koruyor. Özellikle kabartmalı ve sütun başlı anıtsal mezarların kimler için yapıldığı cevap bekleyen gizemlerin başında geliyor. Binlerce yıl önce Antalya ve çevresinde yaşamış medeniyetlerin gizemli eserlerini bünyesinde barındıran antik kentler, geçen zamana adeta meydan okuyor. Alanya'da düzenlenen Dünya Plaj Voleybolu Şampiyonası'nı takip ederken, farkına vardığımız Antik kentlerin Alanya'dan Ege'ye kadar uzanan bir sahil şeridinde sıralandıklarını öğrendik. Gazeteci arkadaşım Sinan Beratlıgil ile kendimize bir Antik Kentler Rotası hazırlayarak tarihin kadim izlerini sürmeye başladık. Üçüncü günümüzde Antik kentlerin kültürel yönlerini ortaya çıkarttık.

Aspendos Antik Kenti

Antik Kentler rotamızın üçüncü gününde Antalya'ya doğru yol almaya devam ettik. Antalya ili Serik ilçesinde bulunan Belkıs köyünde yer alan ve antik tiyatrosuyla meşhur Pamfilya'nın en zengin şehirlerinden birisi olan Aspendos ilk durağımız oluyor. Aspendos, sadece Anadolu’nun değil tüm Akdeniz bölgesinin en iyi korunmuş Roma dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlü. Şehir, bölgenin en büyük nehirlerinden Köprüçay yakınlarındaki tepe düzlüğünde kurulu bulunuyor. Akdeniz ile ulaşımını ve gelişmesini yakınındaki nehre ve dolayısıyla çevresindeki bereketli topraklara borçlu olan Aspendos’ta bugün çoğunlukla tiyatro ve suyolları ziyaret ediliyor. Şehre ait diğer yapıların kalıntıları ise tiyatronun yaslandığı tepenin düzlüğünde bulunuyor. Büyük İskender’e karşı giriştiği savaşı kaybeden Aspendos, İskender’in ölümünden sonra Ptolemaios egemenliğine girdi. Ancak Roma dönemi kentin en parlak dönemi oldu. Tiyatronun yanında şehrin ziyaret edilebilir en önemli kalıntıları suyollarını görmek mümkün. Aspendos suyolu sistemi antik suyollarının günümüze dek koruna gelmiş en iyi örneklerinden birisi. Genel görünümü, yaklaşık 1 kilometre uzunluğundaki kuzey-güney konumlu kemerli köprünün her iki ucundaki su basınç kuleleri bulunuyor. Tiyatronun yaslandığı, yer yer sur duvarları ile çevrili tepenin üzerinde ise şehir merkezinin yapıları olan agora, bazilika, anıtsal çeşme, meclis binası ile anıtsal tak, cadde ve Hellenistik tapınak görülmesi gereken kalıntılar arasında yer alıyor.

Aspendos Tiyatrosu

Gerek mimari özellikleri gerekse iyi korunmuş olmasıyla Roma dönemi tiyatrolarının günümüzdeki en seçkin örneklerinin başında gelen Aspendos Tiyatrosu, dönemin tanrılarına ve devrin imparatorlarına adanmış bir yapı. Roma tiyatro mimarisinin ve yapım tekniğinin son çizgilerinin sergilendiği Aspendos tiyatrosu, 20 bin kişilik kapasitesi ile oldukça heybetli bir yapı. İmparator Marcus Aurelius devrinde inşa edilen tiyatronun girişinde Grekçe ve Latince yazıtlar yer alıyor. Aspendos, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde de varlığını sürdüren şehirlerden birisi olduğu için ünlü tiyatroda Selçuklu dönemi onarım izlerini görmek mümkün. Özellikle dış cephe ortasındaki anıtsal kapı eklentisinde ve cephesindeki koyu kırmızı zigzag desenli sıva kaplamalar Selçuklu dönemini işaret eder. Selçuklu sultanlarının konakladıkları, kervansaray olarak düzenlendiği düşünülen sahne binasının günümüze dek sağlam kalabilmesinin en önemli nedeni Selçuklu döneminde yapılan bakım ve onarım çalışmalarıdır. Antik Tiyatro'nun hemen girişinde bizi Aspendos Antik Tiyatrosu'nun küçük bir öyküsü karşılıyor. Hem Türkçe, hem de İngilizce olarak yazılan, Aspendos'un hikayesini okuyunca, Antik Tiyatroyu tanımaya olan merakınız daha da artıyor. Aspendos Antik Tiyatrosunu gezerken, Antik dünyada, en güçlü paranın Aspendos sikkesi olduğunu öğreniyoruz.

Tiyatroyu Gladyatörler bastı

Orkestra için ayrılan yerden itibaren yükselen oturma sıralarının birinci bölümü senatör, yargıç ve yabancı elçilere, ikinci bölümü ise kentin ileri gelenlerine ayrılmış. Kadınlara, genellikle üst sıralarda, galerinin altındaki bölümlerde yer ayılmış. Geri kalan bölümler, kentin tüm vatandaşlarına açıkmış. Sahne, tiyatronun en çarpıcı bölümü. Burayı gezerken heyecanlanmamak elde değil. Kim bilir burada , ne sanatçılar, be tiyatrocular, hangi güzel ve etkileyici oyunları sergilediler. Sahnenin alt kısmında, aktörlerin sahneye çıkışını sağlayan beş kapı var. Üst katta, sütunlu cephe mimarisinin tam ortasındaki üçgen alınlık içinde, tiyatronun kurucusu ve koruyucusu olan ve aynı zamanda şarap tanrısı Dionysos'un bir kabartması işlenmiş. Antik Tiyatronun üst katlara doğru geldiğimizde, elinde kılıcıyla, gladyatör kıyafetleri giymiş tiyatrocularla karşılaştık. Daha önce Roma'da Collesium'u gezerken, Romalı asker ve Gladyatör kostümü giyerek ziyaretçilerle hatıra fotoğrafı çektiren animatörler görmüştüm. Hatta 1 Euro ile aynı boyutta olan 1 TL'lerden verdiğimiz anlaşılınca bizi Palatino tepesine kadar kovalamışlardı. Ülkemizde de böyle bir mizansel yapılması oldukça hoş. Bana bir kılıç uzatan gladyatör ''Onurun için savaş, onurun için öl''diye seslendi. Gülerek kılıcı aldım ve Türk gladyatörümüzü iki saniyede etkisiz hale getirdim. Tabi bu anı ölümsüzleştirmeyi de ihmal etmedik. Mehmet Bıçıoğlu tiyatro oyuncusu ve o da Roma'da gördüğü bu mizanseli ülkemizde yapmaya karar vermiş. Hatta bununla da kalmayıp bir de Aspendos Gladyatör Okulu Projesini hayata geçirmiş. Şu anda tam 11 Türk gladyatörümüz bulunuyor. Hepsi de 3 aylık zorlu bir eğitim sonunda gladyatör olmaya hak kazanmışlar. Gladyatör Mehmet'e ve arkadaşlarına onur savaşlarında bol şans dileyip, Aspendos'u keşfetmeye devam ediyoruz.

Heykeller sökülüp götürülmüş

Tiyatro'nun, seyircilerin oturması için yapılan taş kademeleri veya basamakları, aradaki yatay bir hatla ikiye ayrılmış. Geride revaklı bir galerisi var. Merdivenlerin önünde yarım daire şeklinde bir meydan, meydanın arkasında da iki katlı sütun ve heykellerle süslenmiş sahne binası yer alıyor. Binaya yandaki kemerli geçitlerden giriliyor. Sahneye girilen beş kapıdan ortadaki olan kraliyet kapısı ve en yüksek olanı. Sahne önü cephesi, iki sıra sütun ile süslenmiş. Zemin katındaki sütunlar, İyon tarzı. Sütundan yukarı saçağa kadar olan kısım, beyaz mermerden yapılmış kurbanların başları ve trajik maskelerle süslenmiş. Yukarı kat sütunları Korint tarzı ve firizleri kabartma dallarla süslü. Karşılıklı kanatlarda ve sütunların üstünde sahneyi kaplayan iskeletin ekleme dişleri fark ediliyor. Yaklaşık sekiz metre genişliğinde bir sundurma meydana getiriyor. Arkeloglar, üst bölümün çatı koridoru ile bağlantılı olduğunu ve bunun, sahne dekorlarını indirip kaldırmaya yarayan bir mekanizmanın olabileceğinin işareti olarak düşünüyor. Antik Tiyatronun hemen kapısının kenarında bulunan Müze Mağazası, Aspendos ile ilgili bir sürü hediyelik eşya ve rehber kitaplar bulunan bir yer. Ben artık bir gelenek haline getirdiğim ve koleksiyonuna başladığım magnetlerden alıyorum. Burada aileniz yada arkadaşlarınız için Antik dönemi yansıtan çok güzel hediyelikler alabilirsiniz.

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam