23 Şubat Perşembe Günü bomontiada’da gerçekleşen “Su ve Heves” başlıklı sohbet için bir araya gelen Keskin ve Ustaoğlu, onlara iyi gelen kitapları, filmleri, şiirleri, insanları konuştular; korkularından onları üretmeye iten dürtülere dek pek çok kişisel konuyu da hayranlarıyla samimi bir şekilde paylaştılar. Seyircinin 1,5 saat boyunca adeta hipnotize olmuşçasına dinlediği sohbetin en büyük sürprizi ise, Birhan Keskin’in 9 sene önce kalem aldığı “İdealar Dünyasında Oturan Üç Kavram: Aşk, Adalet ve İyilik” adlı metni ilk kez !f İstanbul’da bu sohbette seslendirmesi oldu.Ustaoğlu, ona ilham veren güdülerden korkularına dek pek çok kişisel konuyu izleyenlerle samimi bir dille paylaşırken; Keskin de şiirinin beslendiği şairleri ve 2002’de şiir yazmayı nasıl bıraktığını bu sohbette anlattı.
Keskin: “Şifa anların icindedir.”
Sohbete, Yeşim Ustaoğlu ile uzun yıllara
dayanan dostlukları olduğunu söyleyerek başlayan
Birhan Keskin, “Sonunda söylemek istediğim
cümleyi başında söylemek istiyorum”
dedi ve ekledi: “Tesellinin olduğu bir dünyada
bana kalırsa şifa diye bir şey zaten yok. Ama
yaşamın anlamlı olabildiği, yaşamın, dünyaya
gelmenin, burda olmanın kıymetli olduğu bazı
zamanlar ve anlar var, ve şifa o anların içinde;
aslında yaşam dediğimiz şey sadece kedere,
çileye ve buna benzer
şeylere tahlil etmek demektir.
Bu anlamda çok
karamsar olduğumu
beni tanıyanlar, kitaplarımdan
tanıyanlar zaten
bilir. Ama dediğim gibi;
öyle anlar vardır ki çok
kıymetlidir. Hakikaten
içinde, bir şekilde hayatta
olmanın, her şeye
rağmen bu dünyada olmanın
çok güzel olduğunu
hissettirirler size.”
Diyerek geçmişteki hatıralarının
şifa bulmasında
çok yardımcı
olduğunu ifade etti.
Ustaoğlu: “En
büyük dürtüm
müphem olandır”
Yeşim Ustaoğlu ise, onu üretmeye iten en
büyük dürtüsünün müphem dürtüler olduğunu
söyledi ve “Cünkü insanın en müphem yanında,
onu keşfedişi, bunun yanında da kendimi
keşfedişim yatıyor. Kendi nevrozlarımı,
kendi ağrılarımı, kendi sıkıntılarımı, kendi korkularımı
yaşayışımı… Şu anda içinde bulunduğumuz
sıkıntının, baskılananın dışında olan,
ondan daha yoğun olan, insan olmakla ilgili
olan bir özlemden, müphemlikten bahsediyorum.
Benim kendimi en zenginleştirdiğim, yazabildiğim
belki de, ifade edebildiğim ve
sonrasında filmde gösterdiğim, doÅNnüştürdüğüm
şeyler de bu müphemlikten besleniyor” dedi.
Ustaoğlu ayrıca en çok da belirgin olanla problemi
olduğunu anlattı: “Ben çok belirgin olandan,
yazılı çizili olandan, adı konmuş olandan
korkarım. Ondan uzak durmaya çalışırım. Belki
o yüzden müphem olmayı becerebiliyorum.”
Diyerek üretmeye iten en büyük dürtüsünün
müphem dürtüler olduğunu ifade etti.
Keskin :“Şiirimde Anadolu
Tasavvufunun izleri var.”
Sohbetin yarısında Karacaoğlan’dan bir şiir okuyan
Keskin ise, şairin atalarından birisi olduğunu belirti
ve “Benim şiirlerimdeki çıplaklık biraz da onun
gibi şairlerden geliyor. Arı, dümdüz Türkce yazan şairlere
bağlarım kendimi. Bende Anadolu Tasavvufunun
büyük izleri var aslında. Batılı bir şair tabiatı bir
seyir malzemesi olarak goÅNrür. Tabiatın karşısına
geçer ve ‘dağ var, deniz var, ova var, hayvanlar var’
der. Batılı bir dil için kendi dışındaki dünya, yeryüzü
varlıkları yalnızca seyir malzemesi olarak kalır. Oysa
Anadolu Tasavvufunda, Karacaoğlan’da, Yunus’ta,
tabiatı kendinden ayırt etmeyen, onu seyirlik malzeme
haline getirmeyen, tek bir felsefe vardır. Bu da
bu toprakların mayasındadır.” Diyerek şiirlerinde
Anadolu Tasavvufu’nun büyük izlerinin bulunduğunu
dinleyicilerine anlattı.
Birhan Keskin ayrıca, 2002 yılında yayımlanan 5.
kitabı “Yeryüzü Halleri”ni tamamladıktan sonra şiiri
bıraktığını da itiraf etti: “‘Yeryüzü Halleri’ni bitirdiğimde
‘Ben en iyi kitabımı yazdım’ diye düşünmüştüm.
Benim için o en iyi kitap, en esrik kitaptı.
‘Bundan sonra bir daha şiir yazmam, bitti’ dedim.
Ondan sonra kendi derdim, yazma serüvenim bitse
bile bir karar verme anı geldi. Benim oÅNnümde olan,
büyüklerim olan bazı şairleri goÅNrdüm, onların şiire
olan tavrını goÅNrdüm. Sonra ‘Sen ölene kadar, öyle
ya da böyle, hangi ritimle olursa olsun, yazacaksın’
dedim kendime. Ve sanıyorum şair olmaya karar
vermem de bu kitabımdan sonradır. 5. kitabımla
‘evet, artık bitti’ dedim, sonra da ‘hayır, ölene kadar
yazacaksın’ dedim. Yazmak iyileştirir. Öncelikle yazanı
iyileştirir. Benim yazdıklarımı okuyanlara ne yapıyor,
onu tam bilmiyorum. İyileştiriyor mu, daha mı
koÅNtüleştiriyor bilmiyorum.” Diyerek de 2002 yılında
yayımlanan 5. kitabı “Yeryüzü Halleri”nından sonra
şair olmaya karar verdiğini ifade etti.
!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 26 Şubat’ta
İstanbul takvimini tamamladı ve yolculuğuna 2-5
Mart tarihlerinde Ankara ve İzmir’de devam etti.
Editör: SİNAN ERDOĞDU