İtfaiye
1874 tarihli Nizamnameye göre İstanbul’da dört itfaiye alayı kurulacaktı. Altıncı Daire-i Belediye’nin görevi “vergi verenlerin emniyeti” için kendi bölgesinde itfaiye memurları bulundurmaktı. Diğer yandan tulumbacılar da itfaiyeden önce olay yerine giderek yangına gitmeleri karşılığında senede bir kat elbise, günde bir çift somun ile yatacak yer verilecekti.
Aydınlatma
Bütün İstanbul’da olduğu gibi 6’ncı Dairede de evleri aydınlatmak için gelir durumuna göre balmumu, yağmumu, veya zeytinyağı kullanılıyordu. Sokaklarda ise hava karardıktan sonra fenersiz dolaşmak yasaktı. Karanlık tehlike demekti, gaz ışığı ise “medeniyet ve terakki”…
1856 yılında Dolmabahçe Sarayı’nı aydınlatmak için kurulan Dolmabahçe Gazhanesi, kuruluşundan bir yıl sonra Taksim’den Galatasaray’a kadar döşenen borular aracılığıyla Cadde-i Kebir’de aydınlatmaya başladı. Sokaklarla birlikte bazı evler de havagazı ışığına kavuşuyordu.
Tiyatro
Belediye tiyatrosu kışlık tiyatro, parktaki açık hava sahnesi ise yazlık tiyatro olarak anılıyordu. Salon altın varaklarla işlenmiş, tavanı da localarıyla 1000 kadar izleyiciyi ağırlayabiliyordu. Fransız, İtalyan ve Avusturyalı grupların temsiller ve konserler verdiği, operaların sahnelendiği, zaman zaman da baloların düzenlendiği bu tiyatro, asrî ve Batılı bir yaşantının fiyakalı mekânlarındandı.
Hastane
İstanbul’da salgın hastalıkların süregeldiği, henüz hükümet tarafından sivil halka yönelik bir hastane inşa edilmediği dönemde Altıncı Daire-i Belediye kurduğu hastaneyle bölge halkına sağlık hizmeti vermeye başladı.
Rıhtım
Altıncı Daire bölgesinin sahil şeridindeki rıhtımlar, dükkânsız hanlar ve depolar hedeflenen modern ve düzenli yapıya uygun bir görüntü oluşturmuyordu. Rıhtımların yeniden düzenlenmesiyle hem bu görüntü sağlanacak hem de daha kullanışlı bir limana kavuşulacaktı.
Temizlik (Tanzifat)
Beyoğlu Caddesi’nde Bizans Oteli yanındaki yangın mahalli yanından geçenleri ve o civarda ikâmet edenleri taciz edecek surette bir te’affün (çürüyüp kokuşma) çıktığından oranın tathirine önem verilmişti.
Sabahları süprüntü arabaları tarafından toplanmak üzere birkaç gün durdurtarak ve te’affün ettikten sonra akşamdan sokağa atılan çürük sebze fazlalarıyla kemik ve sair süprüntüler dahi bütün gece ve sabah sokakları kokutarak sıhhat-ül ümmiyeyi ihlâl ediyordu. Bunun dahi bir çaresine bakmak hususunda Altıncı Daire’nin nazarı dikkatlerini davet eyleriz…
Su
İstanbullu suyunu ya sokaklarda su satan sakalardan satın alıyor ya da vakıflarca yaptırılmış çeşmelerden kovalarla taşıyorlardı. Bölgede sıkıntısı çekilen suyun sağlanması için 1874 yılında İstanbul Su Şirketine yaptırılmış gerekli imtiyaz verildi. Terkos Gölü suyunun önce Beyoğlu’na ardından da İstanbul’a dağıtılması için 1855 yılında gerçekleştirildi.
Şehre gelen su miktarının artmasıyla sokaktaki çeşmeden evdeki lavaboya hamamdan husus banyoya oldukça yavaş gerçekleşecek bir geçiş başladı.
Parklar, bahçeler
Bereket versin ki Pera, iki şirin bahçeye sahiptir ve her ikisinin de manzarası hayranlık uyandırır. En sık gidilen Petit-Champs ya da dostlar arasında söylenen biçimiyle Piccolo-Compo belediye bahçesidir. Buradan bakıldığında tüm İstanbul ve Haliç ayaklar altındadır. (Kerimî Bey, İstanbul Mektupları)
Münakale
İstanbul’da ulaşım henüz yaya olarak ya da binek hayvanlarıyla sağlanıyorken Altıncı Daire’de giderek hızlanan hayat, toplu taşımayı gündeme getirdi. Modern ulaşımın gerçekleştirilebilmesi için yolların genişletilmesi, tramvayın geçişine uygun hale getirilmesi gerekiyordu. Bu düzenlemeler belediye tarafından yapılırken ulaşım hizmeti özel şirketler tarafından sağlanıyordu