SON DAKİKA
reklam
reklam

Üsküdar’dan öyküler

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 23 Eylül 2018, Pazar - 11:15   Okunma Sayısı:

                                                                                              

 

Ötmekte fecre karşı horozlar birer birer;                                                                                                             Geçtikçe her dakika belirlemektedir seher.

Bilmem kaçıncı fecri vatan toprağında, biz,                                                                                                               Görmekle şimdi bir yaşatan vecd içindeyiz.

Etrafı okşuyor mayısın taze rüzgârı;                                                                                                             Karşımda köhne Üsküdar'ın dost ışıkları...

Dünya yüzünde, bir sefer olsun, tanışmadan

Ö çehrenizle sizleri görmekteyim bu an.

Sizlersiniz bu ân’ı ışıklarla Türk eden!

Eksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden

Gönlüm, dilim, kanım ve mizâcımla sizden’im,

Dünya ve ahirette vatandaşlarım benim.

                                  (Yahya Kemal Beyatlı)

 

Geçmişte Üsküdar

    Yazının başlığı ile şiirin başlığının farklı olduğu dikkatinizi çekmiştir. Konu Üsküdar olduğuna göre ayrıntıların da farklı olması gerekmiyor mu? Osmanlı döneminde Sarayburnu’ndan teknelere bindirilen askerler Üsküdar Meydanı’na çıkarılırmış. At mavnaları da kara taşıma vasıtası olan at ve develeri karşı kıyıya geçirirlermiş.

    1760 yılında Padişahın doğum günü şenlikleri için İstanbul gümrüğü ve Üsküdar iskelesi önlerinden top atışı yapılmaya başlanmış. Balkanlara yapılacak bir harekât için Niğde ve civarındaki yerleşim yerlerinde toplanarak yüz kişilik askeri birliğin Üsküdar’a getirilmesi ve buradaki iskeleden mavnalarla Bahçekapı iskelesine geçirilmesi emredilmiş.

    Kaymakam Paşa, I. Abdülhamid’e bir yazı göndererek; sarayda görevli çukadarların (çuha kumaşından kıyafet giyen maiyet memurları) kıyafet değiştirip pazara çıktıklarını ve esnafı haraca ve takside bağladıklarını belirtmiş. Bu kişilerin yaptıkları haksızlıklar nedeniyle değiştirilmelerine ve haklarında yapılacak tahkikat sonunda suçlu görülenlerin cezalandırılmalarına müsaade edilmesini istemiş. Ayrıca ve Üsküdar iskelesi civarındaki bekâr odalarında fuhuş yapıldığının anlaşıldığını ve fahişelerin meydana çıkarılması için emir verilmesini de talep etmiş.

 

Meydanda idam cezası

    Padişah konunun aydınlatılması ve gereğinin yapılması için Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa’ya bir ferman göndermiş. Hasan Paşa, bizzat yaptığı teftişte bir kalyoncunun fahişe ile âlem yaptığını tespit ederek gereğini yapmış ve sonucu Sadaret’e (Başbakanlığa) bildirmiş. Sadrazam (Başbakan) da durumu padişaha Padişah’a arz etmiş.

    Üsküdar iskele meydanı idama da tanık olmuş. Yarımca köyünden Deli Mehmed, köylüsü olan Cobcani Nikola’yı katlettiği için mahkemesi görüldükten sonra iskele önünde asılmış. Üsküdar Balaban iskelesine giden cadde sakinleri, mahallelerindeki bekâr odalarında fuhuş ve rezalet yapıldığını, caddeden geçemez olduklarını şikâyet ederek odaların ve civarındaki Yahudihanenin yıktırılmasını istemişler.

     1858 yılında Üsküdar’da adı İsmail olan bir kunduracı, Hasibe ve Fitnat isimli kadınlarla tartıştıktan sonra Hasibe’yi katletmiş. Diğer kadını ağır surette yaralayan İsmail’in mahkemesi görüldükten sonra Üsküdar iskelesi başında salben (asılarak) idam edilmesine hükmedilmiş.

 

Günümüze doğru

    Dünyada günlük kullanıma giren ilk arabalı vapur Suhulet’tir. Şirket-i Hayriye tarafından 1870 yılında Kabataş-Üsküdar arasında çalışmaya konulmuştur. 1973 yılında Boğaziçi Köprüsü’nün ulaşıma açılmasıyla seferlere bir süre daha devam edilmiş, 1980 sonrasında Kabataş-Üsküdar hattı kaldırılmıştır. Meydan trafiğini büyük ölçüde rahatlatan bu uygulama Üsküdar’a fazladan bir ıssızlık getirmiştir. Ya bu olup bitenlerden habersiz olan âşığa ne demeli? Sevgilisiyle buluşunca görmesin diye denizi bile kovmaya kalkışmış.                                                                             

   Aşk temasını her vesileyle işleyen 19’uncu yüzyıl halk ozanı Âgâhi, İstanbul’dan Rodos’a kadar birçok yeri gezmiş. Deniz kıyısı, yâr ve sevgiyi ne güzel anlatmış:

“Götür ırgalyayı olma paçariz ey ağyar, Yâri ben bahr kenarında kenar eyler iken” (Ben yâri deniz kenarında kucaklarken ey yabancılar, tası tarağı topla,  bize engel teşkil etme!)

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam