Meksika'nın başkenti Meksiko'daki Chapultepec'te yer alan ve içerdiği Güneş Taşı ve de 16. yüzyıl Aztek Xochipilli heykelciği gibi eserler itibarı ile dünyaca ünlü olan Meksika Ulusal Antropoloji Müzesi 1986’nın son günlerinde yaşadığı bir soygun girişimiyle tüm dünyanın gündemine yerleşir.
Bu soygun olayının iki kahramanı ise; veterinerlik fakültesinde okuyan ve orta sınıf bir ailenin oğlu Juan ve babasının rahatsızlığıyla uğraşan kendi halindeki Wilson’dur. Juan bir süredir çeşitli işlerde çalışmakta ve kendince bir hayat mücadelesi vermektedir. Wilson’un durumu da Juan’dan pek farklı değildir. Bu ikili; geçim sıkıntısı yaşarlarken akıllarına çılgın bir fikir gelir ve Meksika Ulusal Antropoloji Müzesi’ndeki çok değerli tarihi eserleri çalmak isterler ve başarılı olurlar. Amaçları bunları satıp; kendilerine bir dünya kurmak ve ailelerine kendilerince yarar sağlamaktır. Ancak; işleri beklediği gibi gitmez. Tarihi eserleri satamayan ikili sonunda çaldıklarını Meksika Ulusal Antropoloji Müzesi’ne iade edip, kendilerini ele verirler.
Yunan arkeolojisinde; sanat tanrılarına verilen "Musa" adından türeyen müze sözcüğü Zeus'un Mnemosyne ile cinsel ilişkiye girmesi sonucu doğan 9 bebeğe ithaf edilmiştir. Bu dokuz kardeş de birer güzel sanatı temsil ederler. Bu dokuz kardeşin annesi olan Mnemosyne da “Hafıza” anlamına gelir; bu yüzden müzeler de bir yerde hafızayı temsil ederler.
İşte yönetmen Alonso Ruizpalacios’un “Bu film orijinalinin replikasıdır” cümlesiyle açılan ve başrollerini Gael García Bernal ve Leonardo Ortizgris’in yer aldıkları Müze – Museo filmi replikanın hakkını teslim ediyor ve sinematografik açıdan üst düzey bir iş ortaya çıkıyor. Gerçekle- gerçek dışılık arasında gidip gelen ve hafızamızı da tazeleyen Müze – Museo ; soygunu anlamamıza ve karakterlerin buna neden gerek duyduklarına dair bizi aydınlatan bir çalışma aynı zamanda.
Sinemanın gerçekçi yapısını temel alan ve son dönemde karşımıza hayali değil gerçeği önümüze seren filmin bir diğer özelliği de filmin başrolünü oynayan Gael García Bernal’ın yanı sıra filmin dağıtımcıları arasında Youtube’un da bulunması dikkat çekici bir detay. Dikkat çekici diyoruz zira ; Netflix’in ardından Youtube da film yapımı ve dağıtımı konusunda ben de varım diyor ve son iki senede Netflix’le Cannes Film Festivali arasında yaşananları aklımıza getiriyor.
Geçen yıl ; Netflix tarafından yapımcılığı üslenilen Okja (Bong Joon-ho) ve The Meyerowitz Stories (Noah Baumbach) Cannes Film Festivali içerisinde yayınlandı. Bu sene yani 2018’de Cannes Film Festivali organizatörleri, bu yıl yaptıkları kural değişikliğiyle, festivalde yarışacak filmlerin Fransız sinema salonlarında gösterilmesi zorunluluğunu getirdiler. Bu gelişme üzerine de Netflix de filmlerinin 71. Cannes Film Festivali’nde yarışamayacağını duyurdu. Bu durum seneye devam eder mi bilmiyoruz ama Netflix’in açtığı yol sinema tarihini ve sinema sanatını etkileyecek.
Müze – Museo’yu izleyen gençlerin ve sanat severlerin Maya ve Aztek tarihine ilgi duyacaklarına eminim. Maya ve Aztek kültürü de başka yazıların konusu. Maya ve Aztek kültürünü araştırdığınızda çok ilginç sonuçlarla karşılaşacağınıza eminim.