Malum olduğu üzere yakın zamanda İçişleri Bakanının talimatı ile ülke genelinde 'Öncelik Hayatın, Öncelik Yayanın' sloganı ile bir kampanya ve farkındalık hareketi başlatıldı. Buna göre; yaya geçitlerinde kayıtsız şartsız geçiş hakkı yayanın olacak. Yaya geçinde olan veyahut yaya geçidinden geçmek niyetinde olan yayaya yol hakkı verilecek. Yayaya öncelik vermeyen sürücüler ise 488 TL para cezası ile cezalandırılacak. Teferruatları olmakla beraber umumi hatlarıyla talimat bu.
Esasında önemli bir karar ve uygulama olduğu aşikâr. Halkımız yıllarca “falan ülkede ayağımızı yola atınca trafik duruyor” diye büyük bir heves ve gıpta ile yaya önceliğini özenmekteydi. Bu kampanya da nihai hedef, zor da olsa, bu. Umarın bu hedefe ulaşılır. Tabi bu “kültür” sadece ceza ile temin edilemez. Başlı başına bu iş bir kültür işi olduğu hiçbir zaman unutulmamalı; bu kültürün oturması ve gelişmesi için çok yönlü ve teferruatlı çalışmalar yapılmalıdır. Yoksa kalıcı bir sonu elde edilemez.
Bu ihlallerle karşılaşacak yayanın ne yapması gerektiğinin anlatılması ayrıca önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Şikâyetlerde kanıt problemi yayının aleyhine olabiliyor. Bunun için yayanın böyle bir ihlalle karşılaştığı an ne yapması gerektiğinin izahı kanaatimizce gayet önemlidir. Bu gibi bir kültürün zamanla kökleşeceği düşünülünce ihlallerin sayısı yüksek olacaktır. Yayanın şikâyetlerin de sonuç alması ihlaller karşısında hassas olmaya, sürücüyü ise dikkatle olmaya itecektir.
Bu yaya önceliği vesilesi ile değinmek istediğim husus; sosyoloji ve trafik arasında ki güçlü ilişki. Bir ülke insanının trafikteki hal ve hareketleri doğrudan o toplumun gerçek fotoğrafını bize sunar, yapısı hakkında sağlam bilgiler verir. Türkiye özelinde konuşacak olursak; toplumun içinde bulunduğu erdem aşınması ve değerler kaybı maalesef kendisini göstermektedir.
Trafikte karşılaştığımız; nezaketsizlik, sabırsızlık, tahammülsüzlük, fiziksel ve sözel şiddet, gayr-i ahlaki davranışlar maalesef sadece trafiğe özgü değil toplumu acı fakat hakiki bir yansımasıdır. Bunu anlamak için herhangi bir kanalın akşam haberlerine izlemek yeterli. Bunu yapamıyorsanız sadece etrafınıza bir de bu gözle tetkik edecek olursanız müteessir kılan hakikat karşınıza çıkacaktır.
Türk toplumu olarak her geçen gün biraz daha kaybettiğimiz güzel hasletlerimizin farkında olmak ve bunları kaybetmemek için uğraş göstermeliyiz. Toplumuzda; nezaketi, empatiyi, güveni, huzuru hâkim kılmalıyız. Yoksa kendi elimizle, ihmalimizle yaşanmaz bir toplum olmaya doğru ilerliyoruz. Bizim bu vurdumduymaz tutumumuzun sonucuna, tam manasıyla, günahsız olan gelecek nesiller maruz kalacaktır.
Kadim ve saygıdeğer bir millet olan Türk milletinin özünü yüksek erdemler teşkil etmektedir. Bize düşün ise; mayamızda olan bu faziletleri unutmamak, sahip çıkmak ve yüceltmektir. Bu her vatan evladının bir borcudur.
Umarım başlatılan bu yaya önceliği kampanyası uzun ve başarılı bir maratonun ilk adımı olur. Yaşanabilir bir Türkiye için üzerimize düşen vazifeyi milletimizin tüm fertlerinin yapması dileğiyle…