SON DAKİKA
reklam
reklam

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 23 Nisan 2019, Salı - 09:42   Okunma Sayısı:

 

 

                                                                                              “...Ulusun   hal  ve  vaziyetini  derpiş etmek  ve

                                                                                              hukuki  sesini  cihana işittirmek için her türlü tesir

                                                                                              ve murakabeden azade bir ulusal heyetin kurulması

                                                                                              elzemdir. “                                    (Mustafa Kemal,

                                                                                                         22 Haziran 1919 - Amasya Genelgesi’nden)

 

Osmanlı Devleti, 1808’den itibaren modernleşme ve uygarlaşma yolunda adımlar atmak istemişse de süregelen toprak kayıpları, isyanlar, yeni kapitülasyon ve borçlanmalar devletin ilerleme zemini bulmasına engel olmuştur.

Düyun-u Umumiye kararları, Osmanlı Devleti’ni ekonomik vesayet altına almış, Yunan, İtalyan, Balkan ve I. Dünya Harpleri siyasi sistemi çökertmiştir. 18’inci yüzyıl sonlarında Avrupa’yı sarsan kavramları Osmanlı topraklarında yerleştirmek, yaklaşık bir buçuk asır gibi bir zaman almıştır.

Mondros Mütarekesi’yle birlikte Anadolu toprakları işgal görmeye başlayınca, İstanbul’daki işgal donanması için “Geldikleri gibi giderler” diyen Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçmeye karar verir. 8/9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten istifa ederek “Sine-i millet”e, çok sevdiği halkının içine döner.

Kongrelerde çoğulcu kararlar alınmasını isteyen tutumu ve kurulacak olan yeni hükümet hakkında yaptığı “Hükümet şekli cumhuriyet olacaktır” şeklindeki açıklamaları, yurdun işgal altında bulunduğu bir dönemde kimsenin göze alamayacağı davranışlardır.

İngilizlerin İstanbul hükümetini sıkıştırmaları sonucu Mustafa Kemal’in hakkında tutuklama kararı çıkarılır ve idama mahkûm edilir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen mücadele azmi kırılmayan Mustafa Kemal’e, kongreler döneminde bir de suikast olayı tertiplenir ancak gerçekleşmez...

 

İlk Meclis’in açılışına doğru

Urfa, Maraş, Antep ve Adana’da Fransızlarla çarpışmalar, Düzce, Beypazarı ve Anzavur Ayaklanmalarının meydana gelmesi ve Akbaş cephaneliği baskınının kahramanı Köprülülü Hamdi Bey’in şehit edilmesi, 1920 yılının başından 23 Nisan’a kadar geçen yaklaşık dört aylık sürede Heyet-i Temsiliye’nin karşısına çıkan büyük acı ve güçlüklerdir.

16 Mart 1920’de İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ı basan İngilizler tüm Osmanlı milletvekillerini tutuklamışlardır. Mustafa Kemal, olayı şiddetle kınamış ve ülke hakkında alınacak stratejik kararlar için Ankara’da acele bir meclis toplanmasını istemiştir.

 

Ulusal egemenlik

Mustafa Kemal, ulusun bağımsızlığı ve egemenliği konusunda kararlıdır. “…Bundan dolayı hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir… Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demek suretiyle ülke hakkında alınacak kararlarda, ülkeyi yönetme ve dış ülkelerle ilişkileri düzenlemede, iş ve çalışma hayatına yön vermede halkın söz sahibi olmasını istemektedir. Hatta bu inancını annesinin mezarını ilk ziyaret edişinde dahi “Ulusal Egemenlik uğruna canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun” demek suretiyle de vurgulamıştır.

23 Nisan 1920’de Ankara’da dualarla ilk Meclis (Birinci BMM) açılır ve Mustafa Kemal Meclis Başkanı olarak seçilir. Artık Heyet-i Temsiliye dönemi kapanmış, Anadolu’da yeni bir hükümet kurulmuştur. 

 

Bayram olarak kabulü

İlk BMM’nin açılışı 1921 yılında kutlanmıştır.  Çocuk Bayramı adıyla 23 Nisan 1927’de Atatürk’ün himayesinde kutlanmış, daha sonra 1935 yılında çıkarılan bir kanunla Milli Hâkimiyet Bayramı şeklinde kabul edilmiştir. 1980 yılında çıkarılan bir yasayla 23 Nisan günü  Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak adlandırılmıştır. 

 

Yarınlarımızın büyük adamları sevgili çocuklarımız

Bu mutlu gününüzü kutluyorum. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onun özgür halkının bir mensubu olarak; sevgili Atatürk’ümüzü, destan yazan isimsiz kahramanları, insanımızın namusu ve vatanımızın bütünlüğü için seve seve canını feda eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.       

Çankaya, Necati, “Atatürk’ün Hayatı, Konuşmaları ve Yurt Gezileri”, İstanbul-1985, s: 38

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam