SON DAKİKA
reklam
reklam

Zerzevatçı Tipi Yapılanma Örneği Olarak Üniversiteler

Köşe Yazarı: Murat SOYDAN   Eklenme Tarihi: 24 Nisan 2019, Çarşamba - 11:06   Okunma Sayısı:

Malum olduğu üzere son zamanlarda gündemin en önemli konularını; meyve- sebze fiyatlarındaki fahiş artış ve bu çerçevede gelişen tartışmalar oluşturmaktadır. Bu noktada hükümetin tarım politikaları da sorgulanmaya başlamıştır. Tarım konusu ön plana çıkınca ise en çok konuşulan ülke Hollanda oldu. Çok küçük bir coğrafyaya sahip alan Hollanda tarım konusunda dünya lideri konumunda büyük bir üretici. İlgili herkes bu “mucizenin” nasıl ortaya çıktığına kafa yormaya, anlama gayretine girişmiştir. Bunun birçok sebebi olduğu gözükmekte. Hollanda ‘da tarım sektörünün güçlü ve örgütlü olması ve bunun neticesinde devletin bu sektörü önemsemek ve sorunlarını çözerek tarım sektörünün mutlu etme isteği zaruri bir hal almıştır. Fakat bu başarıyı temin eden, kısıtlı alanda kaliteli ve yüksek verimi sağlayan ise “konsept” Üniversite yaklaşımı olmuştur. Üniversitenin ürettiği bilgi; bu bilginin hem akademik sahaya hem de ülkenin yüksek menfaatine büyük katkı sağlamıştır. Bizim üzerinde duracağımız husus; Üniversite yapılanması ve çağımızın hangi üniversite modeline evrilmesi gerektiği olacaktır.

Görüldüğü gibi Hollanda da sadece tarım alanının konu almış ve bu sahaya yoğunlaşmış, niceliği değil niteliği düşünen bir üniversite ile “mucizevi” bir sonuç doğurmuştur. Dikkat buyurulursa; tek alana yoğunlaşmış, niteliği prensip edinmiş bir üniversite bunu başarmıştır. Bu üniversite Dünya’da alanının önderi konumuna gelmiş; hem nitelikli akademik çalışmalar ortaya çıkmış hem de üretilen bilgi teknolojiye dönüşerek büyük bir iş görmüştür.

Fakat üzülerek ifade etmeliyiz ki ülkemizde üniversiteler adeta zerzevatçı tipi bir organizasyonla faaliyet göstermektedir. Üniversite yönetimleri zerzevatçılar gibi kendi bünyesinden neredeyse popüler olan tüm bölümlerin olmasını istiyorlar .Bunu yaparken de;  nitelikli ve makul sayıda öğretim üyelerinin var olup olmamasına, maddi - manevi imkânlara ve yüksek eğitim plan ve hedeflere sahip olup olmadıklarını  çokta umurlarında değil gibi gözüküyor. Çağımız; uzmanlaşma, ihtisaslaşma çağı.  Bu gerçeği göz önünü alarak Üniversiteleri gözden geçirmek daha da önemlisi yeni açılacak üniversiteleri bu doğrultuda açarak; umumi üniversitelerden hususi üniversiteleri geçmek şart.

Fakat maalesef ülkemiz Üniversite ile ilgili tartışmalar; köklü üniversiteleri nasıl böleriz, şu üniversiteye hangi ismi versek tarzında lüzumsuz ve faydasız bir çizgiden ileri gitmiyor.

Belirli bu alana yoğunlaşmış, doğrudan ve dolaylı bölümleri kendi bünyesin almış, uluslararası manada saygın, ulusal anlamda pratik yarar sağlayan üniversiteler doğru seçenek olacaktır.  Bu bakış açsıyla vücuda getirilmiş üniversiteler; en kaliteli eğitimi verecek, alanında en nitelikli akademisyenleri bünyesinde toplayarak sahasında itibarlı bir üniversite olacaktır. Tabi ki yapmak için yapmadığımız işin özün kavrayıp esansının gösterdiği istikametinde gittiğimiz takdirde.

Ülkemizdeki içinde birçok disiplin kümesini barındıran fakat köklü ve nitelikli üniversiteleri ayrı tuttuğumuzda belirmekte yarar görüyoruz. Bununla birlikte belli bir alan yoğunlaşmış, nitelik ve kalitenin ön plana çıktığı üniversite modelinin kesinlikle ihmal edilmemesinden yanayız. İhtisaslaşmanın gücünü inanmalıyız.

Son yıllarda ise YÖK’ün mevcut muhtelif üniversitelerde ortaya koyduğu çeşitli alanlarda ihtisaslaşma projesi, yaklaşımı ve faaliyetlerini de takdir ettiğimizi ve daha da gelişmesini can-ı gönülden temenni ettiğimizi de belirtmeliyiz.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam