SON DAKİKA
reklam
reklam

Katar’ın geçmişinden

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 21 Mayıs 2019, Salı - 10:51   Okunma Sayısı:

 

Katar ile ilgili birkaç söz

Körfez halkı, İslamiyetin yayıldığı yıllarda İslamiyeti kabul etmiştir. 892 yılı İslam tarihinin tam ortasına isabet etmektedir (H.279). Mezopotamya Vahası’nda safahatle sefaletin karşı karşıya gelmesi “Zenc Hareketi”ni ortaya çıkarmıştır. Bu hareket Karmatîlerin Yarımada’da egemen olmalarına neden olmuş ve 1058’deki halk ayaklanmasına kadar sürmüştür...

Osmanlı Arşivleri’nde Katar ile ilgili bilgilere 16’ncı yüzyıl ortalarından itibaren rastlanır. Bu bilgilerde bölgenin ticarî önemiyle halkın sahip olduğu bin kadar gemiden söz edilmektedir. Aşiret beylerinin emri altında yönetilen Katar halkı, Osmanlıların Arap Yarımadası’nı hâkimiyetleri altına almalarından sonra, kısa süreli dönemler halinde İran Safevîlerinin ve Kaçarların egemenliği altına girmiştir.

1520’de Portekizliler kısa bir süre için Katar’ı işgal ederek bölgeye hükümran olmuşlardır. Kuveyt’te yaşayan Utub kabilesinden el-Halife, 1770 yılında Katar’ın bazı limanlarını işgale kalkışınca Katarlı kabile liderleri ve İranlılar işgale karşı çıkarak direniş göstermişlerdir. 

Ele geçirdiği limanları terk eden Halife, Katar’ın kuzeyindeki Bahreyn Adası’na geçmiş, bir süre sonra da Katar’a dönerek burada kendi yönetimini ilan etmiştir.

 

Tarih yeniden şekilleniyor

Katar halkının tarihi 18’inci yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlamıştır. Katar’ın devlet olarak geçmişi çok yenidir. 19’uncu yüzyılın başlarında bugünkü Suudi Arabistan’ın isim babası olan İbn Suud’un da Körfez bölgesinde hâkimiyet kurmaya çalışması üzerine mesele daha da karmaşık hal almıştır.

Utub kabilesi Bahreyn’e tâbi olarak 1867 yılına kadar Katar’ı yönetmeye devam etmiştir. Daha sonra Bahreyn’den ayrı bağımsız bir kimlik kazanmıştır. Küçük yarımada Osmanlı’nın kontrolünde yerli idareciler tarafından yönetilirken Osmanlı Devleti, 1871 yılında buraya bir Türk birliği yerleştirmiş ve İstanbul’dan gönderdiği kaymakamlar vasıtasıyla Katar’ı denetim altına almaya çalışmıştır. Bu tarihlerde Arabistan’ın ortasındaki bölgelerde yaşayan Beni Temîm kabilesi de Katar taraflarına göç etmiş ve bu kabileye mensup Sânî ailesinin adı öne çıkmaya başlamıştır.

 

Osmanlı Devleti, 19’uncu yüzyılın ilk senelerinden itibaren Katar üzerindeki hâkimiyetini kaybedince yüzyılın sonlarına doğru Al Tani Emirliği kurulmuş, Balkan Harbi’ne tesadüf eden yıllarda Osmanlı hükümeti Katar ile ilgili olarak 11 Mart 1913 tarihli Bakanlar Kurulu’ndan,

“İngiltere’nin Katar Yarımadası’ndan Osmanlı Devleti’nin ilgisini kesmesi konusundaki ısrarı artarak devam etmektedir. Bundan dolayı Katar Yarımadası’nda hâkimiyetin kuvvetlendirilmesi ve teşkilâtlanmanın sürdürülmesi yolundaki faydasız çabalara son verilip, aradaki ihtilâfın izalesi zaruri görülmektedir” kararını çıkarmıştır.

 

Londra Antlaşması

29 Temmuz 1913’te Londra’da imzalanan antlaşmanın ilgili maddesinde Osmanlı Devleti Katar Yarımadası üzerindeki bütün taleplerinden feragat etmiştir. Bölgenin Şeyh Câsim bin Sânî ailesi tarafından yönetilmesi konusunda mutabakata varılmıştır. Ancak bölgede Osmanlı askerleri bir müddet daha kaldılar. I.Dünya Savaşı’yla birlikte bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti sona erdi..

Türk birliği ise, 1915 yılına kadar Katar’da kalmış; ama Katar 1916’da İngilizlerin denetimine geçmiştir. İngilizler, Hindistan’a yerleştikten sonra Katar Şeyhliği ile bir antlaşma yapmış ve Katar’ı iç işlerinde serbest, dış işlerinde İngiltere’ye bağımlı bir ülke durumuna getirmişlerdir. 

Bu dönemde Şeyh Abdullah bin Câsim Katar’ın yönetimini elinde bulundurmaktaydı.

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam