SON DAKİKA
reklam
reklam

Korsanlardan haber var mı?

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 20 Ağustos 2019, Salı - 09:56   Okunma Sayısı:

 

Kadıoğlu Denizcilik firmasına ait Türk bandralı Paksoy-1 isimli gemi, 13 Temmuz 2019 akşamı Kamerun’dan Fildişi Sahili’ne doğru hareket halindeyken Gine Körfezi’nde içindeki 10 Türk gemicisiyle rehin alınmıştı.

Bir hafta kadar sonra da korsanlarla ilk temas kurulabilmişti. Denizcilerin bırakılması karşılığında korsanların yüksek ölçekte fidye pazarlığına yöneldikleri anlaşılmıştır. Hükümetimiz mutlaka olayı takip ediyordur.

Merak ettiğim konu, şimdiye korsanlık, hep uluslararası sularda seyreden gemilerimize sataşma veya dadanma hep deniz korsanlığı şeklinde yapılmaktadır. Yapsalar ya bir İsrail gemisine, Amerikan veya Rus gemisine? Afrika’yı resmen doğrayan Fransızların bir gemisine neden saldırılmıyor?

 

Korsanlığın tarihçesi

Özellikle 15 ve 16’ncı yüzyıllarda deniz vasıtalarındaki yapım tekniğinin gelişme kaydetmesi, pusulanın icat edilmesi, Doğu’da zengin yer altı ve yer üstü servetlerinin tespit edilmesi sömürgecilik anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuş, klasik sömürgecilik böyle başlamıştı.

Fransız ve Cenevizli gemicilerin deniz yolunu ticari anlamda kullanmalarına İspanyol ve Portekizli gemiciler keşiflerle katılmış ve Avrupa’daki devletlerin kralları bu gelişmeleri desteklemişlerdir.

Çok değil daha birkaç yıl öncesine kadar özellikle Somali açıklarında korsanlar türemiş ve bu kişiler gemiyi taciz etme, hafif silahlarla tehdit etme, gemiye tırmanma ve hırsızlık yapma gibi faaliyetlerde bulunmuşlardı. NATO’nun kontrolünde oluşturulan uluslararası deniz gücü ile bu belâ def edilmişti.

 

İşin esası

Günümüzde keşfedilecek coğrafi bölge kalmadığından keşfedilmiş alan ve yolların kullanım hakkı üzerinde kendiliğinden ve tersine işleyen yeni yöntemler geliştirilmektedir. Dün emperyalist ülkelerin yoksul ülkelere yaptığını bugün Afrika’nın yoksul halkları Batılı zenginlere yapmaktadır. Her türlü hastalığın, açlığın ve yoksulluğun kol gezdiği Afrika, kendi kıta insanını suç işlemekten kurtaramamaktadır.

Açlığın insanlara her şeyi yaptırabileceği malumdur. Somali’den sonra Nijerya’nın da yoksul insanları da korsanlığa ve gaspa soyunmuşlardır. O bölgelerde deniz egemenliğini ellerinde bulunduran ve NATO şemsiyesi altına giren devletler, istihbarat amaçlı kışkırtma ve yıldırma propagandaları yapıyor olabilirler.

Bu kisve altında dünya deniz taşımacılığındaki paylarını arttırmak ve ticari mallarını kendi gemileriyle taşıyabilmek için korsanları başka devletlerin gemilerine saldırtabilirler. Böylece kendi gemilerine ilişilmesini önlemiş ve kendi gemilerinin daha güvenli olduğu imajını yaratmış olabilirler. Belki de egemen güçler müdahale etmeyi düşündükleri bir bölge üzerinde, tehdit algısı yaratmak isteyebilirler.

Örneğin; Libya’da Hafter güçlerinin kışkırtılmasıyla ordu güçleri tarafından Türk gemilerinin hedef alınması veya Somali ve Nijerya örneklerinde olduğu gibi korsanların saldırtılması farklı iki yöntemdir.

 

Baharat Yolu

Dikkat edilirse eski Baharat Yolu üzerinde ABD, İngiliz, Alman ve Rus gemilerine hiç saldırı olmamıştı. Bir Fransız askeri gemisi, Fransız ticari gemisine saldıran korsanları yakalayıp kafese koymuş, Hint donanması ise uyardığı bir korsan botuna ateş ederek batırmıştı. Dünyanın çeşitli bölgelerinde gemi yüzdüren İsrail gemilerine ise bir saldırı haberini hiç duymamıştık.

 

Önlemlerin sonuçları

Devletimiz, Somali bölgesine gönderdiği bir harp gemisiyle saldırı, soygun ve taciz olaylarına karşı önlem almıştı. Uluslararası deniz hukuku kurallarına uygun şekilde bölgeden geçen tüm gemilerin seyir emniyetini de sağlamıştı.

Bu kez fiili saldırı yerine resmi belgeler üzerinden taciz faaliyeti başlatılmıştı. Örneğin; Fas’tan güneye inen gemilerimiz, limanlara yanaştıklarında resmi liman görevlilerinin beklentilerini karşılamak ve rüşvet isteklerine cevap vermek zorunda bırakılmaktadırlar.

İsteklere cevap verilmemesi halinde taşınan malın konşimentoya uygunluğunu kontrol için arama yapma, limana yanaşmayı veya kalkışı geciktirme veya ceza yazma gibi dayatmalarla tacizlerini sürdürdüklerine dair haberler alınmıştı.

Ticari gemilerimizin sefer sonu raporlarında bu konular mutlaka ilgili şirketlerin yetkili birim ve kişilerine iletiliyor, belki Ulaştırma Bakanlığına kadar yansıtılıyordur. Elbette tedbirler alınıyor ve gerekenler yapılıyordur.

    Sonuçta günlerce sefer stresi yaşayan denizci personelimizin muhtemel nahoş bir olaya maruz kalmaması ve üzüntülere kapılmaması için sorunların kısa zamanda çözülmesi, kaygılarla yaşayan insanların yüreklerine su serpecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam