SON DAKİKA
reklam
reklam

Üsküdar’dan Çengelköy’e

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 24 Eylül 2019, Salı - 09:46   Okunma Sayısı:

2014 Aralık ayında Üsküdar’dan Çengelköy’e gitmek üzere otobüse binmiştim. Şoför bindi ve arabayı hareket ettirirken 17 yaş civarında bir boya küpü (!) kızcağız kendisini içeri attı. Otobüse binerken cep telefonu elindeydi. Yüksek sesle konuşuyor, arada bir çikletini patlatıyordu.

 

   ---Ya kanka, seni de (?)’e söyledim. Tabii biraz abartarak… O da Nakşi imiş. Biz de çok açık geziyorduk dedim. Senin için ‘o da şimdi kapandı’ dedim kanki.

 

Otobüste

Otobüsün orta kısmına kadar gelmiş, diğer yolcular gibi gibi ayakta kalmıştı. Ağzını büzerek, bazen gererek bazen de gülerek şımarık tavırlarıyla dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyordu. Yüzünde her çeşit boya vardı. Rujlu dudaklarıyla, sürmeli göz ve pembeleştirilmiş yanaklarıyla büyümüş olduğunu anlatmak isteyen görüntü veriyordu.

   Hava kapalı olmasına rağmen kocaman gözlüklerini yanına almış, havayı tarayan projektör gibi türbanının üstüne takmıştı. Parmağındaki yüzükler çok ilginçti. Yerleri süpüren uzun kıyafetinin altına renkli ayakkabılar giymişti.

 

Onu frenleyecek yoktu

     En yakınında yine türbanlı ama asil duruşuyla ve karşısındakini saygıya zorlayan bakışlarıyla genç bir hanımefendi bulunuyordu. Bu hanımefendinin süslü (!) kızı ikaz edeceğine inanmıştım. Otobüs Çengelköy’e geldiğinde indi. Arkasından en çok bakan diğer türbanlı hanımefendi, ikaz edememiş olmanın sıkıntısıyla söylenmeye başlamış, herkes rahat bir nefes almıştı.

 

Bu çocuk kimdi?

   Evet, bu çocuk kimdi? Bu yaşta tarikatlerle ne işi olabilirdi? Kandırılmış mıydı, kendisine maddi çıkar mı sağlanmıştı? Anne ve babası bu tavırları görse ne derdi? Tarikatin lideri bu kızı görmüş müydü ya da nasıl kabul etmişti? Yoksa tarikatteki toplantıların sonrasında mı kız bu hale gelmişti?

   Adnan Oktar grubunun foyası meydana çıkarıldığına göre benzer gruplar faaliyet gösteriyor olabilir mi? Bazı cemaatler, Cumhuriyet ilkelerine ters düşen fraksiyonlar, hatta devletin içinde yuvalanmış ve kendini kamufle eden FETÖ artıkları bu tür yapılaşmaları geliştiriyor olabilirler mi?

Anne ve babaların çocuklarının sorunlarıyla ilgilenmeleri boşluk yaratmayacak, bilâkis çocuğun yetişmesinde karanlık otoritelere geçit vermeyeceklerdir.

Üzerimize düşenler

   Tarihiyle, coğrafyasıyla ve dünya üzerindeki saygınlığıyla koca bir ülkedir Türkiye. 19’uncu yüzyılın başından itibaren Kuzey Afrika’dan ve Balkanlardan başlayan çekilme daha doğrusu küçülme hareketi, bazı ferman ve ticari sözleşmelerle dengelenmeye çalışılmış, ancak sonuç alınamamıştır. Düyunuumumiye belâsının ardından Türk-Yunan Savaşı başlamış, 1908 meşrutî yönetimi kısa sürmüş ve Türkiye, İtalyan, Balkan ve I. Dünya Savaşlarını yaşamıştır.

   O dönemlerin korkak, sadece kendisini ve servetini düşünen ihtiraslı yöneticileri, alttan gelen tecrübeli bürokrat ve maliye uzmanlarının uyarılarına kulak asmamışlardır. Günümüzde ise yönetim kadrolarını işgal eden bazı kimseler, Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve İsmet Paşa başta olmak üzere Cumhuriyet yıllarının dürüst politikacı ve devlet adamlarını “tarihin sorgulanması” adı altında küçük düşürmeye çalışmaktadırlar.

 

Son bulacak

 Bir moda halini alan bu hal elbette devrini tamamlayacaktır. Onurları kırılan bu ülkenin insanları, evrensel çıkarlarını elde etmekte zorlanmaktadırlar. İktidar hırslısı, saplantılı, tarikatten icazetli ve partizan anlayışlı yöneticilerle ancak buraya kadar gelebilirdik, geldik.

   Dolayısıyla her kurum üzerine düşeni yapmalı, her konuyu iç siyasette prim yapacak malzeme olarak görmemelidir. Aksi takdirde zaten tansiyonu yüksek olan halkımızın “mazlum”u oynayan kitleleri daha da huzursuz günler yaşayacaklardır.

   Kutuplaşma ya da kamplaşmalar, insanımızda olması gereken kardeşlik duygularının yerine husumet duygularını aşılamaktadır. Bu nedenle yakın ve yakıcı tehlike uzaklarda olmayıp hep yakınımızda ortaya çıkmaktadır.

   Öncelikle barış ve huzur ortamını yeniden yaratmalıyız. Böylesi çalkantılı dönemler tarihimizde hep olmuş, hep atlatmışızdır ama faturasını yoksul insanımız ödemiş ve olmamız gereken yerde olamamışızdır.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam