1984 yılından beri çözülemeyen terör sorunu nedeniyle geçmiş hükümetlere kızıyoruz. Siyasi ağızlar, dağda çözülemeyen sorunların ovada çözülebileceğini; resmi ağızlar ise dağa çıkışın önlenemediğini hatta sivrisinek ve bataklık örneğini vererek konunun boyutlarının değişik olduğunu belirtiyorlar.
Sorunun bir diğer yanı
Siyasi partilerimiz, özellikle sorunun ekonomik yanının ağır bastığını vurguluyorlar. Bu tespitler doğudur. Bugün terör örgütü kınanıyor, protesto ediliyor. Çocukları dağa kaldırılan ve halen kayıp olduğunu iddia eden analar HDP’yi, ezici şekilde köşeye sıkıştırmışlardır.
Bu konuda Türkiye ayağa kalkmıştır. Tüm bunlara rağmen PKK yine var ve yine eylem yapıyor. Tüm bu görünenler buzdağının üstü olup BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) suyun altında kalan kısmı oluşturuyor.
Son günlerde terör örgütüne karşı TSK’nın icra ettiği hava ve kara operasyonları örgüt militanlarına en ağır darbeyi vurmuştur. Yabancı gazetecilerin verdikleri haberlere göre örgüt elemanları arasında İngiliz, Fransız, Suriyeli ve Alman militanlar da vardır.
Bu sosyolojik bir gelişmedir. Bunların da Güneydoğu Anadolu insanımız gibi ekonomik sıkıntıları var veya refah seviyeleri düşük müdür? Ne işleri var ülkelerinden kilometrelerce uzaktaki dağlarda? Dağa çıkışın tamamen önlendiğini ve yurt içinden örgüte hiç katılım olmadığını düşünsek bile dış ülkelerden gerçekleşecek katılımlar için ne gibi önlemler alacağız?
Silah kaçakçılığı
Son bir yılda ele geçen uyuşturucu maddenin toplam değeri milyonlarca dolarla ifade edilmektedir. Baskın üstüne baskın yapılsa da eroin imalâthaneleri darmadağın edilse de Kürtleri temsil ettiğini söyleyen terör örgütü, dış destekli personel ve malzeme yardımlarıyla ayakta durabilmektedir.
PKK, Kürt halkını katletmesiyle uluslararası bir taşeron örgüt, yani tetikçi durumundadır. Kendilerini, Irak’ın kuzeyinde Amerikalılarla diyaloga giren bölgesel lider konumunda görmeye kalkanlara karşı insan hakları dernekleri ne yapmıştır?
Güneydoğu Anadolu insanımızı temsil ettiklerini söyleyenlerin, Irak’ın kuzeyinde kurulması düşünülen kukla devletin haritasını basanların ve bir ittifaktan söz edenlerin hesaplarını da iyi yapmış olmaları gerekir.
Kukla devlet
Olmayacak bir şey ama, bir an için kukla devletin oluştuğunu düşünelim. Bu oluşumun nimetlerinden Türkiye sınırları içinde yaşayanlara istifade ettirmezler. Aslan payı (Belki %70-80) ABD’nin olacak, bugünkü merkezi hükümetin yerini alacak olan Kürt yönetimi, kalan %20’yi başka kimseyle paylaşmayacaktır.
Diğer Arap devletleriyle İran ve Suriye, o bölgeyi Arap coğrafyasının bir bölümü olarak kabul ettiklerine göre nasıl bir pozisyon alacaklardır? Aslında düne kadar PKK’ya destek veren Suriye, sonunda kendisinden de toprak gideceğini düşünememiştir. Parçalanmanın eşiğine geldiğini görünce eski dostu Rusya’yı ülkesine davet etmiştir.
Şimdi ciddi önlemler alınsa da iki süper güç bölgede yuvalanmasını tamamlamıştır. Küçük hava üsleri, deniz üsleri, elektronik dinleme birlikleri, hava savunma unsurları işin işten çoktan geçtiğini gösteriyor.
Suriye’nin gücü
Suriye’nin kendisini savunacak güç ve iradesi yoktur. Daha önceki yazılarımda Suriye’nin kara gücünü, hava kuvvetlerini incelemiş ve yazmıştım. Bu birliklerin ayakta durması, uzun süreli bir karşı koyma gücünü göstermez.
Uzun soluklu mücadele için yoğun lojistik destek nasıl sağlanacak? Genç nüfus Suriye’yi terk etmektedir. Asker ihtiyacı nasıl karşılanacak? Bölünme haritaları daha önceden çizilmiş, senaryolar yazılmıştır. Şimdi kaç yıl süreceğini bilmediğimiz bir zaman içine girdik.
Bize düşenler
Menfaat umanların istekleri veya ilgi alanları arttıkça terör, çeşitli kılık ve kisvelerle şekil değiştirecektir. Uygun ortam buldukça tırmanışa geçecek, bazen yeraltına girecek, bazen de yumuşatılmış siyasi söylemlerle varlığını sürdürmeye çalışacaktır. Bizlere düşen daima daha dikkatli olmaktır.
