Türkiye, Suriye’de bir kara harekâtı icra ediyor. Bu harekâta başlamadan önce dünya liderleriyle görüşmeler, bilgilendirme ve koordineler yapıldı. Türkiye’nin böyle bir işe girişebileceğine ihtimal vermeyen liderler, görüşlerini dahi belirtmediler. Hele büyük müttefikimiz ABD’nin Başkanı, verdiği şaşırtıcı demeçlerle Türkiye’yi adeta oyalamıştı. Son demeçler ise, ekonomik ambargolar ve silah satışlarının durdurulması şeklinde ortaya konuluyordu.
ABD’nin yaklaşımı
Şimdi ise, Türkiye’yi terör örgütüyle masaya oturtmak isteyen bir anlayış ortaya çıkmıştır. Trump’ın son talimatı da tüm ABD askerlerinin Suriye’nin kuzeyinden tamamen güneye çekilmeleri şeklindedir. Oysa;
- Amerikan askerlerinin çekilmesi için belirli bir takvim yoktur. Bu askerler, güneye mi çekilecek, yoksa Suriye’den tamamen mi çıkacak, belli değildir.
- Türkiye’ye uygulanacak yaptırımlar konusunda Amerikan Maliye Bakanlığına bir talimat verilmiş, ancak içeriği tam olarak açıklanmamıştır,
- 10 bin civarında DEAŞ militanı Suriye’nin kuzeyindeki hapishanelerdedir. Bu tutukluların sorumluluğu Türkiye’ye yıkılmak istenmektedir.
Harekâtın Türkiye’ye kazandıracağı avantajlar
“Barış Pınarı Harekâtı”, ABD’nin Türkiye’ye her istediğini yaptıramayacağını anlatmıştır. Özellikle Doğu Akdeniz’de petrol aramaları nedeniyle AB’ye de yeri ve zamanı geldiğinde tavır alınabileceğini gösterilmiştir.
Bölge ile ilgili konularda kendisinde konuşma ve müdahale yetkisi gören şımarık çocuk İsrail’e gözdağı verilmiştir. ABD'nin YPG’ye bu kadar destek vermesine rağmen son anda desteklemekten vaz geçeceğini açıklaması, yarın İsrail’in de başına gelebilecektir.
Alman basınında Harekâta yönelik açıklamalar
Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yer alan yorumda, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonunun ülkeyi yalnızlaştırdığına ilişkin bir yorum yayınlanmıştır
… Yazıda, uluslararası hukuka aykırı müdahalenin tanınması istenmektedir. Suriye’den Türkiye’ye göç eden iki milyon Suriyeli mültecinin (bizdeki açıklamalar dört milyon civarında) bölgeye yerleştirilmesi masraflarının karşılanmasına Avrupa’nın razı olamayacağı vurgulanmaktadır.
Süddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan yorumda ise, Türkiye'nin Suriye’nin kuzeyine operasyon düzenlemesi nedeniyle NATO içinde yarattığı krize dikkat çekilmekte, Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin Türkiye’ye karşı eşine az rastlanır bir uyumla ve Trump’ın bu sefer bir veto ile engelleyemeyeceği yaptırım hazırlıklarına giriştikleri ifade edilmektedir.
Yine aynı gazetede, Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararı alan ABD’nin, IŞİD militanlarının sorumluluğunu Türkiye’ye verdiği hatırlatılmaktadır.
IŞİD militanlarının sorumluluğu
ABD tarafından şimdiye kadar desteklenen, ağırlığını YPG’li Kürtlerin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), binlerce IŞİD militanı ve onların sayısı on binleri bulan aile üyelerini elinde tutmaktadır.
Özellikle orta Fırat havzasından, Irak sınırındaki Anbar’a uzanan çölün bulunduğu bölgede IŞİD'in pek çok uyuyan hücresi vardır. ABD Başkanı, IŞİD ile mücadele sorumluluğunu Türkiye’ye devretse de Ankara’nın buna istekli olup olmadığı ve kapasitesinin yetip yetmeyeceği belirsizdir.
Batılı istihbarat örgütleri tarafından IŞİD’in ana merkezi kabul edilen, 10 bin civarında tutuklunun bulunduğu El Hol, Türkiye sınırına yaklaşık 60 kilometre uzaklıkta ve Ankara’nın kontrolüne almak istediği bölgenin dışında kalmaktadır.
Tellerle çevrilmiş bir bölgede, ne Irak ne de Suriye vatandaşı olan ve 10 bin civarında IŞİD militanı ve sempatizanının bulunduğu kamp halen Suriye Demokratik Güçleri’nin gözetimindedir.
Freie Presse gazetesi ise, Türkiye’nin operasyonunun bölgede istikrarsızlığı artırmasının yanı sıra operasyonun Avrupa’ya olası etkilerine dikkat çekerek Almanya’da yaşayan Kürtlerin radikalleşeceğini dile getirmiştir. Ülkemiz için büyük bir tehlike olabileceğini değerlendirdiğim Kürtler ve Erdoğan taraftarları arasında çatışmalar çıkacağı ihtimali hoş değildir. Hele böyle bir olayı ülkemizde görmeyi asla düşünmek istemem.