SON DAKİKA
reklam
reklam

Tünel’den Taksim’e

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 8 Aralık 2019, Pazar - 13:43   Okunma Sayısı:

Her sabah Maltepe’den Kadıköy’e trenle gidiyor, vapurla Karaköy’e geçiyorum. Bu kısa gezi sırasında trende birçok şeyi gözlemliyorum. Tespitlerimi sizlerle paylaştım hep. Çok sayıdaki kişiyle tanışıklığım artık bir çevreye dönüştü. Sohbet alanım genişledi.

Tünelden Galatasaray’a çıkışım daha az gözlem ve dikkat gerektiriyor. Hem mesafe ve zaman kısa oluyor hem de daha sıkışık ve ayakta gitmek gerekiyor. Tramvay durağı, yorgun yaşlıların dinlendiği, randevu verenlerin buluştuğu ve benim de biraz oyalandığım yer oluyor.

 

Seyyar satıcılar

Bunlar arasında ilk sırayı üç veya dört tekerlekli kırmızı arabalarıyla simitçiler alıyor. Arabalarının cam mekânlarındaki simitlerini düzgün şekilde dizerek satışa sunmaya hazırlanıyorlar. Selamlaşırız çoğuyla… Müşterileri, onların her şeyidir, kesinlikle kaçırmak istemezler. Ayaküstü sohbetleri hatır sormanın ötesindedir.

Biraz ileride kestane satıcıları var. Ocaklarını hazırlar, kestaneleri ortasından kesmeye başlarlar. İçlerinde Azerî olanlar vardır. Bakü’de görev yapmış olmamın bana kazandırdığı şive avantajıyla giderim yanlarına. Bu insanların çoğu geceden uykusuzdur. Konuşurken kömürünü hazırlar, kestaneleri ocağa dizerler. Biraz ötede mısırcılar vardır. Hem ateşte közleme hem de suda haşlama mısır yaparlar. Tuz, sağlık için pek dikkat edilmesi gereken bir ürün olmasına rağmen mısırı müşteriye takdim eden satıcı serptiği tuz oranına dikkat etmez.

 

Tartıcılar

İsveç konsolosluğuna gelmeden ilk karşılaşacağınız fesli, önünde tartı aleti, yanında kedileri olan yaşlı adamcağız, kedilerini çok sever, onların bakım ve yiyeceklerini aksatmaz. Özellikle yabancılar, merak ve ilgi ile onun resimlerini çekerler ve para verirler. Onu sabahın erken saatlerinde işyerine (!) gelirken görmüştüm. Elinde kasaptan aldığı küçük et parçaları, kedi mamaları ve suyla geliyordu.

Evlât sevgisi gibi sevgi besliyordu kedilerine karşı… Kış günleri onun vücut ısısından istifade etmek isteyen kediler, kucağından inmez, ceketinin içine girerlerdi. Şimdilerde göremiyorum bu yaşlı dostu…

 

Müzisyenler

Vurmalı ve nefesli çalgılar ön plandadır. Türkçe, Kürtçe, Arapça, Lâzca sözlü parçalar icra edilir. Genç gruplar, yoksullar, özürlüler kendi ruh hallerini yansıtırlar. Yerli ve yabancılar durarak onların resimlerini çeker, hatta müziğin ritmine uyarak oynarlar da…

Bir de özel yeteneklerini ortaya koyanlar vardır. Hiç tanımadığımız bir aleti konuşturanlar (oturduğu yerde müzik icra eden kız) ve özel kıyafetlerini sergileyenler (Kızılderililer) de İstiklâl Caddesi’ne renk katarlar.

 

Herkese hitap edenler

Üflemeyle köpük balon saçan oyuncakları ve kuş sesi çıkartan ağızlıkları satanlar, yağmurlu havalarda şemsiye satanlar diğer güzelliklerin öncüleridir. Yanınıza sokularak çorba parası isteyenler, “İki tane bir lira verebilir misin?” diyenler, polaroid makineyle resim çekip satmak isteyenler, özel formalarıyla UNİCEF’i, Greenpeace’i tanıtmaya çalışan üniversiteli pırıl pırıl gençler…

 

Greenpeace’nin amaçlarını kısaca özetlemek gerekirse;

*Okyanuslar ve yaşlı ormanların korunması.

*İklim değişikliğini durdurabilmek için fosil yakıtların kademeli olarak sonlandırılması ve yenilenebilir enerjilerin teşvik edilmesi.

*Nükleer silahlanma ve nükleer kirliliğe son verilmesi

*Temiz ve geri dönüştürülebilir enerjinin kullanılması

*Zehirli kimyasalların ortadan kaldırılması…

*Genleri ile oynanmış organizmaların doğaya bırakılmasının önlenmesi.

*Savaşların önlenmesi.

*Küresel ısınmanın durdurulması. Ticari amaçlı balina avının kontrol altına alınması.

*Ormanların yok olmasının engellenmesi.

 

UNICEF (Çocuklara Yardım Fonu)’in amaçları

Çocuk haklarına kalıcı etik ilkeler olarak yerleşiklik kazandırmak, çocuklara yönelik davranışları çocuk hakları doğrultusunda uluslararası standartlara kavuşturmak için çaba göstermektedir. Çocukların yaşatılması, korunması ve gelişiminin, insanlığın ilerlemesinde içsel kalkınma açısından evrensel ölçekte geçerli zorunluluk olduğu konusunda ısrarlıdır.

 

Sürekli hareket halinde bir kalabalık

Tünel’den Taksim’e ve bunun aksi yönde devamlı şekilde hareket halinde bir kalabalık görürsünüz. Şimdilerde çok sayıda Arap kökenli turist var. Siyah çarşaflarıyla dolaşarak burkalarının arkasından bu hareketli dünyaya bakıyor ve anlamaya çalışıyorlar.

Bir de “vazgeçilmezler”den olan Suriyeli mülteciler vardır ki, çoğu perişan ve dilenir haldedir. Restorasyonların, kafelerin önünde çocuklarıyla durarak kendilerini acındırır ve dilenirler. Yabancılar bu durumu fotoğrafla tespit ediyor ve belki de 10-15 gün sonra bir yabancı dergide, kanalda, gazetede çektikleri resimleri yayımlatabiliyorlar.

Beyoğlu böyle bir yer… Eski zarafetten, nefasetten ve güzelliklerden söz etmek pek mümkün değil artık. Zaman her şeyi değiştirir derler. Değiştirilecek zamanı iple çekiyoruz.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam