SON DAKİKA
reklam
reklam

Yuvacık

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 9 Aralık 2019, Pazartesi - 10:33   Okunma Sayısı:

 

    Hafta sonunda İzmit-Yuvacık Barajı’na gittik. Her zamanki gibi akşamdan yol ve gezi planlamamızı yaptık. Haritamızı işaretledik. Navigasyon cihazını programladık. Pazar sabahı 07.00’de hareket ettik.

 

Yolculuk süresi

    E-5 İzmit üzerinden Servetiye sapağına gelinceye kadar 1 saat10 dakikalık yol süresini geride bıraktıktan sonra Servetiye tâli yoluna saptık.  Dik eğimli bol ağaçlı yamaçların arasında kıvrılarak giden dar yol başlıyor. Önümüzdeki TIR’ın hız ve dönüşlerine tabi kalarak diğer araçlarla birlikte konvoy oluşturduk. 3-4 dakikalık yol 15 dakikaya mal oldu.

 

Yeşillikler içinde

    İnsan şehir hayatının,  günlük stresin ve iş yorgunluğunun ne demek olduğunu daha iyi anlayabiliyor. Yeşil ile buluşmak, mavi ile halleşmek, oksijenle beslenmek… Çocukluk çağlarından itibaren böylesi bir ortamda yaşayan kişi, her gün ne kadar dingin ne kadar zindedir.

    Barajın yukarı kısmına doğru gittikçe beslendiği dereyi gördük. Yaklaşık altı metrelik genişlikte bir dere aheste aheste akıyordu. Çınar ağaçları,  akan suyu uğurlarcasına derenin her iki yanında sıra sıra dizilmişlerdi. Çoğunun kökleri dışarıda kaldığına göre yağmurlu havalarda ve kış mevsiminde deredeki suyun daha yüksek olması gerekir.

    Kameriye tarzında beş kişilik bir yer bulduk ve bu narin açık hava köşküne yerleştik. Hemen yanımızda dere akıyordu. Köşkümüzün civarında asma, sarmaşık ve böğürtlen dışında meyve ağacı yoktu. Tepelere doğru meşe, çam, ıhlamur, kestane ve fındık ağaçları görülüyordu.

 

Kulübede satış

… Doğal taşları satan kulübemsi bir yere girdim. Çevrede tarihi özelliği olan bir yer olup olmadığını sormak istiyordum. Satıcı genç,

 

    --- Bulunduğumuz yerden tepelere doğru 10 km ileride Aytepe diye bir yer var.  Kalıntılar ve yıkıntıları görebilirsiniz.

    --- Eski mezar taşları da var mıdır?

    --- Var efendim. Çoğu Rumca.

 

Çay büfesinde

… Biraz dinlenmek için yine çay büfesi önünde oturdum. Hemen yanımızda kiralık olarak verilen ATV (All terrain vehicle)’ler var. İşin sahibi genç çocukla konuştum. Saatini 65.00 TL’den kiraya veriyorlar; ama tek başına çıkarmayıp kılavuz eşliğinde müsaade ediyorlar. Aytepe’ye çıkmayı düşünürken buraya rehber eşliğinde ve iki saatte çıkılabileceğini, bir saatte gidilip dönülebilecek yer olarak kanyonu önerdiler...

 

Piknik alanı içinde

    Kalkacağımız zaman araçla gitmeye karar verdik oraya. Ben piknik ve geceleme tesisleri içinde gezinti yapmaya devam ettim. Piknik sahası değişik enstrümanlarla süslenmişti. Kullanım dışı kalmış, her tarafı çürümüş bir motosiklet, büyük şarap fıçısı, çömlek, dev saksılar, at arabası tekerlekleri, saman yüklü at arabası, çocuklar ve yetişkinler için ip salıncaklar, sallanan metal kanepeler, dört tekerlekli motorlar…

 

Dere kenarında

    Gezintimi sürdürüyorum. Dere içine konmuş masa sandalyeler, ayakları suda yemek yiyen insanlar, dere üzerine kurulmuş hamaklar, gece kalma yerleri, dere üstü köprüler… Ve sonunda kahvaltıya oturduk.

    Gözleme eşliğinde tereyağda pişirilmiş yumurta, zeytin, küçük tabaklarda tatlı ve peynir çeşitleriyle semaver getirdiler.  Su sesinin verdiği rahatlıkla güzel bir kahvaltı yaptık. Tane tane, yavaş yavaş, sindire sindire… Sohbet giderek derinleşmeye, öğle saati yaklaşmaya başlamıştı.

Osmanlı arşiv belgeleri üzerinde yaptığım incelemelerden önemli hususları aile fertlerimle paylaşmaya başladım.

    Bir hafta sonunda bol oksijen depolamak suretiyle yeni haftaya büyük bir enerjiyle başladık. İnsan doğayla iç içe yaşamayı bilmeli. Çevrenin temiz tutulmasına özen gösteriliyordu. Bu da memnuniyet vericiydi tabii.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam