SON DAKİKA
reklam
reklam

Fransa’nın emelleri (Bölüm II)

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 12 Aralık 2019, Perşembe - 10:32   Okunma Sayısı:

 

Tarihte Fransa ile karşı karşıya geldiğimiz ve yan yana olduğumuz dönemleri bu gazetede birçok kez yazmıştım. Geçmişte güçlü veya söz sahibi olan ülkelerle Türkiye’nin arası bozulunca, Fransa’nın bunu kendi lehine avantaja çevirmeye başladığını ve ilk planda Fransız iktisadi menfaatlerinin ağır bastığını görüyoruz. Kanuni döneminden beri elde ettikleri kapitülasyonlar bunun en belirgin örneğidir.

Fransa’ya 1535 yılında tanınan kapitülasyon hakkı, 1740’da genişletilmiş, 1802, 1808 ve 1861 anlaşmalarıyla esasa bağlanmıştır. Ayrıca Fransa, Türkiye’deki azınlıklarla ilgili söz söyleme hakkını da ele geçirmiştir.2

 

Mezopotamya kıskançlığı

    İngiltere 19’uncu yüzyılda Orta Doğu’ya yerleşmiş ve egemenliğine halel geleceğini anladığı tüm olumsuzlukları giderme yönünde çaba sarf etmiştir. Bu çabalar arasında Osmanlıya karşı bölge halklarını ayaklandırmak, devlet otoritesine itaatsizlik ettirmek, işgaller yapmak, ekonomik kıskaca tabi tutmak sayılabilir.

    İngiltere bu müdahalelerde Arap unsurlarını kullanmış, petrol bulunan Irak ve Suriye gibi ülkelerde de Kürt halkını ve Ermenileri yanına çekmek istemiştir. Ermeni sorunu konusunda bir araştırma yapmak gerekirse 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonundan başlamak uygun olacaktır. Sekiz yüz yıl boyunca ufak tefek sorunlar olmasına rağmen huzur içerisinde ve beraber yaşamayı başarmış iki toplumun arasında aniden problem çıktığını ifade etmek çok da gerçekçi olmayacaktır. 

    İngiliz tarihçi Arnold Toynbee’nin Lord James Bryce ile birlikte kaleme aldıkları ve tamamen propagandaya yönelik 159 sayfalık "Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Uygulanan Muamele: 1915-1916" isminin yanında daha çok "Mavi Kitap" olarak bilinen kitabı, Wellington House olarak bilinen yerde İngiliz Savaş ve Propaganda Bürosu tarafından hazırlanır ve yayımlanır. 19’uncu yüzyıldaki Fransız devlet adamı Guizot hatıratında,

“Avrupa’da güç dengesini sürdürmek için Osmanlı İmparatorluğu’nu olduğu gibi bırakmalı ancak zamanla veya olayların gelişmesiyle İmparatorluk bölünür veya bir vilayet İmparatorluk’tan ayrılırsa, bu vilayetin yeni ve bağımsız bir devlet halini almasını sağlamak gerekir. Böylece bu devletler, ileride devletler ailesi arasında bir yer işgal ederek yeni Avrupa dengesinin parçası olabilirler. Fransa için uygun olan ve kanımca uygulanması gereken siyaset de budur.”demektedir.3

    Gelişmekte olan devletlerin parçalanma ve bölünmelerini anlatmaya bundan daha güzel bir söz bulunabilir mi?

20’nci yüzyıl Fransız edimleri

    Kapitülasyon gibi bir ayrıcalıkla Osmanlı Devleti’nin başına ekşiyen Fransa, Rusya ile aramızın iyi olmasını hep kıskanmış, onu kötü göstererek yanımızda yerini almaya çalışmıştır.  İngiltere’nin Mezopotamya’daki zengin petrol yataklarına sahip olmasını hep kıskanmıştır.    Elbette ve öncelikle bu bölgeden çıkarları olacağını görmüştür.

    I.Dünya Savaşı yıllarında Türk-Alman ittifakını içine sindirememiş olan Fransa, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından niyetini ortaya koymuştur. İngiltere, Osmanlı    Devleti ile uğraşmamak için Fransa’ya Antep, Urfa, Maraş illerini terk edeceği sözünü vermiş ve bu bölgeye de yerleşmesini sağlamıştır.

    Fransa, İstiklâl Savaşı başlangıcında Suriye’nin kuzeyinde çıkan petrol bölgesini ele geçirmek ve zengin Mezopotamya Vahası’nın Akdeniz’e açılımını kontrol altında tutmak maksadıyla Kilikya bölgesini (Adana Mersin) ve çevresini işgal ederek buralarda yuvalanmak istemiştir.

    Fransa, bu bölgemizde Osmanlı kuvvetleriyle karşı karşıya gelmemek düşüncesiyle hem yerli Ermenileri, hem de Anadolu’dan getirilen Ermenileri kullanmış, Ermeni faaliyetlerini desteklemiştir.     (Devam edecek)

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam