SON DAKİKA
reklam
reklam

Fransa’nın emelleri (Bölüm III)

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 13 Aralık 2019, Cuma - 10:22   Okunma Sayısı:

 

    Buraya kadar yazdıklarım konuyu tam olarak yansıtamayacaktır. Sadece giriş niteliğinde ve genel hatlarıyla ele alınmıştır. Konu Fransa’dır. Osmanlı Devleti’nin Rusya ile her yakınlaşması durumunda İngiltere ve Fransa karşımızda durmuş, Rusya ile soğuk dönemler yaşadığımızda ise yanımızda yer almışlardır. 19’uncu yüzyıldaki Fransız devlet adamı Guizot hatıratında,

 

“Avrupa’da güç dengesini sürdürmek için Osmanlı İmparatorluğu’nu olduğu gibi bırakmalı ancak zamanla veya olayların gelişmesiyle İmparatorluk bölünür veya bir vilayet İmparatorluk’tan ayrılırsa, bu vilayetin yeni ve bağımsız bir devlet halini almasını sağlamak gerekir. Böylece bu devletler, ileride devletler ailesi arasında bir yer işgal ederek yeni Avrupa dengesinin parçası olabilirler. Fransa için uygun olan ve kanımca uygulanması gereken siyaset de budur.”demektedir.3

 

Defolu yanlar

    Gelişmekte olan devletlerin parçalanma ve bölünmelerini anlatmaya şu konular da destek sağlamaktadır.

 

1. Fransa, yıllarca PKK’ya kol kanat germek suretiyle Türkiye’nin 30 yıl sancılar içinde kıvranmasına göz yummuştur.   

2.  Fransa, Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı kemikleşmiş bir tavır takınmış ve kemikleşmiş bir siyaset izlemiştir.

3. Sözde soykırımı kendi parlamentosunda kabul ederek, Türkiye’nin çağrılarına kulak tıkamıştır.

4.  Son olarak da NATO’nun beyin ölümünden söz ederek Türkiye’ye de göndermeler yapmış, Barış Pınarı Harekâtı’nı tenkit etmiştir.

Konunun bundan sonrası size tanıtacağım kitapla ilgilidir. Bugün kendi çıkarları için dahil olduğu ittifakı acımasız tenkit eden Fransa, dün de Anadolu topraklarının paylaşımında Ermenileri kullanmıştır. Başarısızlığı görünce Ermenileri satmıştır. Şimdi “Kıbrıs-Anadolu Ekseninde Ermeni Doğu Lejyonu” başlıklı kitaptan Fransızların Fransız üniformalı Ermenilere yaptığı ikiyüzlülükleri ele alıyoruz:

 

İkiyüzlülükler

    1.İngilizler işgal ettikleri bu bölgelerde Türklerin nefretini kazanmamak için İngiliz bayrağı asmamışlar, Fransızlar ise girdikleri her yerde Türk bayraklarını indirerek Fransız bayraklarını asmışlardır.

    2. Yine işgal gücü Fransızlar girdikleri yerlerde devlet dairelerinde görev yapanların sicil dosyalarını tek elde toplamışlardır. Hükümleri kesinleşmemiş olanlarla adam öldürme, tecavüz, kasten yangın çıkarma gibi suçlardan hüküm giymiş olan Ermenilere cezaevlerinden tahliye kararlarını vermişlerdir.

    3.Antakya ve Suriye bölgeleri ile Çukurova ve Toros tünellerinin stratejik ve ekonomik önemini bilen İngiltere’nin 1878 tarihli anlaşmayı tek taraflı olarak hükümsüz ilan edip 5 kasım 1914’te Türkiye’ye harp ilan ederek aldığı bir kararla (Order in Councill) Kıbrıs’ı İngiliz topraklarına katmıştır.

    Bu kararın hemen ardından Bogos Nubar Paşa tarafından Ermeniler adına İngiltere’ye müracaat etmiş, Ermenilerin Türklere karşı ayaklanabilecekleri ve İngilizlerle işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirtmiştir.

    4. 15 Eylül 1919 tarihli Suriye İtilâfnamesi ile İngiltere bu bölgeyi Fransa’ya bıraktığını açıklar. Fransızlar bölgeye gelmeden önce tahliye hazırlıklarını tamamlayan İngilizler, ikili ve sinsi siyaset uygularlar.

“… Eşrafı Urfa şehir merkezinde toplamak suretiyle silah ve cephane ihtiyaçlarının olup olmadığını, istedikleri takdirde de yardımda bulunabileceklerini belirtirler. Fransızların pek savaşçı bir millet olmadığını, anlatarak halkı Fransızlar aleyhine kışkırtırlar. Bu sırada Fransızlara da şehirde ve çevrede mevcut Ermenilerin birçoğunu Türklere karşı silahlandırdıklarını söylemişlerdir…”

    İngilizler, böyle davranarak iki tarafı karşı karşıya getirmek suretiyle Fransızları Urfa, Maraş ve Antep sancaklarında meşgul ederek kendilerinin Irak bölgesindeki hâkimiyetlerini sağlamlaştırma amaçlarını kamufle etmek istemişlerdir.

    5. Bu dönemde 26.000 kişilik Fransız gücünün üçte biri beyaz, geri kalanı Cezayirli ve Anadolu içlerinden toplanıp gelen Ermenilerdir olup bu birliklere komutan olarak Fransız subayları atanmıştır. Senegal ve Cezayirli askerlere de makineli tüfek ve bomba türünde silahlar ve araçlar verilmemiştir. Fransız askeri üniforması giydirilen Ermenilere birlik komutanlığı verilmediği gibi, Türk halkıyla çatışma alanlarına sürülmüşlerdir.

   6. Harekât alanında devamlı başarısızlık, halkın tepkisi ve kayıplarla karşılaşan Fransızlar, özeleştirilerini de yapmışlardır. Bu eleştirilerde olumsuzlukların büyük payı yine Ermenilere çıkarılmıştır. 412’nci Fransız Alayı mensubu ve daha sonraki çatışmalarda hayatını kaybeden bir Fransız subayının üzerinde bulunan günlüklerde,

“… Ermeniler hayatlarının korunması için bize tekrar başvurdular. Kimden ve neden korkuyorlardı? Dünyada Ermeniler kadar korkak bir ulus yoktur. Bu durumlara düşüşümüz de onların yüzündendir…” notları görülmüştür.

7. Maraş’taki çarpışmalar sırasında bölgede bulunan bir Amerikalı doktorun, Antep’teki bir başka doktor arkadaşına gönderdiği mektupta,

“… Fransızlar burada Hristiyanları korumak için bulunduklarını iddia ediyorlardı. Onlar gittikten sonra daha kötü olması gerekirdi. Halbuki onların yoklukları Ermeniler için varlıklarını daha hayırlı kıldı. Ermenilerle Türklerin beraber yaşamalarına şaşmıyorum. Bu tabii ve mantıki bir şeydir. Fransızlar bunu anlayamadılar…” demektedir.  (Devam edecek)

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam