SON DAKİKA
reklam
reklam

Fransa’nın emelleri (Bölüm IV)

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 14 Aralık 2019, Cumartesi - 12:27   Okunma Sayısı:

 

 

Makron siyaseti

    Bu yazıyı tabii ki bir düşmanlığı körüklemek veya bir devleti kötülemek amacıyla yazmadım.  Ancak “Devlet Politikası” denen olgunun ne kadar köklü ve istikrarlı olduğunu vurgulamak için dikkatlerinize sunmaya çalıştım.

    Ülkeler arasındaki ilişkilerin olumlu veya olumsuz olması, yöneticilerin alacakları kararlara bağlıdır. Ancak bu yakıştırma halklara mal edilemez. Çağın gerisinde kalmış köhne politikalar ve emperyalist düşünceye sahip olan liderler her dönemde çıkmıştır. (Megalo İdea, Rusların sıcak denizlere inme politikaları, Üstün Irk, Saddam Politikası, Sarkozy Saplantısı gibi) Müttefiklerimiz, girmek için çırpındığımız AB ülkeleri ve bazı komşularımız, olayları ya yanlış algılıyor ya da kasıtlı davranıyorlar. Bunda yöneticilerin ve aydınların yanı sıra, fanatik grupların ve sivil toplum örgütlerinin de payları vardır.

     Fransa’nın bugünkü ben merkezli tavrı sadece Türkiye için değil Avrupa için de sorun teşkil ediyor. AB’nin kurucusu ve lideri olmasının avantajını diğer üye devletler üzerinde -tahakküm demeyeyim ama- zorunlu yönlendirme şeklinde kullanıyor.

                                                                                               

Fransa hakkında akla gelenler

    Ne diyeceğiz, tabii ki hiçbir şey! Fransa, Türkiye ve Japonya’nın oluşturduğu üçlü konsorsiyum kollarını sıvamış ve koca bir nükleer santralın yapımına girişmişti. Fransa şimdi yukarıdaki konularla mı uğraşacaktı? Gelin görün ki, Japonya, maliyetlerin artmasını öne sürerek projeden çekilme gibi bir tavra düşünce Fransa başını iki eli arasına alarak düşünmeye başlamıştı.

 

Fransa’nın zikzakları

    AB içinde kurucu üye Fransa, daha düne kadar Sarkozy yönetiminde Türkiye’ye karşı en kışkırtıcı çıkışları yapıyor ve Birlik’e girişimize adeta takoz oluyordu. Türk- Japon, Fransız ortalığıyla yapılacak olan nükleer santral proje ve çalışmaları öncesi ve sırasında Türkiye’den yana tavır aldığını görüyorduk. Samimiyetini gördük elbette. AP’nin Türkiye’ye yönelik “Rum kesimini tehdit etme!” uyarısına bir diyeceği de olmadı ama…

 

I.Dünya Savaşı sonrası Fransa’nın Suriye ilgisi

    İngiltere, Orta Doğu bölgesinde hem hâkimiyetini sürdürdü hem de bu toprakların ekonomik zenginliklerini sömürdü. Hatta Körfez Harekâtı başladığında da Faw Yarımadası’na (Şatt-ül Arab’ın Basra Körfezi’ne döküldüğü yerdeki Yarımada)  asker çıkarmak suretiyle eski heves ve alışkanlığını terk edemediğini göstermiştir.

    Fransa’nın önceden sömürgesi olan Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon, Fransa’ya hâlâ sömürge vergisi ödeyen ülkeler arasında sayılabilir. 

    Bu ülkelerin tarihlerine bakıldığında, Fransa’ya vergi ödemeyen liderlerin ya bir darbeye ya da suikaste kurban gittikleri görülüyor. Son 50 yılda 26 Afrika ülkesinde toplam 67 askeri darbe meydana gelmiştir.

    Bu darbelerin meydana geldiği ülkelerin 16’sı eski Fransız sömürgesidir. Bu ülkelerde meydana gelen askeri darbeleri de Fransa’nın sömürgeler döneminde atadığı lejyoner askerlerin gerçekleştirdiği bilinen bir gerçektir.

 

Fransa’nın günümüzde açığa çıkan marifetleri

    Fransa, 1958 yılına kadar sömürdüğü Afrika ülkelerini, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da sömürmeye devam etmiştir. Bu sömürme fiili işgal şeklinde olmayıp mali denetim şeklindedir. Silicon Africa’da yer alan habere göre, Fransa’nın Afrika ülkeleri üzerindeki fiili sömürgeciliği bitmiş olsa da mali sömürgesi hâlâ devam ettiği ve bağımsızlığını kazanmış olan eski sömürgelerinin bütçelerinin büyük bölümünü değişik adlar altında kendi merkez bankasında topladığı yer almaktadır.

    Fransa’nın bu ülkelerden “koloni vergisi” adı altında her yıl yüklü miktarda para almaktadır. Fransa’nın 14 eski sömürgesinden her yıl yaklaşık 500 milyar dolar para aldığı ve bu paraları aynı ülkelere borç olarak verdiği bilinmekte ise de 2015 yılından sonra kayıtlara ulaşılamamaktadır. 

 

Yıllık üretimler

    Bu ülkelerin yıllık gelirlerinin yüzde 85’inin her yıl Fransa merkez bankasında toplandığı, kalan yüzde 15 ile ekonomisini yürütmeye çalışan Afrika ülkelerinin mali sıkıntı yaşadıkları takdirde, Fransa merkez bankasına yatırdıkları ve kendi paralarını borç olarak bile alamadıkları da belirtilmektedir.

    Hele hele kendi paralarından borç almaları da kısıtlanan Afrika ülkelerinin bir yıl içerisinde Fransa’ya verdikleri paradan en fazla yüzde yirmi oranında borç alabildiklerini düşünebiliyor muşunu? Eğer mali kıskaçtaki ülke daha fazla borç isterse Fransa’nın vetosuyla da karşılaşabiliyormuş. Fransa ise aldığı bu parayı sömürge döneminde işgal altına tuttuğu ülkelere inşa ettiği binalar ve altyapılar karşılığında aldığını savunuyormuş.

 

Vicdan muhasebesi

    İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin mimarı Fransa! Bu bildirinin kaleme alındığı tarih, sömürgeciliğin hüküm sürdüğü yüzyılın içindedir. Vicdan sahibi birileri çıkmış, insan hakları diye bir şey olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini tüm dünyaya duyurmuş. Oysa insan hakları, bugün “Fransa’nın alacaklarında haklılık” olarak karşımıza çıkıyor.

    Diğer yandan Afrika ülkeleri uyanmış, Afrika kaynakları tükenmeye yüz tutmuştur. Tükenen kaynaklar nedeniyle halkına refah sağlayamayan Fransa, çalkantılı günler geçirmeye ve sokak savaşları yaşamaya başlamıştır.

Sarkozy saplantısı şeklinde ortaya çıkan Türkiye’nin AB’ye üyeliğine karşı olmak fikri, Fransa’nın dilinden düşürmediği bir parolaydı adeta… Korkarım yarın Fransız liderlerde AB’den çıkma fikri yeşerirse yanında yine Türkiye’yi bulacaktır. Şimdilik Akdeniz Birliği projesini kendisine saklasın. Fransız halkı da şunu bilsin ki, son dönemde seçtikleri liderler, Fransa’yı iyi yönetememektedir.

Bu yazıyı tabii ki bir düşmanlığı körüklemek veya bir devleti kötülemek amacıyla yazmadım.  Ancak “devlet politikası” denen olgunun ne kadar köklü ve istikrarlı olduğunu vurgulamak için dikkatlerinize sunmaya çalıştım. Dün Ermenileri kullanan Fransa bugün de Kürt kardeşlerimizi kullanmaya kalkıyor. Anadolu halkı o kadar “Fransız” değil…

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam