SON DAKİKA
reklam
reklam

Koronavirüslü günler -III-

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 23 Mayıs 2020, Cumartesi - 08:51   Okunma Sayısı:

 

Bizi stresten uzak tutan olaylar

    Çam, sedir, meşe, kayın gibi ağaçları kesmekten uzak kaldık. Gelecek nesillere yeterli olmasa da bir bitki örtüsü bırakabileceğiz.

    Mevcut iş yerlerini kapattık; tüketime ve ithalâta dayalı marketleri ikinci sıraya iteledik.

    Özlediğimiz küçük esnaf, bakkal defteri, mahalleli dayanışmasını gördük. Sadece ekmek parası için satış yapan seyyar esnafın zabıtadan dayak yemediği de oluyormuş, anladık.

   Plastik su şişesinin suyu bitince çöp bidonuna kadar yürüme zahmetine katlanamayan ruhsuzlardan; sahil, park ve otobüs duraklarını sigara izmariti üretim merkezi haline getiren magandalardan;  piknik yaptıkları yeşil alanlarda genç ağaçlara salıncak kuranlardan, rüzgâr yönünü hesaplamadan yaktığı ateşin dumanının ağaca zarar verdiğini düşünemeyen dangalaklardan uzak kaldık.

    Havadaki toz bulutu, eksoz artıkları, baca gazları yere indi. İstanbul’un havası temizlendi. Balık ve özellikle yunus sayısında artışlar kaydedildi. Daha çok şey saymak mümkün…

    Millet olarak kahvehaneden ülkeyi yönetmeye bayılır, başka devletleri küçük görürüz. Olaylar karşısında “saman alevi gibi parlamak” ve “lafla peynir gemisi yürütmek”  de sadece bize vergidir.

    Kahvehaneler kapatıldı. Sabahtan akşama kadar arkadaşının üç kuruşunu kendi tarafına geçirmek için dut gibi kızaran tipler mağdur oldu. Devleti kahveden yönetme işi zayıfladı. En çok üzüldüğüm de bu oldu (!).

 

Yine de strese giriyor muyuz?

    Stres her hastalığın başı olarak gösteriliyor ve stresin insan vücudunda yarattığı tahribattan söz edilerek herkesin stresten uzak kalması tavsiye ediliyor. Şimdi Koronavirüslü bir dönemi evlerimizde ve sokağa çıkış yasaklarıyla birlikte geçiriyoruz. Bir de ramazan ayını yaşıyoruz. Haberler, iyileşen hasta sayıları, ölüm miktarları, trafik kazaları, bol yemek programlarıyla dolu…

    Arada bir geçimsizliğin neden olduğu ölümleri ve aile içi şiddet haberlerini dinliyor, görüyoruz. Perşembe günü Beykoz’da bir hanımın eşi ve eşinin kardeşleri tarafından kendisine uygulanan işkence haberleriyle sarsıldık. Olaya karışan koca ve kocanın bir kardeşi tutuklanmış, amca ve diğer kardeşler denetimli serbestliğe tabi tutulmuş. Bu söylediğime inanın, kadına karşı şiddet bu ülkede hiç bitmeyecektir.

 

Nasıl strese girmezsin?

    Ekranlarda mutfak, yemek, tarifler, çeşitler adeta tören geçişi yapıyor. Gıda çeşitleri sıralanarak beslenme özellikleri anlatılıyor.

 

“Günde dört tane fındık, iki tane ceviz, kuru üzüm, sabahları biraz bal, haftada iki yumurta, şu kadar et, sabahları süt…”

 

Asgari ücretle vasat bir işte çalışan kişiler ve emekliler böyle bir beslenmeyi nasıl yapabilirler? Ülkemizdeki hayat şartlarının ağırlığı bunları karşılamaya ne kadar el verir?

Her ihmalde, kazada, arızada veya olumsuzlukta yöneticiler nutuk atıyor: “Hesabı sorulacak!” Aslında hesap daha o dakikada kapanıyor. Devletin büyüklüğü, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının yüceliği bir kenara itilerek her zaman en alttaki gariban suçlu olarak ilan edilebiliyor bu memlekette. Örnekleri çoğaltabiliriz.

 

Ramazan ayı nedeniyle

    Ramazan ayında olduğumuza göre, orucun bir fren unsuru olduğuna kesinlikle inanıyorum. İftar saatine yakın bir zamandayız ve televizyon seyrediyoruz. Stresin insan vücudunda yarattığı tahribattan söz ediliyor. Kanal da beni mi gördü ne?

    Kanal değiştiriyorum. Başka bir kanalda oruç tutanlar için uygun beslenmenin öneminden söz ediliyor. Gıda çeşitleri sıralanarak beslenme özellikleri anlatılıyor: Meyve çeşitlerinden söz ediliyor, balık, tavuk ve kırmızı etin faydaları anlatılıyor, zerdeçal, zencefil, kırmızı turp ve ceviz, badem vb’nin faziletinden bahsediliyor.

 

    Bravo! Tam asgari ücretliye uygun gıdalar… İşsizler ve emekliler için yeni bir beslenme programı sunulmadı şimdiye kadar. Bu programların da devam edeceği, işçi, işsiz ve emeklilerin durumunun pek de önemli olmadığı ortada… Ülkemizdeki hayat şartlarının ağırlığı bunları karşılamaya ne kadar el verir?

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam