SON DAKİKA
reklam
reklam

Doğu Anadolu gezilerimden (Erciş Mezar Taşları)

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 1 Haziran 2020, Pazartesi - 03:29   Okunma Sayısı:

Erciş’e tayin olduktan sonra

 

   1976-1978 yılları arasında Van’ın Erciş kazasında eski kışlada görev yapmıştım. Hafta sonlarında Erciş’in tarihi, görülmesi gereken eski eserleri ve tabiat güzellikleriyle ilgili çalışma ve geziler yapıyorduk.

 

   Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonra Anadolu’ya girmişlerdir. Tarihlenen ilk yapıtlardan biri Diyarbakır yakınlarındaki Dicle köprüsüdür. Mervanoğullarından Nizamüddevle Nasır tarafından 1065 yılında taş ustası Ubeyd bin Sancar’a yaptırılmıştır.1 Bu taş yapıların kitabeleri süslenmiş yüzeylidir.

   Özellikle meydan muharebelerinin yapıldığı Malazgirt ve Çaldıran Ovalarını hep merak ederdim. Tabii ki, süreç bakımından Türklerin akıncılar halinde Anadolu’ya giriş kapısı olan Malazgirt Meydan Muharebesi ile Çaldıran Meydan Muharebesi arasında yaklaşık 4,5 asırlık bir zaman farkı vardır.

 

Erciş mezarlığı

 

   Bölge Akkoyunlu ve Karakoyunluların yönetiminde bulunduğu süre içinde de pek huzur bulamamıştır. Erciş’in tarihi mezarlığı, bugünkü Erciş merkezinin beş km güneybatısındaki Çelebibağı köyü yakınında büyükçe bir höyüğün üzerindedir. Bütün mezar taşları kalker taştandır.

 

   Sandukaların birkaç basamak üstüne konulan, yazı ve tezyinat ihtiva etmeyen sade örnekleri yanında filiz kıvrımları, küfî yazılarla süslü örnekler vardır. Şahideli lâhitler Ahlat’taki gibi baştaşına sahiptir. Tarih kitabesi bulunmayan bu sandukalardan hiçbirinin 13’üncü asrın ortalarından daha eski oldukları sanılmamaktadır. Genel olarak dikdörtgen prizma biçiminde olan lâhidler yüksek yapılmış, kapak taşları ve yan kenarları geometrik ağlarla veya bitkisel motiflerle süslenmiştir.

 

   Anadolu’ya girişle birlikte Azerbaycan’dan getirilen taş ustaları ve sanatçı kişiler, mermer şahideli lahit ve ahşap sandukaların üzerine yazılar yazmışlar; cami, han, medrese, türbe, kale ve köprü gibi eserlerin de kitabelerini hazırlamışlardır.2

 

Ahlat mezarlığı

 

   Konuya dinsel açıdan ziyade mezar taşlarının estetik yanlarını ele almanın daha keyifli olacağını düşünüyorum. Anadolu’daki varlığımızın tapularıdır mezar taşları. Selçuklular öncesi Türk Beylikleri ve Anadolu Selçukluları da dahil olmak üzere sahip olduğumuz en büyük ve en eski mezarlık ise Van gölünün kuzeyindeki Ahlat Mezarlığı’dır.

 

   Ahlat’ın mezar taşları çatma lâhid, şahidesiz prizma biçimli sandukalar ve şahide olmak üzere üç ayrı tiptedir. Bunlar hiçbir İslami mezar taşında rastlanmayan büyüklükleri, kitabelerinin içeriği ve ejder motifli süslemeleriyle adeta Orhon yazıtlarının İslamiyetten sonraki devamı gibidir. Bu mezar taşları 12’nci ve 16’ncı yüzyıllara tarihlenir.  

   Buradaki mezar taşlarının, Şamanist inanç ve anlayışın Anadolu’ya taşınmış izleridir diyebiliriz. Koçbaşlı olanların yanında aslan, güvercin, kama, güneş figürleriyle süslenmiş mezar taşları da vardır.3

 

Diğer mezar yerleri

 

   Anadolu’daki eski bazı mezar taşlarında Süleyman Mührünü ve Kandili (Muş-Tatvan yolu üzerinde Güroymak Köyü), kılıç, hançer, kalkan motiflerini (Güroymak-Tatvan arasındaki Kırmızı Şehitler Mezarlığı) görmek mümkündür.4

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam