SON DAKİKA
reklam
reklam

Mezarda şok kampanya

Köşe Yazarı: SELAHATTİN DEMİREL   Eklenme Tarihi: 2 Temmuz 2020, Perşembe - 10:59   Okunma Sayısı:

Radyodaki reklamı ilk duyduğumda biraz şaşırmıştım açıkçası ama sonradan normal karşıladım. Öyle ya! Kapitalist sistem içerisinde mezar taşçı da reklam veremez miydi yani?

Mezar yapımında kullanılan mermerin özelliği, dayanıklılığı ve kalitesi reklamda özellikle vurgulanıyordu.

  1. yüzyıl, bir yandan bizi insanlıktan çıkarmaya çalışırken bir yandan da böylesi sürprizlerle şaşırtıyordu belki de! Ne kadar alırsanız, tüketirseniz ve de kazanırsanız kazanın, öleceksiniz! Var mı ötesi?

Mezarcının amacı da bize ölümü hatırlatmaktan ziyade “mezar yaptırırken bizi tercih edin!” kaygısıydı!

Remarque'ın 1920'lerin savaş mağlubu Almanya'sını işlediği “Ölesiye Yaşamak” romanındaki mezar şirketini de hatırlattı bu reklam. Romanda ilk ve sonbaharın, mezarcıların sevdiği mevsimler olduğunu söylüyordu yazar, çünkü tespitine göre insanlar daha çok bu mevsimlerde ölüyormuş!

Dünyada bulunuş nedenimizle bir gün gideceğimiz gerçeği bu devrin derdi değil elbette!

* * *

Radyodaki reklamdan sonra mezarlığa gittim ve dirilerden daha fazla çiçek alanların sembolik mekânında bunca kaygı, stres, heyecan ve “acaba”dan uzakta rüzgârın eşliğinde hiçbir şey düşünmemeye çalıştım, evet hiçbir şey!

Aynı reklama birkaç gün sonra yine rastladım ve acaba Ramazan'da ölene indirim var mı? ya da “Siz ölmeye bakın, mezar taşınız bizden!” gibi kampanyalar da olacak mı? diye düşüncelere daldım. Ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey çok da ciddi değildi çünkü. Kafka öyle dememiş miydi?

NOT:

Geçen yıla ait bir yazımdır. Şimdiki konularımız belli: Bir yanda devam eden salgın süreci, diğer yanda yine sıkı ve keskin bir iple gerili ülke gündemi!

Bölenler, bölünenler, hiçbir şeyi iplemeyip hunharca yaşayanlar!

Minarelerden selalar okunuyor ve mezarcılar işlerini yine “itinayla” yapıyorlar. Cenaze namazları sosyal mesafeye dikkat edilerek eda ediliyor, düğünler de öyle!

Kayıp çocukların cesetleri bulunuyor yine! Şair sesleniyor yıllar öncesinden: Çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar, olmasa ne?”

Ve bir TV programında katil kendini fark etmeden ele veriyor, izleyicilere de reklam arasında sevinmek görevi düşüyor!

Ölümlerin biçimi bile şaşırtmıyor artık insanları, radyodaki mezarcı reklamı mı şaşırtsın!

* * *

Mezarcının reklamına bu sene bir radyoda rastlamadım fakat sosyal medyada bir mezarcının, yaptığı mezarın fotoğraflarının yanındaki şu sözlerine şahit oldum:

“Mezar taşı bizim işimiz…”

Hepsini büyük harflerle yazıp imlanın canına okuduğu tanıtım yazısında şunu da belirtmişti mezarcı:

“Ömür dediğin nedir / Dalda bir kuru yaprak / 1000 senede yaşasan son durak kara toprak”

Mezar taşlarına yazılan yazılar üzerine bir tez hazırlanmadığı gibi herhangi bir kitap çalışması da yapılmadı sanırım. Sinemamızda “Garip Bir Koleksiyoncu”yu kenara not edebiliriz yine de!

Ömrü, kâinata kafa tutup güç gösterisi yapmak gibi bir budalalıkla geçenleri de hesaba katınca insanın acizliğinin en güzel örneğidir mezarlıklar.

* * *

Buraya radyodaki mezar reklamından gelmiştik. Aslında ben oradan değil, iyi bir konu bulup yazmanın zorluğundan geldim buraya. Affedin, neyleseydim ya başka?

* * *

İlhami Çiçek’ten:

“hüzün

yalındır - dağdan

aparılmış kar topakları gibi

 

yel ki ince

ipince bir teldir kopmuştur

 

insan

azar azar kopmuştur

 

yalnız hüznü vardır kalbi olanın

hüzün öylece orta yerdedir…”

 

Selahattin Demirel

[email protected]

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam