SON DAKİKA
reklam
reklam

Düşündüren espriler

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 16 Temmuz 2020, Perşembe - 10:50   Okunma Sayısı:

Ekmek büfesinde

   Bu ülkenin insanlık değerleri, örfü, söze sadakati, her şeye ve herkese güvensizliği devamlı törpüleniyor. Ekmek büfesindeki satıcı beye ekmek alacağımı ama 50 lira bozup bozamayacağını sordum. Önce başını kaşıdı, sonra…   Bu devasa problemini çözmek için düşündü.

   ---Eh, ver bakalım.

   Ekmeği naylon poşete koydu. Parayı verdim. Yepyeni kâğıt parayı vücudundan belli bir mesafe ileride tutarak tırnaklamaya başladı. Gözlerini kısarak parayı ışığa tuttu. Yetmedi parmaklarıyla hışırdatmaya ve elindeki parayı kırıştırıp buruşturmaya başladı. İçim eriyordu. Para basımı da parayı gerektiriyordu çünkü. Bu tahribat niye?

   Tam kendisine soracaktım “ne yapıyorsun sen böyle?” diye. Sonra gayet zeki (!) olan adam anlamıştı herhalde paranın gerçek olduğunu… Şimdi turistler de aynı hareketi yapıyor, neyi nasıl anlıyorlar merak ederim… Senin gibiler onlara da öğretmiş bu ülkenin onurunu kıracak şeyleri… Üstelik ben iki kez kırılıyorum.

   Eyy, tahıla dayalı beslenme sisteminin ürünü!

Et yiyen kurdun bakışıyla ot yiyen koyunun bakışı aynı mı? Biri proteinle besleniyor cin gibi bakıyor, diğeri ot yediğinden melül melül bakıyor. Bu kadar şüpheci veya meraklı isen paramıza zarar vermeyecek şekilde bir makine alıp koysana oraya… O para akşama kadar fırıncının, balıkçının, minibüsçünün, pazarcının elinde dolaşıp duruyor. Herkes aynı işlemi yaparsa o yepyeni para bir haftada yüzüne bakılmayacak hal almaz mı?

 

Bilgiç ve satıcı (!) adam

   Yaşadığım olaylardan birini de ben anlatayım: Çalıştığım şirket, dünya çapında büyük ve kalabalık mevcutluydu. Büyük bir iş merkezinde kira ödeyerek faaliyetini sürdürüyordu. İş merkezinin yönetimi kendisine iş çıkmasından pek hoşlanmazdı. Örneğin; yürüyen merdiven arıza yapsa bir ay sonra onarımını başlatırdı.

 Bir gün işe geldiğimde yürüyen merdivenin yine arız yaptığını görmüştüm. Kendi şirketimde çalışanlar bana son derece güvenir, her olayın üstesinden geleceğime inanırlardı. “Yine aynı manzara…” diye yüzüme bakacaklarını düşünmüş ve yönetim merkezine doğru biraz da sinirli halde yürümeye başlamıştım. Tesadüf ki, sorumluyu yolda gördüm. Durumu anlatınca “elektrik motorunun arıza yaptığını, onarım için yazı yazdıkları, yine bir aya kalmaz halledebileceklerini sıralamaya başladı. Ben de “insanların müşterilere görüşmelere gittiklerini, merdiven çıkışın terlemeye yol açtığını ve görüşmeye bu şekilde gitmelerinin uygun olmayacağını, gelen yaşlı insanların zorlandığını vb” söylemiştim.

   Peki, ne yapalım sorusuna da “yürüyen merdivenin iniş bölümünün çalışmasına gerek olmadığını, bunun motorunun sökülerek çıkış tarafına takılmasını” önermiştim. Beni orada bilgiçlik ve ukalalıkla itham eden kişi, dediklerimi yaptırmış, kendi patronuna da “böyle bir pratik uygulamayı gerçekleştirdiğini” söylemişti.

Komşuluklar

   “Komşunun iyisi aile, kötüsü gaile olur” demeyip komşularımızı bayramların haricinde de ziyaret etmeliyiz. İnsanların düçar oldukları yokluktan hırçınlığa düşebileceklerini ve ailevi sorunlar yaşayabileceklerini kabul etmeliyiz.

   Günahlarıyla yükselenlerin yanında meziyetleriyle batanlardan[i] olsak da sorunlu insanlarla hemhal olmaktan ve dertleşmekten uzaklaşmayalım. Batacaksak da böyle batalım. Unutmayalım ki, bu fiiller bize itibar ve saygı kazandıracaktır. Bayram sonrası bir yakıştırma da benden olsun:

 

 

[i] Şekspir’in sözü

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam