KS diye bilinen üniversitelere giriş sınavının sonuçları açıklandığında dereceye giren ve evden kaçan gençlerin haberleriyle karşılaştık yine.
Dereceye girip birinci, ikinci, onuncu gibi sıfatları hak eden öğrenciler arasında öğretmeni tarafından lüks bir araç hediye edilen dahi oldu.
Her yıl iptal edilen en az bir sorusu da bulunan bu önemli sınav ne kadar adildi? Bugüne kadar kaç kez değiştirilmiş, kaç ÖSYM Başkanı görmüştü? Dereceye giren gençlerimizin 10 sene sonrası nasıl olacaktı?
5 şıklı bir hayatın dayatıldığı gençlerin bilgi seviyesini ölçmek için çok da sağlıklı olmayan bir sınavla nice “aferin”ler alınıyor nice canlar da yaşama ümidini kesiyordu! Yok, hayır, bu kadar kolay olmamalıydı!
Öğrencisine Alman marka lüks otomobilini hediye eden öğretmenimiz Ankara’da bir dershanenin sahibiydi. Henüz ehliyeti bile olmayan öğrencisini, bu arabanın anahtarıyla motive ettiğini belirten öğretmen, özel eğitimin maddi kazancını da istemeden ortaya koymuş oluyordu.
* * *
Antalya Serik’te sınav sonucunu öğrendikten sonra evden kaybolan oğlu için “Bir kavgamız, tartışmamız olmadı. ‘kazandı, kazanmadı’ diye asla bir baskı kurmadık.” diyen anne, şöyle seslenmişti: “Dön oğlum evine!”
Gençlerimizin bir üniversite eğitimi almaları elbette kıymetlidir. 4-5 yıllık bir eğitimin sonunda “diplomalı işsiz” diye tanımlamalara maruz kalsa da gerçek bir üniversitenin kişiye katacağı pek çok şey vardır.
Fakat bir de bambaşka üniversiteler vardır. Buralarda daha acımasız hocalar ve zorlu sınavlar karşımıza çıkar, üstelik devamsızlık yapma hakkı, hastalık ve bir yakının ölümünde dahi söz konusu değildir! Maksim Gorki bunu “Benim Üniversitelerim” diye romanlaştırmıştı. Dışarıda akan dünyadan bahsediyorum!
Sonuçlarından ötürü sevinçlerin ve üzüntülerin uç sınırları zorladığı bu sınav, bir de Ivan Illic’in “Okulsuz Toplum” eseriyle yorumlanabilseydi ortaya bugünkü gibi bir tablo çıkar mıydı acaba?
* * *
Bunca cümleye bir de şunu ekleyelim: Sayın anne-babalar, gençleri yarış atına çeviren, sorularının bile yanlış hazırlanabildiği bir sınavla çocuklarınızı değerlendirmeyin ne olur! Bırakın anlayışsız akrabayla dedikoducu konu komşu sözlerini!
Şu canına yandığımın dünyasında dürüst, özgün karakterli bir insan olmak, en az tahsil ve meslek kadar önemlidir. Hayatsa 5 şıklı sorulardan çok daha farklılarıyla karşılaştırır bizleri. Hâl böyleyken bunca can sıkıntısıyla abartılı sevince gerek var mı sizce?
ASKERİN YOLU
3 gün önce Mersin’de meydana gelen otobüs kazasında 4 asker şehit olmuş, 2 otobüs şoförü hayatını kaybetmiş ve 27 asker de yaralanmıştı.
Kazadan sonra Manisa’dan Mersin’e seyreden otobüsün freni boşalınca şarampole devrildiğini öğrenecektik.
Askerler, KKTC’deki usta birliğine gitmek için Manisa firmasına ait otobüste bulunuyordu.
Devletimiz, acemi ya da usta birliğine teslim olacak askerlerin yol ücreti ve iznine varıncaya kadar düşünür de yolculuğun nasıl sorunsuz geçebileceği üzerine pek bir sorumluluk almaz!
Birliğine ulaşmaya çalışan asker, yol boyu pek çok şeyi düşünür, taşınır, hatta yolculuktan önce tezkereyi bile alır ama bu yol bir türlü hafiflemez. 3 numara tıraşıyla kendini belli eden askerin hikâyesini yolcular arasında merak eden de pek bulunmaz!
Bu kaza, otobüs şirketinin, araç bakımını takip etmemesiyle doğrudan alâkalı olabilir. Devam eden soruşturmada olay tamamen aydınlansa da yaşları 21’le 25 arasında değişen gençlerin şehit oluşlarıyla şoförlerin ölüm haberleri değişmeyecek!
Satılan otobüs biletlerinde yolcuların biyografi ve hayat hikâyelerine yer verilmiyor. Yolcunun ismi, koltuk numarası ve hareket saati gibi bilgilerse bir yolculuk için çok da açıklayıcı olmuyor.
Bakımları yapılmamış bir araçla yolcu taşımanın ve 3 numara tıraşlı gençlere yol boyu ilgisiz davranmanın vatan sevgisiyle nasıl bağdaşabileceğini istatistik kurumumuz asla araştırmayacaktır!
* * *
Arefe gününün heyecanı içinde yine bir bayrama kavuşmak üzereyiz. İhtiyaç ehlini gözetip paylaşmanın ve Allah rızasının önemini vurgulayan Kurban Bayramı’nızı kutlar, bu zorlu salgın günlerinin yerine daha sağlıklı günlere tez kavuşabilmeyi Hak’tan dilerim.
* * *
Âşık Ekberi’den:
“Senede bir günü bekleme gülüm
Ben kurbanın olam, sen bayramım ol
...
Her seher yelinin estiği gibi
Halil İbrahim'in kestiği gibi
Hızır, Pir Sultan'ı astığı gibi
Ben kurbanın olam, sen bayramım ol…”