SON DAKİKA
reklam
reklam

Mutluluk tespiti ve Tanzanyalı madenci!

Köşe Yazarı: SELAHATTİN DEMİREL   Eklenme Tarihi: 6 Ağustos 2020, Perşembe - 09:00   Okunma Sayısı:

İşe yetişmek için sabahın erken saatinde güne başlayan bir büyük şehir insanı, hiç ummadığı bir anda kendiyle baş başa kaldığında şunu sorar mı: “Mutlu muyum?”

Yaşanılan şehir neresi olursa olsun, hayat telaşı içindeki insan, bunu geçim derdiyle de yoğurunca kendiyle pek baş başa kalamaz!

Şimdi öyle bir zamanı yaşıyoruz ki artık insanların “Kendimi ve sevdiklerimi dinlemeye vaktim yok.” deme bahanesi neredeyse kalmamış bulunuyor.

Bununla beraber, çalışma ortamında insan muamelesi göremeyenlerin yükünün salgın sürecinde daha da arttığını fark ettik.

“İnsan, acizliğini belki bir miktar olsun anlar!” umudundayken tüketimin artmasıyla alınan kiloların kimseyi anlayışlı yapmadığı da kesinleşmiş oldu!

* * *

Ülkemizde patlama noktasına gelen işsizliği, fiyatı artan otomobillerin haberleriyle süsleyip “Millet, alacak araba bulamıyor!” güzellemeleriyle süslemek tam da TÜİK’in temmuz enflasyon oranı kadar şaşırtıcı oluyor!

Bu kurumumuzu da istatistiği de pek severim. İngiliz politikacı Benjamin Disraeli’nin şu sözü de hemen aklıma geliverir: Üç çeşit yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.”

* * *

Bireylerin salgın tedbirlerini bayramda gevşetip işi ciddiye almamasıyla vakalarda ciddi artış olduğu söyleniyor haberlerde. İkinci dalgayı yaşayan komşumuz İran’da corona kaynaklı ölümlerin gizlendiğini iddia etti BBC.

 

Bizdeki rakamların şeffaflığı da epey bir süre tartışılmıştı. Ölüm sebeplerine düşülen notlarla devletler istediği sonuçları verebilir. Türkmenistan’da hâlen bir vaka görülmemesi de bu durumla yakından alâkalıdır.

Savaşlarda, depremlerde ve salgın hastalıklarda ölüm sayılarının gizlenmesiyle halkının infiale kapılmasından mı korkar devletler?

Eğer gerçek sayılar kamuoyuna şeffaf bir şekilde aktarılırsa o zaman devlet idarecilerinin yükü en az iki kat daha ağırlaşır. Hükümet programlarında 5 senede yapılacakların aslında 6 ay gibi kısa süre içinde yapılması gerektiği ortaya çıkar. Bu da hiçbir hükümeti de devletlüyü de pek sevindirmez!

* * *

İşe yetişmek için sabahın erken saatinde güne başlayan bir insan, hangi şehirde yaşarsa yaşasın, elbette çeşitli sevinç ve kederin sahibidir.

Gün içinde kendiyle baş başa kaldığında “Mutlu muyum?” diye sormasa bile istatistik kurumunun açıkladığı işsizlik rakamları içinde olmadığı için bir miktar mutlu olacaktır.

Sonra bir sokak röportajına denk geldiğinde şöyle diyecektir: “Efendim, asgari ücretle geçinmesi zor, faturalara dahi yetişemiyoruz, lütfen hâlimizi görsün büyüklerimiz!”        

Sonra haber bülteninde 30 çocuklu Tanzanyalı bir madencinin bir ay içinde üçüncü tanzanit taşını bulduğundan bahsedilecek ve madencinin milyon dolarlık zenginliğine karşın 2000 ineğine bakmayı sürdüreceği açıklanacak. Bu haberle olsun, hayvancılığın önemi anlaşılacak mı peki?

Haberi izleyen köylülerimiz, Tanzanyalı madencinin zenginliğine eriştiğinde şehirden bir ev alıp oraya mı yerleşirdi, yoksa köyde yaşamaya devam mı ederdi? İşte ben de bu soruyu sorardım kendime!

* * *

Louis Aragon’dan Attila Tokatlı çevirisi bir şiirle:

“Yalnız insan merdivendir

Hiçbir yere ulaşmayan

Sürülür yabancı diye

Dayandığı kapılardan

...

Yalnız insan kayıp mektup

Adresi mi yanlış nedir

Sevgiler der fırlatılır

Kim bilir kim tarafından

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam