SON DAKİKA
reklam
reklam

Paris gezisi -II-

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 30 Eylül 2020, Çarşamba - 09:30   Okunma Sayısı:
  1. Dünya Savaşı’nda Paris’in teslim olması

Guderian’ın tanklarıyla 10 Mayıs 1940 günü Meuse Nehri’ni geçmesiyle başlayan tedirginlik,

9 Haziran tarihinde Champagne’ye yapılacak taarruza kadar sürmüştü. 11 Haziran tarihinde Marn Nehri geçilmiş, 11 Haziran’da Majino Hattı’ndaki Fransız birliklerinin gerideki birlik ve üsleriyle irtibatı kesilmiş, direnişi kırılmıştı. Bitkinlik, 14 Haziran günü Almanların Paris’e girmesi ve kanatlardan daha derinlere yayılmasıyla teslimiyete gidiyordu.

Fransa kabinesi oylama sonucu şartlı teslimiyeti kabul ederek durumu 16 Haziran gecesi Hitler’e iletmişti. Görüşmeler sürerken Almanlar Loire Hattı’nı da geçmişlerdi. 22 Haziran günü Almanların dayatıcı koşulları kabul edilmiş, 25 Haziran günü saat 01.35’te İtalya ile birlikte ateşkes anlaşması düzenlenerek yürürlüğe konulmuştu.

 

Sen Nehri’ne doğru yürüyüş

Aslında Paris’i gezerken II. Dünya Savaşı yıllarında buradaki insanların yaşadıklarını düşünüyor ve Sen Nehri’ne doğru yürüyordum. Yıl 1993 idi; ama yaklaşık yarım asır önce bu caddelerden Alman tanklarının geçişini hayal ediyordum. Fransız Yahudilerinin elleri bağlı, kafileler halinde ve muhafızlar arasında götürülüşünü düşünüyordum.

Sonra Osmanlı payitahtı İstanbul’un işgaliyle Paris’in işgalini mukayese etmeye çalıştım. Çok değil 1940 yılında Almanların canını yaktığı Fransızlar, bundan 1918’den itibaren bizim canımızı yakmaya başlamıştı. Beyoğlu’na at üzerinde giren Fransız generali, Boğaz’ın inzibatını sağlayan Fransız devriye askerleri, sorgulamalar, tutuklamalar…

Nereden icap etmişti de girmiştim bu düşüncelere bilmiyorum… Harp Okulu yıllarımda II. Dünya Savaşı ile ilgili çok film izlemiştim. Evini terk etmek zorunda kalan kız çocuğunun masum çehresi, Almanlara teslim edilme kaygısı taşıyan yaşlı Fransız Yahudisi, Almanlarla işbirliğine giren ahlaksız işbirlikçi, beton gibi suratlı GESTAPO subayı aklıma gelmişti. Nice insan hayatını yitirmiş, nice çocuk babasız anasız kalmıştı…

 

Sen Nehri kıyısında

Bir asker olarak da Maginot (Majino) Hattı’nı görmeyi çok isterdim. Turistler gezdiriliyormuş, Fransa’da Majino Hattı’na karşılık Trakya’da Çakmak Hattı… Elinde planları ve haritasıyla bizim Çakmak Hattı’nda yakalanan kişinin vay haline!

… Hava kapalı, yağmur çiselemeye başladı… Sen Nehri, sessiz sessiz akıyor. Heyetimize verilen küçük broşürde Sen Nehri’nin 770 km uzunluğunda olduğu ve Fransa’nın ikinci büyük nehri olarak şehri ortadan ikiye böldüğü yazılıydı.  Deniz seviyesinden yaklaşık 25 metre yükseklikte, genişliği ise 30-200 metre arasındaymış. Nehrin derinliği 3,5-6 metre arasında değişiyormuş.

Nehrin üzerinde 37 adet köprü varmış. En eski köprünün (pont neuf) yenilenmiş olduğu yazılıydı notlarımızda… Nehirde tekne turları da tertipleniyormuş.

 

Notre Dame Katedrali önündeyim

Şimdi ünlü katedralin önündeyiz. 12’nci yy’da tasarlanmış, 14’üncü yy’da tamamlanmış olan bu Ortaçağ Roma Katolik kilisesi ücretsiz olarak gezilebiliyor. Gotik tarzı mimarinin en güzel örneklerinden biri... Aynı anda 9.000 kişinin ibadet etmesine imkân sağlıyormuş.

Fransız devrimi esnasında katedral de hasar görmüş. 1804 yılında Napolyon’un başlattığı yenileme ve bakım çalışmaları 20 yıl sürmüş. Dikkat çeken öğeler arasında Gotik heykel ve kabartmalar, batı cephesindeki vitray pencereler, 68 m yüksekliği olan kuleler sayılabilir.

 

 

Eyfel Kulesi

Eyfel Kulesi, 1887-1889 yılları arasında Gustave Eiffel tarafından Fransız devriminin 100’üncü yıl kutlamaları için yapılmış. Yapılış amacı ise, Paris fuarının giriş kapısı olarak kullanılmasıymış. Yapı bittikten sonra halkın, sanatçıların ve mimarların çok büyük eleştirisine maruz kalmıştır. Kuleyi kimse beğenmemiş bir demir yığını olarak şehrin ortasında korkunç bir görüntüye neden olduğunu söylemiş.

Bu denli yoğun eleştiri sonrasında kule hakkında yıkılma kararı verilir. Ancak son anda kuleyi telgraf anteni olarak kullanma kararı alınır ve kule yıkılmaz.

Eyfel kulesi sadece dışarıdan bakılan resimlik bir kule değildir. İçine girilen ve gezilebilen bir kuledir. Eyfel kulesi 3 kattan oluşmaktadır. Kulenin her katına çıkabilir, her katını gezebilirsiniz. Dileyenler asansörle, dileyenler de merdivenle çıkabilir. Kuleye çıktığınızda ise muhteşem bir Paris manzarasıyla karşılaşacaksınız.

 

Son notlarım

Kısa süreyle gezdiğim Paris’ten ilk izlenimlerimi farklı bir pencereden sunmaya çalıştım. Daha önceki gezi notlarımda sizlere bu kadar ayrıntı yansıtmamıştım. Gezdiğimiz her ülkeyle tarihteki ilişkilerimizi, onların tarih ve kültürlerini bilirsek daha değişik tespitler ve analizler yapabiliriz.

İstanbul’daki turistlerle konuşmalarımdan da gazetemize yansıttığım hususlar oluyor. Yabancıların bizim hakkımızda düşündüklerini serbest konuşmalarda daha rahat ortaya koyduklarına tanık oluyoruz. Hiçbirimizin tarih yazmaya, tarihçi olmaya niyeti yok, ama yazılan tarihleri bilmeye ihtiyacımız var…

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam