SON DAKİKA
reklam
reklam

Danışılan Türkiye’den dışlanan Türkiye’ye

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 28 Kasım 2020, Cumartesi - 11:37   Okunma Sayısı:

*Kıbrıs sorunu

*Ege Adaları

*Suriye

*Doğu Akdeniz

*Libya

*Karabağ

 

Türkiye’nin 10 yıl öncesi

Türkiye 10 yıl öncesinde Kıbrıs ve Ege Adaları hariç bu sorunlarla karşı karşıya değildi. Evet, belki PKK olayları yüzünden Irak ile bazı problemler yaşansa da iki ülke bunu kendi aralarında giderebiliyordu. Burada etkin faktör ABD idi. Türk askerinin başına çuval geçirme olayıyla başlayan gerilimli süreç günümüze kadar tırmanarak gelmiştir.

Bugüne kadar diplomasiye ağırlık vererek sorunları çözme yolunu tercih eden Türkiye, yaklaşık 10 yıldan beri güç gösterisine dayanan bir politika izlemektedir. Bu politikanın temelinde ise askeri teknolojisini geliştirme, yerli-milli üretime ağırlık verme ve teknik personelini geliştirme yatırımlarını öne çekme çabaları yatmaktadır.

 

Rusya ile olan ilişkiler

Bu öne çıkış, başta AB olmak üzere, ABD, Orta Doğu ülkeleri, Rusya ve Ermenistan’ı rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlıklar kara sınırlarının konumlarında ve deniz yetki alanlarında ortaya çıktı.

Son olarak Dağlık Karabağ’daki gelişmelere Rusya’nın haricindeki MİNSK grubu üyeleri pek ses çıkarmamıştır. Rusya, Karabağ’da Türkiye’nin perde arkasından verdiği desteği görmezden gelmiş; ancak Ermenistan-Azerbaycan arasında imzalanan barış antlaşmasından itibaren daha dokunucu bir dil kullanmaktadır. Örneğin; Kremlin’in “Türkiye ateşe körükle gidiyor” ve “Türklerin Karabağ’da bulunması Ermenileri tahrik eder” sözleri, Rusya’nın bizimle aynı safta olmadığını ve aynı dili kullanmadığını gösteriyor.

 

AB ve özellikle Fransa

Türkiye’nin Libya’daki iç savaşa müdahale etmesini içine sindiremeyen Fransa Cumhurbaşkanı, kendisinden önceki cumhurbaşkanlarının yolunda yürümekte, AB’nin lokomotif ülkesi Almanya’yı da etkileyerek Türkiye aleyhinde kararlar almaya itmektedir. PKK ve Türkiye’nin AB’ye girişi gibi konulara Doğu Akdeniz ve Kafkasları da ekleyerek Türkiye’yi adeta cezalandırmak isteyen bir havaya girmiştir.

Alman Başbakanı Angela Merkel de Türkiye’nin tartışmalı sularda sismik araştırmaya girmesini ve bunu tekrarlamasını, “Bu şekildeki çıkışların AB-Türkiye ilişkilerine katkıda bulunmayacağı kesin” açıklamasını yapmıştır.

AB liderleri, Türkiye’nin ticari kaygılarla hidrokarbon yataklarına, yeni piyasalara erişim peşinde ve yeni dünya düzeninde kendisine manevra sahası yaratma düşüncesinde olduğu değerlendirmesini yapıyor da olabilirler.

 

Değerlendirme

Dünya üzerinde algılar bu şekildedir; ama bu kervan da yürüyecektir. İşin bu kadar ayyuka çıkmasının belki de en önemli sebebi Türkiye-Azerbaycan yakınlaşması olmuştur. Hal böyle de olsa, memnuniyetsizlikler artsa da Türkiye kendi dış politikasını zamana ve koşullara göre düzenleyecektir.

*Türkiye, Doğu Akdeniz’deki hak, alâka ve menfaatlerinin elbette peşinde olacaktır. Bunu dünyayı bir kenara iterek yapmaktan ziyade dünyayla birlikte ve paylaşımcı bir anlayışla yapmasının uygun olacağı,

*Dağlık Karabağ konusunda Rusya ile ilişkileri diplomatik alanda sürdürmesinin yararı yanında Rusya’ya fazla bel bağlamanın da bir hayal kırıklığı yaratabileceği,

*Rusya’nın Ermenistan’da kara ve hava güçleri vardır. Şimdi ise Karabağ’da da Barış Gücü adı altında bir kara gücü konuşlandırmış ve daha geniş bir alanı kontrol altına almayı başarmıştır. Türkiye’nin bu güç içinde “Ermenistan’ı kışkırtabilir” düşüncesiyle yer almamasını istemesi gayet doğaldır. Rusya’nın, aynı zamanda bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin Kafkaslara yerleşmesini istemeyeceği,

*Türkiye’nin karşısına aldığı ülkeler arasında süper güçlerin olduğu göz ardı edilmemelidir. Bunların Türkiye aleyhinde kararlar alabilecekleri ve ekonomik yaptırım güçlerini kullanabilecekleri değerlendirilebilir.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam