SON DAKİKA
reklam
reklam

Deniz İstikbal’den Kore yarımadası ile ilgili önemli değerlendirmeler-2

Köşe Yazarı: Sinan ERDOĞDU   Eklenme Tarihi: 4 Aralık 2020, Cuma - 09:38   Okunma Sayısı:

Entegrasyonda Tarihsel Arka Plan

İdeolojik bölünmüşlük ve halk kesimleri arasındaki çatışma günümüzde birçok ülkenin temel problemleri arasındadır. Kore yarımadası ise mevcut problemleri iki ayrı devlete bölünerek tecrübe etmiştir. 1910 yılında Japon işgali, 1945’de ABD ve Sovyetler Birliği müdahalesi ve 1950-53 Kore savaşı ile derinleşen ideolojik kamplaşma 1970’lerin başına kadar tarafları karşı karşıya getirmiştir. ABD-Çin arasındaki yumuşamaya bağlı olarak gelişen diyalog çalışmaları 1972 yılında yeniden birleşme için umutları beraberinde getirmiştir. Güney ve Kuzey’in ideoloji temelli yaklaşımları bir kenara bırakarak yarımadada barışı tesis etmek için görüşmelere başlaması iç savaş döneminde ayrı düşen ailelerin kısa süreli birleşmelerine olanak sağlamıştır. 1972’de kurulan Kuzey-Güney İşbirliği Komitesi yarımadada istikrarın sağlanması için çalışmalara hız vermiş ancak herhangi bir sonuç elde edilememiştir. 1980’ler boyunca ikili ilişkilerin sınırlı kaldığı ve Kuzey Kore’nin silahlı faaliyetleri sonucu sekteye uğrayan birleşme çalışmaları, 1989’da Hyundai’nin kurucusu Jung Ju-Young’ın Kuzeyi ziyareti sonrası yeniden ivme kazanmıştır. 1990’ların başında dağılan Sovyetler Birliği’nin oluşturduğu güç boşluğu ise Kuzey Kore’nin bileşme için yürütülen çalışmalarda düşük düzeyli bir profil izlemesine neden olmuştur. Sosyalist ülkelerin Sovyetler sonrası hızla çözülmesi beraberinde Kuzey Kore için de aynı durumun söz konusu olacağını gündeme getirmiş ancak Kuzey nükleer faaliyetlere hız vermiş ve iç baskıyı artırmıştır.

2000’li yıllarda Kuzey Kore’de meydana gelen ekonomik kriz, kıtlık ve doğal afetler tarafları yeniden birleşme için çalışmalara itmiş ancak Kuzey daha çok finansal destekle ilgilenmiştir. Alınan ekonomik yardımlar sonrası agresif politikalar benimseyen Sosyalist yönetim kısa süreli çözümler üzerinden ikili ilişkilere yaklaşmıştır. Kim Jong Un’un iktidara gelişinin ardından gelişen Güney-Kuzey ilişkileri, ABD’nin de diplomatik desteğini kazanmıştır. 2018 ve 2019 yıllarında yapılan müzakereler sonrası, 2045-2050 arasında Birleşik Kore Cumhuriyeti’nin mümkün olduğu Güney tarafından dile getirilmeye başlanmıştır. Fakat Kuzey, uzun menzilli füze denemelerine devam etmiş ve bölgede istikrarsızlık kaynağı olmayı sürdürmüştür. Ekonomik kalkınma modelinin kamu merkezli geliştiği Kuzey’e kıyasla Güney Kore benimsediği korumacı-liberal politikalar ile dünyanın sayılı ekonomik güçlerinden biridir. Yeniden birleşme müzakerelerinde siyasi, ekonomik ve diplomatik olarak Güney Kore’ye avantaj sağlayan bu durum, Kuzey’in nükleer ve askeri faaliyetleri ile dengelenmektedir. ABD, AB ve Birleşmiş Milletlerin birçok yaptırımına karşı askeri çalışmaları sürdüren ve nükleer bomba yapımında başarı elde eden Sosyalist Kuzey, Kore yarımadasında yeniden birleşme için kilit belirleyici oyuncudur.

Birleşik Kore Cumhuriyeti (2050) ve Kuzey’in Geleceği

Kuzey Kore’nin en büyük ekonomik destekçisi olan Sovyetlerin dağılmasının ardından hızla değer kayıp etmeye başlayan ulusal para birimi 2002’de en büyük değer kaybını yaşayarak dolara karşı 2,2’den 153,2 Won’a kadar gerilemiştir. Ülkede meydana gelen şiddetli ekonomik krizlere ek olarak gelen yaptırımlar ulusal çapta kıtlıkların yaşanmasına sebep olmuştur. Temel gıda ürünlerinin bulunması için kaçakçılık faaliyetlerine başvurmak zorunda kalan halkın baskıcı yönetim nedeniyle fazla tepki gösteremediği bilinmektedir. Dış ticaret imkânlarının yaptırımlar sebebiyle kısıtlı olmasının etkisiyle yaşanılan ürün kıtlıkları halka daha fazla yansımış ve kamu gerekli tedariki düzenli şekilde sağlayamamıştır. Güney Kore İstihbarat Başkanlığının tahminlerine göre kişi başı bin dolarlık gelir ile dünya ülkeleri arasında son sıralarda bulunan Kuzey Kore ekonomik altyapısını modernize edebilecek finansal kapasiteye sahip değildir. Verimsiz kamu yatırımlarının getirmiş olduğu ek maliyetlerle birlikte dış yardımlara daha fazla bağımlı hale gelen Kuzey Kore, birleşme müzakerelerinde Güney’den gelen finansal destekle kritik dönemlerde rahatlama imkânı elde etmektedir. Ekonomik entegrasyonun sağlanabilmesi için oluşturulan sanayi bölgelerinden önemli gelir elde eden Kuzey Kore ucuz maliyetler nedeniyle Güney Kore imalat sanayine de yarar sağlamaktadır. Ancak taraflar arasındaki ideolojik farklılıklar ve Kuzey’in yönetici elitlerinin birleşme konusundaki çekinceleri entegrasyonu ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak sınırlamaktadır.

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam