SON DAKİKA
reklam
reklam

Ecevit ve Erdoğan

Köşe Yazarı: YASİN KOÇ   Eklenme Tarihi: 28 Aralık 2020, Pazartesi - 10:40   Okunma Sayısı:

27 Mayıs 1960’da yönetime el koyan askerler, Türkiye’nin NATO ve CENTO’ya bağlı kalacağını, bu ittifaklara üye olmanın gerektirdiği sorumluluklarını yerine getirmeye devam edeceğini bildirdiler. Bu açıklamanın temel nedeni, gerçekleştirilen darbeye ABD’nin çeşitli nedenlerle karşı çıkabileceğinden duyulan endişeydi.

Yeni yönetimi tanırken Amerikalıları meşgul eden konu, Menderes döneminde imzalanan ve çoğu TBMM’ye getirilmeden yürürlüğe sokulan ikili anlaşmaların ne olacağıydı. Yeni Dışişleri Bakanı Selim Sarper 1 Haziran’da, Türkiye’nin eski dönemde yapılan tüm anlaşmalara bağlı kalacağını bildirdi. Bu tutum, ABD tarafından memnunlukla karşılandı ama bizim kimlerle ortaklık yapmamız gerektiği 1960’lar boyunca Türk dış politikasının çok yönlülüğe geçiş süreci ile, ABD-Türkiye-SSCB bunalımlarıyla çıkarılan derslerle şekillendi.

1964’te Johnson Mektubu’na ABD’nin tarafsız kalması ilişkilerimizi sorgulamamıza yol açmıştı. Ama bu kriz ne ilkti, ne son olacaktı.

Kıbrıs’ta 21 Aralık 1963’te Rumların gerçekleştirdiği ve “kanlı Noel” olarak anılan saldırıdan sonra, 25 Aralık’ta Cemal Gürsel, ABD Başkanı Johnson’a bir mektup göndererek, adadaki katliamın hemen durdurulması için Rum tarafına baskı yapmasını istedi. ABD ne yaptı dersiniz! ABD hemen önündeki seçimlerde ülkesinde yaşayan Rumların oyunu kaybetmemek için tarafsız kalmayı tercih etti. İsmet İnönü'nün yanıtı ise "Yeni bir dünya kurulur. Türkiye’de o dünyada yerini alır" oldu.

Johnson Mektubu, genelde Türk dış politikası ve özelde de Türk-Amerikan ilişkilerini uzun yıllar etkilemiştir. Türkiye, ABD’nin uluslararası alandaki girişimlerini gözü kapalı desteklemeyi bir kenara bırakarak, bu girişimlerin Türkiye’nin çıkarlarına uygun olup olmadığını sorgulamaya başladığı bir döneme girmiş oldu. Esas önemli olan konu Türk ordusunun kullandığı silahların büyük ölçüde ABD kaynaklı olmasının yaratacağı sıkıntı anlaşılmış olup yerli silah üretimine hız vermek gerektiği fikri ortaya çıktı.

  • Eylül 1965’de Türkiye, BM’de ABD’nin Vietnam politikasına karşı çıktı. • Yine 65’de ABD’nin istediği Çok Taraflı Nükleer Güç’e programını desteklemeyi reddetti. • 67 Savaşı’nda ilk defa Arapları destekledi ve ABD’nin yavrusu İsrail’e soğuk ve karşı durdu. • 69’da ABD ve NATO üslerinin alan dışı amaçlarla kullanılmasını yasakladı. • 70’ler boyunca ABD’ye rağmen Ege’de Yunanistan’la çatıştı.

Ecevit 37. Cumhuriyet Hükümeti - CHP-MSP Hükümetini 26 Ocak 1974’te kurduğunda Başbakan: Bülent Ecevit Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı: Necmettin Erbakan olacaktı.

  • Temmuz 74’de, 12 Mart döneminde ABD’nin baskısıyla yasaklanan haşhaş ekimini tekrar serbest bıraktı. • 1974’te, Ecevit ve Erbakan hükümeti Kıbrıs barış harekâtı ile adada yaşayan Türkleri zulümden kurtardı.• Eylül 74’te, ABD’nin Kıbrıs yüzünden koymuş olduğu silah ambargosuna ezilmeden direndi. Ambargoya cevap olarak Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurulduğunu açıkladı. • Temmuz 75’de, ambargo kaldırılmadığı için Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşmasını feshetti. Aynı ay, üslerin kullanımını süresiz durdurdu. • 76’de tek taraflı bir kararla AET ( bugünkü Avrupa Birliği ) ile ilişkileri askıya aldı. • 1978-79’da Bağlantısızlarla ciddi bir yakınlaşma politikası izledi ve Ecevit bir “Ulusal Savunma Doktrini” açıkladı.

Şimdi Ecevit’ten sonra benzer bir ambargo kararı tekrar ABD kongresinde Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’sine karşı onaylandı. Bizim Türkiye ve ABD ilişkilerimiz zaten hiçbir zaman milli menfaatlerimiz rayında olmadı. ABD hiçbir zaman NATO üyeliği ya da stratejik ortaklık statüsüne raconuna uygun hareket etmedi. Amerika 1960’larda Sovyetlerle en gerilimli olduğu dönemde bile sadece fiyatı ucuz diye Türkiye’den krom almayı bırakmış, Sovyetlerden almayı tercih etmişti. ABD her zaman bu kadar Türkiye’nin yanında olmuştu. En ufak bir çıkar karşısında ilkesiz davranarak bir başka yöne dönebiliyordu. ABD’ye güvenmek ortaklık yapmak bu kadar zordu işte.

Sonuç olarak Türkiye’nin başına Ecevit ve Erdoğan gibi ülkesini milletini seven lider geldiğinde Batı’dan ve ABD’den ambargo yememesi kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden Ecevit halk tarafından sevildi ve ülke menfaatleri için uğraşan bir yurtseverdi. Şimdi ABD; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ülke menfaatleri için uğraştığını bu ambargo kararı ile tasdik etmiş oldu. Türkiye’nin vereceği cevap aynı olacaktır. Türkiye’ye hiçbir zaman diz çöktürülemeyecektir. ABD’ye minik bir tavsiye; bu ülkede Ecevitler, Erdoğanlar bitmez. ABD; ortaklığımızı, gelecekte ki yeni ittifakları göz ününde bulundurarak, abasının altında tuttuğu sopayı bırakmalı, Türkiye’ye samimiyetle yaklaşarak bir sana bir bana demesini öğrenmeli. Nihayetinde Türkiye’nin izlediği dış politika Batıcılık-Statükoculuk. ABD ve Batı ile karşılıklı birçok ortak menfaatimiz var. Nitekim Türkler bu yüzyıl Asya’ya yönelip şahlanışa geçerse, keser döner sap döner gün gelir hesap döner.

twitter   : @kocyasin
e-posta : [email protected]

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam