SON DAKİKA
reklam
reklam

Kafkas cephesinin esir askerleri -IV-

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 8 Mayıs 2021, Cumartesi - 11:00   Okunma Sayısı:

(Bu bölüm ağırlıklı olarak Yrd. Doç. Dr. Serpil Sürmeli’nin eserinden alıntılarla hazırlanmıştır.)

 

Heymeymore ismiyle Türk esirlerini taşıyan Japon vapuru MidiIli’ye getirilince Yunan yetkililer vapura çıkarak Japon heyetiyle görüşmüş ve esirlerin tamamının esir olarak kendilerine verilmesini istemişlerdi.

 

Pire limanın gidiş ve sıkıcı bir bekleyiş

Japon heyetinin bu isteği kabul etmemesi üzerine vapur 13 Nisan 1921 günü Yunan harp gemisinin refakatinde Midilli’den Pire limanına götürülmüştür. Geminin Japon heyeti, burada da esirleri Yunan makamlarına teslim etmemiş ve gemi uzun bir süre ümitsiz bekleyişe geçmiştir.

22 Nisan 1921’de Yunan Donanma Bakanlığı, İstanbul’da milletlerarası bir komisyon kurulduğunu,

  • Esirlerin bu komisyonun idaresi altına verilerek bir karargâhta ikâmet ettirileceğini,
  • Yunan hükümetinin, bu komisyonun esirlerin Mustafa Kemal Ordusu’na

kaçmayacağına dair kefil olması şartına bağlı olarak bu durumu kabul edeceğini, Pire’deki Türk esirlerine duyurmuştur.

Japonlar Türkiye’ye götürmek üzere aldıkları esirleri Yunan makamlarına teslim etmemekte direnirken, Yunanlılar da Heymeymora vapurunun Pire limanından ayrılmasına müsaade etmemiş ve bu direnme iki taraflı sürmüştür. Yunan makamlarının böyle bir uygulamayı İngilizlerin iradesi dışında yapmaları tabiatıyla mümkün değildir.

 

Türkçe gazetelerin esirlere ulaştırılması

Mayıs ayından itibaren Peyam-ı Sabah, İkdam ve Vakit gibi İstanbul gazeteleri Japon subaylar vasıtasıyla ve Osmanlı Matbuat Cemiyeti’nin yardımlarıyla Türk esirlerine ulaştırılmaya başlanmıştır.

Türk esirlerinin kumandanı olan Yüzbaşı Hüseyin Avni Bey, bu sevinç ve heyecanı kendilerine yaşatan Osmanlı Matbuat Cemiyeti’ne bir telgraf çekerek teşekkür ve şükranlarını sunmuş aynı dileklerinin adı geçen gazetelere de iletilmesini istemiştir. Pire limanında günler belirsizlik içinde geçerken Halil Ataman yaşadıkları şartları ve ruh hallerini şu sözlerle belirtmekteydi.

 

"Gıdasızlık tam, havasızlık bu da tamam, hareketsizlik bu da kezalik tam, bir de bunların içine ışıksızlığı katalım. Yurt acısı ve hasreti, ruhi sıkıntı ve ıstırap, yeis ve her türlü mahrumiyet... Hayvanlara bile tatbik edilmeyen muameleler, biz insanlar üzerinde pekalâ tatbik imkânı buluyor. Düşünün bir şilep, onun ambarına, arıların kovanından daha sıkışık bir şekilde 1030 kişi istif edilmiş bir haldeyiz."

 

Kızılhaç Komitesi ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti

Bu durum devam edemezdi. Milletler Cemiyeti, Milletlerarası Kızılhaç Komitesi ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin çabaları sonunda Yunan makamları esirlerin tarafsız bir yerde muhafazasının sağlanması koşuluyla Pire limanından ayrılmalarını kabul etmiştir.

Hilal-i Ahmer Cemiyeti bu esirlerin I. Dünya Savaşı’ndan kalan esirler olduğunu ve diğer hükümetlerin esirleri gibi bunların da tahliye edilerek memleketlerine iade edilmeleri konusundaki teşebbüsleri kabul görmemiştir.

Türk esirleri 13 Nisan 1921 tarihinde Pire limanına gelmişler, 13 Ekim 1921 tarihine kadar altı ay süreyle bu limanda kalmışlardı. Anadolu, bu tarihler arasında kana kan dişe diş bir İstiklâl Savaşı’na sahne oluyor, II. İnönü Zaferi’ni, Kütahya, Eskişehir muharebelerini ve Sakarya Zaferi’ni yaşıyordu. Türk esirleri, bir yandan esaret hayatının acılarını yaşarken bir yandan da Pire limanından gemiler dolusu Anadolu’ya taşınan ve yine gemiler dolusu yaralı olarak dönen Yunan askerlerini izliyordu.

 

Asinara Adası’na geçiş

… Bir süre daha isteklerinde direnen Yunan hükümeti, yumuşama göstererek tarafsız bir bölgede muhafaza edilmelerini kabul etmiştir. Bunun üzerine İtalya hükümeti vaktiyle Avusturya Macaristan'dan aldığı esirleri muhafaza ettiği Asinara Adası’nı, esirlerin muhafazası için tahsis etmeyi kabul ederek bunların iaşeleri için de 700.000 İtalyan lireti ödenmesini talep etmiştir.

İstanbul hükümeti bu parayı ödeyecek gücü olmadığını, esirlerin o sırada devletlerce tarafsız bir yer olarak kabul edilen İstanbul’a getirilmelerini ve burada nezaret altında bulundurulmalarını teklif etmiş, fakat bu teklifi reddedilmiştir.

 

Pire limanındaki hazırlıklar

Esirlerin Asinara Adası’nda geçici olarak ikametleri kesinleşince İsviçreli, İtalyan ve Yunan doktorlar esirlerden Türkiye’ye gönderilecek olanların muayenesine başlamışlardı. 2 Ağustos 1921’de yapılan muayeneler sonunda kadın, ihtiyar ve hasta siviller ayrılmıştı. 6 Ağustos’ta bu siviller daha önce büyük baş hayvan taşıyan ve içi hayvan pislikleriyle dolu Olimpos adlı bir Yunan vapuruyla İstanbul’a doğru yola çıkmıştı. 396 sivilin içini temizleyerek yerleştiği bu vapur hakkında Halil Ataman şu sözleri söylemiştir:

 

"Bu küçücük demir tekne suyun yüzünde oynayıp duruyordu. Yakın yerler arasında canlı, büyükbaş hayvan taşımaya tahsis edilmiş, devamlı bu işte kullanıldığı için her tarafı hayvan pisliği ile dolu olduğundan, başka duvarları bile kuru pislik bulaşığıydı.

Ah, mel’un Yunan gâvuru! Sağlam bir vapur verecek değil ya, elbet böylesini verecek ve ancak elimde bu var diyecek. Bereket versin ki ortalık yaz günü, herkes sıkışık da olsa, güvertede açıkta ve ayakta bile gidilebilir.”

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam