İngiltere-AB ilişkilerinin başlaması
İngiltere’nin 1973 yılında AB’ye beri resmen kabulü, farklı tarihlerde yapılan referandumlar ve İrlanda sorunu gibi birtakım sıkıntılarla Thatcher iktidarından beri başlamış olan İngiltere’nin AB ortaklığı süreci, çeşitli iktidarlar döneminde bazı sıkıntılara sürdürülmüş ve 31 Aralık 2020 tarihinde sonuçlanmıştır.
Gerekçeler bunlar olsa da, perdenin gerisinde İngiliz para biriminin AB para birimi ile uyumsuzluğu ve AB bütçesinden Fransa’nın yüksek pay alma durumu yatmaktadır. Önce İngilizlerin kendi paralarına “sterlin mi diyelim pound mu?” ikilemiyle kendi aralarında sağlayamadığı uyumsuzluk “pound mu euro mu?” şekline dönüşmüştür.
Hangi birlik
Oysa Avrupa para sisteminde ortak pazarın oluşabilmesi için ekonomik ve parasal birlik gerekmektedir. Başbakan Thatcher, Avrupa Topluluğu’nu ortak kazanımlar için bir araya gelen ülkeler topluluğu olarak görmüş ve Fransız-Alman yakınlığının İngiltere’nin etkinliğini olumsuz yönde etkilediğini söylemiştir. Bu bakımdan Thatcher’ın söylem ve eylemleri milliyetçi nitelik göstermiştir.
Sonraki iktidarlar döneminde de İngiltere, ABD ile ilişkileri geliştirmekten ziyade geri plana almış ve AB’nin çevre, tarım, sağlık gibi politikalarına önem vermiştir. İngiliz para biriminin değer kaybının önlenmesini hiç unutmayan İngiltere, 1991 yılında gerçekleştirilen Maastricht Zirvesi’nde, Ekonomik ve Parasal Birliğin oluşturulmasında İngiltere’nin korunmasını amaçlamış ve bunu kabul de ettirmiştir.
Güvenlik politikaları
İngiltere bu konuda da kaygılarını taşımış, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasının gelişim sürecine de kuşkuyla yaklaşmayı sürdürmüştür. Özellikle Muhafazakâr Parti’den David Cameron döneminde ortaya çıkan Arap Baharı sürecinde İngiltere, Mısır ve Tunus’ta yaşanan gelişmelere hazırlıksız yakalanmıştır. Cameron,
*İngiltere’nin ada ülkesi olmasından,
*ABD ile yakın ilişkilere girmesinden
*Avro’ya geçmeyi kabul etmemesinden,
*Mali sisteminde Avrupa’dan farklı hareket etmesinden kaynaklanan sebeplerle Avrupa ile bütünleşmeyi tam olarak sağlayamadığını görmüştür.
Krizle birlikte
2008 yılındaki ekonomik krizin Avrupa’ya yansıması ve Yunanistan’da yaşanan borç krizi, Avrupa Birliği’ne duyulan güvensizliğin daha da artmasına yol açmıştır. Bu dönemde sadece İngiltere değil, AB destekçisi olarak bilinen Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Polonya gibi ülkelerde de güvensizlik artış göstermiştir.
Ekonomik krizin etkili olduğu ülkelere yardım yapılması konusu, Cameron’un olumsuz yaklaştığı bir durum olmuş ve Cameron krizinin aşılması için yapılan finansal planlamalara ve Avro kriziyle başa çıkılması için Lizbon Antlaşması’nda değişiklik yapılmasına onay vermemiştir.
Sonuç olarak İngiltere’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkileri hep mesafeli olmuş, arada ılımlı bir politika izlemiş olsa da, Avrupa Birliği ile derin ilişki kuramamıştır. 2016 yılında Brexit oylamasında Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma kararı halk tarafından onaylanan İngiltere’nin AB ile ilişkileri 2021 Ocak ayına gelene kadar bir dizi siyasi ve ekonomik pazarlığın gölgesinde ilerlemiş, bu süreç birçok belirsizliği de taraflar arasında gri alanlar oluşturacak şekilde beraberinde getirmiştir. Yeni süreç Okyanus ötesiyle devam ettirilmek istenmektedir.