Çin’le ticaret yapan veya yapmak isteyen firmaların karşılaştıkları sorunların büyük bir bölümü doğru iletişim kurulamayışından kaynaklanıyor. Eğitim merkezinde Çinli ve Türk işadamlarının daha verimli bir ticareti nasıl gerçekleştirebilecekleri öğretilecek. Çin’le ticaretin alışılmış Avrupa ülkeleri ile ticaret gibi olmadığını işadamlarına ticarete başlamadan öğretmeyi hedefleyen eğitim merkezi, bu sayede firmaların yaşadığı ticari sorunlar en aza indirmeyi amaçlıyor. Tüm sektörlerin özelliklerine göre ayrı ayrı eğitimlerin planlandığı merkezde Çin’de uzun süre bulunmuş, Çinlilerin ticaret ve iş kültürü konusunda tecrübeli eğitmenler görev alıyor. Türk Çin Kültür Derneği ve Çin’le ticaret şirketlerin yatırımları ile kurulan “Sektörel Eğitim Merkezi” hakkında Dernek Başkan Yardımcısı Mustafa Karslı ve Eğitim Merkezi Müdürü Hamza Uçar bilgi verdiler. Türk ve Çin kültürleri arasındaki köprü vazifesini yirmi yıldır yerine getiriyor. Kültürlerin birbiriyle olan birlikteliklerini ve ilişkilerini inşa etme yöntemleri düşünüldüğünde dilin yanında ticaret ve aile içi ilişkilerin başta olduğu görülmektedir. Türk Çin Kültür Derneği de 20 yıllık birikimini, iş dünyasına özel bir oluşumla, Sektörel Eğitim Merkezi ile aktararak Türk ve Çin kültürlerini bir adım daha birbirlerine yaklaştırıyor.
Ticaret artacak sorunlar azalacak
Eğitimler Türkiye ile Çin ticaretinin her alanına nüfuz edecek bir biçimde planlanmış durumda. Türkiye’nin her yerindeki resmi ve özel kurumlarla işbirliği ile firmalara Çin’le ticaret konusunda eğitimler verilecek. Bölge kalkınma ajansları, organize sanayi bölgeleri, iş dünyasının sivil toplum kuruluşları ve doğrudan firmalarla düzenlenecek programlar çerçevesinde her sektör için ayrı eğitim programları uygulanacak. Eğitimler aynı zamanda eğitim alacak kişilerin görev ve sorumluluklarına göre de şekilleniyor. Örneğin firmaların yönetiminde bulunan işadamları ile ürün ve hizmet satışından sorumlu görevliler farklı eğitimler alıyorlar. Firmaların tanıtım ve ar-ge sorumluları ise farklı eğitimler alıyorlar. Bunların dışında resmi kurumlarda görev yapan personele yönelik de eğitimler veriliyor.
Her Sektör İçin Özel Eğitim
Sektörel Eğitim Merkezi’nde Çin’de uzun yıllar eğitim almış olan eğitmenler tarafından her sektör ayrı ayrı değerlendirilerek eğitim kaynakları hazırlanıyor. Sektörel Eğitim Merkezinin önemli hizmetlerinden biri de seminerler olacak. Bazı güncel konuların da anlatılacağı seminerler daha geniş katılımlarla online ve yüz yüze olarak düzenlenebilecek. Bu seminerlerde; Sektörlere göre Çin pazarına giriş, Çinli müşteriler için ürün-hizmet tanıtımları nasıl olmalıdır?, Türk ürünleri Çin’de nasıl pazarlanmalı? , Çin’de yatırım nasıl yapılır?, Çin’de devlet teşvikleri nelerdir?, Çin’e satılacak ürünlerin belgelendirilmesi, Çin’de patent almak istiyorum, nasıl alabilirim?, Çinli müşteriler ile ilgili doğru bilinen yanlışlar, Çin’deki serbest ticaret bölgeleri, Hizmet sektörleri için Çinli müşterilere hizmet detayları, Turizm sektörü ve Çinli Turistler, Çin’de yatırım için sağlanan devlet destekleri, Çinli personel çalıştırma, Çin online ticaret yöntemleri, Çin’de şirket kuruluşunun resmi işlemleri, Kuşak ve Yol sonrası lojistik konusu, Çin’de kalite testleri ve karşılaşılan sorunlar, Çin’de ürün araştırması nasıl yapılmalı?, Çin’le ticarette dil sorunu, Çin’den ürün ithal etme ve ürün seçimi, Çin pazarına bölgenizdeki hangi ürünlerle girilmeli?, Çin, yabancı yatırımlarda ne gibi teşvikler sunuyor?, Türkiye’nin ihracatçı ve ithalatçılara yönelik teşvikleri nelerdir?, gibi bir çok konuda eğitimler ve seminerler düzenlenecek.
Çin Pazarı daha iyi duruma gelebilir
Çin’le iş yapan Türk şirket sayısı oldukça fazla görünse de Türkiye’nin Çin pazarındaki yeri birçok sektörde olması gerekenden çok geride. Dünya üzerinde en büyük üreticisi olduğumuz bazı tarım ürünlerinde bile Çin’e Türkiye’den daha fazla satış yapan ülkeler bulunuyor. Bazı sanayi ürünlerinde ise Çin’in satın alma potansiyelinin çok altında bir üretim yapılıyor. Bunun en önemli sebebi ise firmalarımızın Çinli müşterilerini ya da partnerlerini yeterince tanımıyor olmalarından kaynaklanıyor. Aynı durum maalesef ithalat tarafında da farklı değil. Türk ve Çin iş dünyalarının kendine has özelliklerin ve iş yapma tarzlarının birbirinden bazı yönlerde ciddi farklılıklar oluşturması sebebiyle anlaşmazlıklardan dolayı projeler ne kadar güzel olursa olsun, iş yapılamaz hale geliyor. Bunların hepsine ek olarak, iki ülke arasındaki hukuki ve ticari regülasyonları ticaret dünyasında ciddi önem arz etmektedir. İki ülke arasındaki regülasyon farklarına göre dış ticarete hazırlıklı olmak, ticaret yaparken oluşabilecek zararlardan korunmamızı sağlamaktadır.
AB-Çin arasında yatırım anlaşması imzalandı
Brüksel ve Pekin arasında 6 yıldan bu yana devam eden ticaret müzakereleri, 2020’nin son günlerinde imzaladıkları Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAI) ile sonuçlandı. Böylelikle Çin, Avrupalı şirketlere finansal hizmetlerden imalat sanayisine, mühendislikten sağlık ve danışmanlık hizmetlerine kadar birçok alanda imtiyaz tanıdı. AB-Çin yatırım anlaşmasının 2022’de yürürlüğe gireceğini hatırlatan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi anlaşmayı şöyle özetliyor; “Çin ve AB arasında yatırımlar için yüksek düzeyde bir açılımın gerçekleştirilmesini sağlayacak anlaşma, Avrupa’nın çevre ve insan hakları değerleri çerçevesini de kapsayarak üç başlık üzerinde şekilleniyor; Birincisi; Çin’in Avrupalı yatırımcılara daha fazla erişim izni vermesi. İkincisi; adil rekabet koşulları garantisi. Kamu şirketleri ve sübvansiyon şeffaflığı. Üçüncüsü; Çin’in Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çalışma koşulları standartlarına uyumu. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping üç yıl aradan sonra bu sene Dünya Ekonomik Forumu’nda şöyle seslendi: “Soğuk Savaş zihniyetini bırakın.” Jinping’in birlik ve beraberlik vurgusu çok taraflılığı ve serbest ticareti öncelediklerini açıkça zaten gösteriyor. Son dönemde Çin merkezli şirketler akıllı telefon üretimi için Türkiye’yi tercih ediyor. Şu süreçte yatırımları sıklaştıracak adımlar atılarak, Türkiye için reform, yatırım ortamı yaratılması için müzakereler başlamalı.”
Ticaret savaşlarının hat safhada yaşandığı bir dönem
Eskinazi, 2020’ye kadar Çin ve AB’nin birbirinin en büyük ticaret ortağı olduğunu ancak pandemi nedeniyle yakın coğrafyadaki ülkelerle ticaretin ağırlık kazandığını ve dengelerin değiştiğini söylüyor. “Çin 2020’de ASEAN ülkeleriyle AB ile ticaretinden daha fazla ticaret yaptı. 2020 yılında ASEAN ülkeleri ve Çin’in toplam ticaret hacmi yüzde 7 artarak 725 milyar dolara ulaştı. Avrupa Birliği 694 milyar dolarlık ticaret hacmi ile ikinci ticari partneri. Ticaret savaşlarının hat safhada yaşandığı bir dönem sonrası Joe Biden ile ABD-AB-Çin ilişkileri Donald Trump dönemine göre daha olumlu bir zemine çekilecektir. Bütün bu gelişmeler dünya ekonomisinin altyapısını değiştiriyor. Çin, hem AB tarafıyla uzlaştığı yatırım anlaşmasıyla hem de 15 Asya Pasifik ülkesinin imza attığı RCEP ile ilk kez bir ticaret bloğunun içinde yer alarak elini iyice güçlendirdi. Çin’in Avrupa’dan ikinci bir küresel sermaye akınına uğrayacak olması, Brüksel-Pekin arasında mutabakata varılan yatırım anlaşmasının en önemli noktası. Çin kendi rekabet gücünü gittikçe artıyor”
Hem ekonomik hem de siyasi ilişkilerimizi geliştirmeliyiz
Çin’in uzun zamandır küresel sermaye için çok iyi bir yatırım sahası olduğunu söyleyen Jak Eskinazi, 2019’da dışa dönük doğrudan yatırımlarda 226 milyar dolar ile Japonya’dan sonra Çin’in 137 milyar dolar ile dünyada ikinci sırada yer aldığına değiniyor. “Çin’in küresel doğrudan yabancı yatırımlardaki etkisi artmaya devam ediyor. Üst üste dört yıldır dünyada doğrudan yabancı yatırım akışlarının yüzde 10’nunu oluşturuyor. Birçok finansal araştırma kurumu, Çin'in 2028 yılına kadar ABD’yi geçeceğini ve dünyanın en büyük ekonomisi olacağını öngörüyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin bir araştırmasına göre çoğu AB vatandaşı Çin'in yakında ABD'yi geçeceğine ve önde gelen bir dünya gücü olacağına inanıyor. Dolayısıyla Asya Pasifik’in yükselen kuvvetleriyle hem ekonomik hem de siyasi ilişkilerimizi geliştirmek, dostluklarımızı ilerletmek ABD ve AB'yle ilişkimizin normalleşmesini sağlar. Aynı zamanda hak ve çıkarların korunduğu, adil, istikrarlı ve rasyonel yeni bir uluslararası düzenin ortaklaşa desteklenmesine de yol açar.”
Tek Kuşak Tek Yol projesi
Jak Eskinazi, bu yüzyılın en büyük ve tek ticari projesi Çin üzerinden kurgulanan Tek Kuşak Tek Yol projesiyle Çin’in zaten Afrika’dan Asya ve Avrupa’ya girmiş durumda olduğunu da sözlerine ekliyor. “Tek Kuşak Tek Yol Projesi ülkemizde dahil 70’e yakın ülkeyi ilgilendiriyor ve dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ını kapsıyor. Asya Pasifik ülkeleriyle ticaretimizi geliştirmeliyiz ama 2020 yılı ihracatımızdaki yüzde 42’lik payı ile AB en büyük ortağımız. Türkiye-AB arasında son dönemde yaşanan diplomasi trafiğiyle ilişkilerimizde önemli bir eşik aşıldı. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yeni sayfa açma isteğine Brüksel’in yanıtları da olumlu. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu AB-Türkiye ilişkilerinde gelinen noktayı 'bir fırsat penceresi' olarak değerlendiriyor. Bu olumlu ivmenin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi somut adımlara dönüşmesini temenni ediyoruz.”
Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER