SON DAKİKA
reklam
reklam

Bir gecesine bin ömür verilir

Eklenme Tarihi: 26 Kasım 2021, Cuma - 10:31   Okunma Sayısı: 59936
Beykoz’un günümüzde dahi benzeri az bulunan semtlerinden biri olan Kanlıca, insana huzur veren sakinliği, tarihi eserleri, görkemli yalıları, adıyla özdeşleşmiş yoğurdu ve bestekarın dediği gibi bir gecesine bin ömür verilen geceleri ile yılın her mevsiminde ziyaretçilerine keyifli bir gün sunuyor


 

İstanbul Boğazı'nın Anadolu yakası sahilinde Anadoluhisarı ile Çubuklu arasında yer alan Kanlıca, tarih kokan ara sokakları, günün her saati dolu olan kafeleri ve yürüyüş yapıp bisiklet sürebileceğiniz sahili ile İstanbulluların en çok rağbet ettiği semtlerin başında geliyor. Kanlıca'ya gelip ara sokaklarında yürümeye başladığınızda, karşınıza çıkan küçük dükkanlar, ahşap eski binalar, semt,n tarihi ile yaşıt çeşmeler sizi karşılar. Kanlıca tepesinde çam ağaçlarının arasından boğazı selamlayan Mihrabat Korusu, günümüzde de en sık gidilen mesire yerleri arasında yer alıyor. Beykoz’un günümüzde dahi benzeri az bulunan semtlerinden biri olan Kanlıca, insana huzur veren sakinliği, tarihi eserleri, görkemli yalıları, adıyla özdeşleşmiş yoğurduyla yılın her mevsiminde ziyaretçilerine keyifli bir gün sunuyor. Kanlıca isminin zamanında bölgede “kağnı” yapan köylüler nedeniyle semte “Kağnıca” denmesinden almakta. Zamanla Kanlıcak, daha sonra da Kanlıca ismini almış. Bir rivayete göre ise Sultan'ın İstanbul'un en temiz semtini öğrenmek için, her tarafa üzerinde et olan direkler astırması ve en geç bozulan etin bu semtte olması nedeniyle de buraya Kanlıca adının verildiğinden bahsedilmekte.

Mihrabat Korusu

Meydanın karşısında sağlı sollu kahvehane, antikacı vs’nin bulunduğu sokaktan girerek çıkılabilen, Mihrabat Korusu I. Mahmut zamanında beri günümüze kadar gelmeyi başarmış. Koruya çıktığınızda hemen solunuzda koy, sağınızda da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kalıyor. Karşınızda da bütün heybetiyle Rumeli Hisarı yer alıyor. Mihrabat Korusu, adını Nevşehirli İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında Sultan 3. Ahmed için yaptırdığı, ancak sonradan yıkılan Mihrabad Kasrı’ndan alıyor. Kanlıca’nın hemen sırtında bulunan Mihrabat Korusu; çam ağaçlarıyla süslü yollarında, sizi boğaz manzarasıyla karşılıyor. Çok güzel doğa fotoğraflarının çekilebileceği Mihrabat Korusu, aynı zamanda ailecek zaman geçirilebilecek çok sakin bir mesire yeri. Korunun içerisinde restaurant ve çocukların eğlenceli vakit geçirebileceği oyun parkları bulunuyor. Orman İşletmesi’nin idaresindeki koruda faaliyet gösteren işletme; restoran, kafe, davet, organizasyon, çocuk parkı ve paintball hizmetleri veriyor. 25 hektarlık koru, Boğaz’ın hakim bitki örtüsünü, en çok da anıtsal boyutlara ulaşmış serviler ve fıstık çamlarıyla, erguvan, defne, akçakesme, kermes meşesi ve çınarları barındırıyor.

Hidiv Kasrına uğramayı ihmal etmeyin

Kanlıca sırtlarına doğru uzanan iki ormanlık alandan bir diğeri olan Hidiv Kasrı ve Hidiv Korusu, Kanlıca'nın komşusu Çubuklu semtinde yer alsa da, Kanlıca'ya gelmişken ziyaret etmeden dönmemeniz gereken bir yer olarak tavsiye edebiliriz. Boğaz’a hakim bir yamaçta yer alan Hidiv Kasrı, Kanlıca'nın Beykoz'a doğru olan tarafında yer alıyor. Osmanlı’nın son yıllarında Mısır valisi olan Abbas Hilmi Paşa’nın İtalyan Mimar Delfo Seminati’ye yaptırdığı bu evin küçük bir saraydan farkı yok. Art Nouveau ile Osmanlı geleneksel mimarisinin zarif bir bileşkesi olan bu binayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi restore ederek halka açtı. Geleneksel Osmanlı-Türk mutfağından örnekler sunan restoranında ailecek güzel bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.

Osmanlı'nın izlerini taşıyor

Osmanlı dönemlerinde tulumbacılarıyla nam salan Kanlıca, bülbül dinlenen mehtap şenlikleri ile hatıralarda yerini almış. İskele Meydanı Kanlıca’nın kalbi. Orta yerinde anıt gibi duran çınar ağacı, endamıyla ve kalan son büyük dalıyla zamana direniyor. Meydan, tarihi Kanlıca yoğurtçularının yanı sıra çeşitli kafe ve restoranlarıyla kendisini ziyarete gelenleri ağırlıyor. Meydanda Mimar Sinan’ın İstanbul’daki eserlerinden biri olan Gazi İskender Paşa Camii yer alıyor. 1559 yapımı ve enine dikdörtgen planlı camii, tuğla hatıllı yığma taş örgü sisteminde inşa edildi. Caminin cephelerinde, klasik Osmanlı üslubundaki düzene uygun olarak tasarlanmış iki katlı pencereler yer alıyor. Caminin hemen dışında ise ziyarete kapalı olan 1571 yapımı Gazi İskender Paşa Türbesi yer alıyor. Gazi İskender Paşa Camii’nin civarında, haftanın her günü takı, el sanatları, hediyelik eşya pazarı bulunuyor. Caminin yakınında Çelebi’nin türbesi ve bir muvakkithane halihazırda mevcut, aşhane, mektep ve hamam ile asırlık ağaçlar ise yol çalışmaları dolayısıyla erken Cumhuriyet döneminde yıkılmış.

Kanlıca yoğurdu

Kanlıca, eskiye duyulan özlemle kendisini ziyarete gelenleri hep aynı samimi duygularla ağırlıyor. Kanlıca’yla özdeşleşen yoğurt zamana karşı ününden hiçbir şey kaybetmiş. Meydanda “Kanlıca Yoğurdu”nu deneyebileceğiniz dükkanlar bulunuyor. Ayrıca meydanda tabla üzerinde de Kanlıca yoğurdu satılıyor. Kanlıca yoğurdunun en önemli özellikleri; içinde hiçbir katkı maddesinin olmaması, hayvanların doğal ortamda beslenmesi ve manda sütünün kullanılması. Eski Kanlıcalı Sakkaflar ailesi beşinci kuşaktır, 1893 yılında günümüze kadar Kanlıca yoğurdu yapı, satıyor. Bugün ailenin yeni kuşak temsilcileri Sıtkı bey sokakta büyük babadan kalma dükkanlarında sığır ve koyun sütünün karışımından yaptıkları Kanlıca yoğurdunu satıyorlar. Osmanlı döneminde Kanlıca yoğurdunun bıçakla kesilerek servis edildiği biliniyor. Kanlıca yoğurdunun bir diğer özelliği ise pudra şekeriyle birlikte tüketilmesi.

İstanbul’un sırrına erişilir Kanlıca’da

İskelenin sağ tarafında eskiden kayıkhane olan ancak günümüzde restaurant olarak hizmet veren yerde bir mola veriyoruz. Menüsündeki sardalya, levrek beğendi, balık kokoreç ve lakerda birbirinden lezzetli. Balığımızı yerken, ünlü Türk sanat müziği bestecisi Avni Anıl'ın yazdığı, Halil Soyuer'in güftesini yaptığı Kanlıca şarkısını Zeki Müren'den dinliyoruz. ''Bir geceye bin ömür verilir Kanlıca’da, İstanbul’un sırrına erilir Kanlıca’da, Mehtap oynar su ile, ışıklar gelir dile, Geçmiş sevdâlar bile dirilir Kanlıca’da, İstanbul’un sırrına erişilir Kanlıca’da'' Semte gönülden muhabbet bağlı olan büyük üstadın kaleminden çıkan bu sözler, Kanlıca'yı ne kadar güzel tarif ediyor aslında. Gerçekten de Kanlıca'yı tanıyıp, benimsediğiniz zaman İstanbul’un sırrına erişilen Kanlıca’daki bir geceye, bir ömür verildiğini daha iyi anlamış oluyor insan.

El sanatlarından ahilik ruhuna

Kanlıca’da sanatı arıyorsanız aslında size çok da uzak değil. Caddenin karşı tarafındaki Mihrabat Sokak ve Hacı Muhittin Sokağı Kanlıca’da işinin ehli sanatçılara ev sahipliği yapıyor. Seramik ve cam yapımından marangozluğa, berberlikten terziliğe kadar bu sokaklar esnaflık geleneklerini Ahi ruhuyla yaşatmaya devam ediyor. Kanlıca esnafı yiğitlik, cömertlik anlamına gelen ahilik ruhunu günümüzde de yaşatmaya devam ediyor. Yapılan el amaği göz nuru eserler ahiliğin dört temel değer olan akıl, ahlak, bilim ve çalışmayı yansıtıyor.

Kanlıca'nın görkemli yalıları

Kanlıca aynı zamanda Anadolu yakasındaki en güzel ve en görkemleri yalılara ev sahipliği yapar. Kanlıca Fenerburnu’na kadar Şeyhülislâm Bahai Efendi Yalısı, Kezubi Yalısı, Mektubî Ali Bey yalısı gelir. Bu yalıların bahçeleri katlı setler halinde arka yola kadar yükselmektedir. Kanlıca Fener hizasında Rasim Paşa ve Asaf Paşa yalıları bulunur. Arkadan devam ederek uzanan merdivenli yol kıyıdaki yalılar arasına kadar iner. Kanlıca Meydanı’ndan itibaren görkemli yalılar kıyı boyunca dizilmiştir. Bunlar Yahya Efendi, Saffet Paşa, Nevres Paşa, Nazım Paşa, Kadri Paşa yalılarıdır. Kanlıca kıyısındaki bir diğer yalı Yağcı Hacı Şefik Bey’e aittir ve 1905 yılında Cemile Sultan Sarayı’nın yerine “art nouveau” tarzında yapılmıştır. XVII. yüzyılda en görkemli koy olarak kabul gören Kanlıca’nın güneyindeki Mihrabat koyu Şeyhülislâm Bahâî Efendi Yalısı ile meşhurdur. Daha sonraları koyun tam ortasına Vecihi Paşa Yalısı inşa edilmiştir. Bu yalının bahçesi ve korusu Mihrabat tepelerine kadar uzanmaktaydı. Bahai burnunda Bahai Efendi’nin sarayı yerine yapılan, denize taşkın, çinili ve olağan üstü kalem işleriyle kaplı odaları ile İstanbul’un en güzel yalılarından biri kabul edilen İhtisap Ağası Kör Tahsin Efendi’nin çifte yalıları ve deniz köşkü Boğaz’ın tanınmış yapılarıdır. Küçük Kanlıca’da Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı daha ziyade çiçek bahçeleri ve limonlukları ile meşhurdur. Yalı mimarisinin çok bozulmasına karşın çiçek bahçelerinde yetiştirilen karanfil, gül ve türlü meyveler bu bölgede daha sonra oluşacak seralara öncülük etmiş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER, UĞUR FARUK YILDIZ

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam