Sevdiklerimiz bir bir Hakk’a yürüyor. Kimimizin annesi, kimimizin babası... Onların gidişi, yaşamın geçici ve kısa olduğunu, asıl önemli olanın geride bıraktığımız manevi değerler ve sevgiler olduğunu hatırlatıyor.
Bir kez daha anlıyoruz ki; yalan dünya hiç kimseye bâki değil.
Hayatımızda değer verdiğimiz, sevgisini ve varlığını yüreğimizde hissettiğimiz insanların gidişi bizleri derinden üzüyor.
Bu gidiş, sadece bir bedeni toprağa vermek değil, aynı zamanda anılarımızın bir parçasını da kaybetmek anlamına geliyor.
Yanlarına azık olarak ne mal, ne mülk alabiliyorlar. İmtihan olduğu hükme bağlanmış evlatlar ise sadece gözyaşlarını dökebiliyorlar, gidenlerin ardından.
Dünyanın geçiciliği, insanoğlunun yaşamında en derin hakikatlerden biridir.
Hayatın kısa süreli bir misafirlik olduğunu anlamak, birçok kişinin içsel yolculuğunun başlangıcıdır.
Bu dünyada ne kadar mal ve mülk biriktirirsek biriktirelim, hiçbirini yanımıza alamayacağımız gerçeği, insanı derinden sarsar.
Sevdiklerimizin bir bir Hakk’a yürüdüğü anlarda, bu hakikati en acı şekilde deneyimleriz.
İnsan, fani dünyanın nimetlerine kapılarak, bu geçiciliği sık sık unutur.
Günlük telaşlar, işlerin koşturmacası, mal mülk edinme çabaları arasında hayatın nihai amacını göz ardı ederiz. Lakin sevdiklerimizi kaybettiğimiz anlarda, dünyanın yalan olduğunu, hiçbir şeyin kalıcı olmadığını bir kez daha hatırlarız.
Bu anlar, bize gerçek olanın ne olduğunu düşündürür ve derin bir içsel sorgulamaya iter.
Dünya nimetleri, mezarın soğuk taşları arasında hiçbir anlam ifade etmez. Gerçek zenginlik, manevi değerler ve insanın ruhunda biriktirdiği iyiliklerdir.
Maddi varlıklar emanettir bizlere gelip geçer. Kalıcı olan, insanın ardında bıraktığı sevgi, iyilik ve güzel anılardır.
Evlatlar, sevdiklerinin ardından sadece gözyaşlarını dökebiliyorlar. Bu gözyaşları, hem birer veda hem de birer dua niteliği taşır. Gözyaşları, geride kalanların kalbindeki derin acının ifadesidir. Bu acı, aynı zamanda bir imtihanın göstergesidir.
Hayatın her anı, insanoğluna farklı şekillerde imtihanlar sunar. Kimi zaman sevinçle, kimi zaman hüzünle...
Sevdiklerimizin gidişi, bu imtihanların en zorlularından biridir.
Gidenlerin ardından dökülen gözyaşları, aslında birer farkındalık çağrısıdır.
Bu dünyada her şeyin geçici olduğunu, asıl olanın ahirete hazırlık olduğunu hatırlatır bize.
Bu hakikate yolculuk, insanın kalbinde derin izler bırakır.
Sevdiklerimizin ardından bıraktıkları boşluk, bize yaşamın değerini ve kıymetini öğretir. Her anın bir armağan olduğunu ve bu armağanı nasıl değerlendireceğimizin bizim elimizde olduğunu gösterir.
Özetlemek gerekirse; yalan dünyanın geçiciliği, insanın ruhunda derin izler bırakır.
Sevdiklerimizin bir bir Hakk’a yürümesi, bize bu geçiciliği en acı şekilde hatırlatır.
Mal ve mülkün anlamsızlığı, manevi değerlerin yüceliği karşısında silinir gider.
Hakikate yolculuk, bu dünya misafirliğinde her anımızı değerlendirerek, manevi zenginliklerimizi artırmakla mümkündür.
Unutmayalım ki, bu yalan dünya hiç kimseye bâki değil, ama geride bıraktığımız iyilikler ve sevgi dolu anılar, ebediyen kalıcıdır.