Birçok insan, "cehalet mutluluktur" sözünü kullanarak hayatın karmaşık gerçeklerinden kaçmayı seçer. Ancak bu söz, gerçekten derin bir anlam taşır mı, yoksa yanıltıcı bir kaçış mıdır? Cehalet, bir anestezi gibi insana geçici bir huzur ve dinginlik sağlayabilir, tıpkı ameliyat sırasında verilen uyuşturucu gibi. Ancak bu uyuşma hali, farkındalıktan uzaklaştıkça insanın gelişimini de durdurur ve onu ruhsal bir durağanlığa hapseder.
Ameliyat anestezisi örneği bu durumu oldukça iyi açıklar. Vücudunuz kesilir, ancak acı hissetmezsiniz çünkü uyuşturulmuşsunuzdur. Aynı şekilde, farkındalıktan yoksun bir zihin, hayatın gerçeklerini görmezden gelir ve dolayısıyla acıyı hissetmez. Ancak bu durum, tıpkı bir uyuşturucunun etkisi geçtikten sonra acının geri dönmesi gibi, kaçınılmaz olarak bir bedel getirir. Farkındalık acı getirir, çünkü büyüme ve gelişim, insanın kendi sınırlarını zorlamasıyla, konfor alanının dışına çıkmasıyla gerçekleşir. Büyümek, bir nevi kabuk değiştirmektir; tıpkı deniz canlılarının büyüdükçe kabuklarını değiştirmeleri gibi, insanlar da öğrendikçe ve geliştikçe ruhsal bir dönüşüm geçirirler.
Bu noktada önemli bir fark belirir:Cehalet bilgisizlik değildir. Bilgisizlik, bilgiye erişince son bulur; öğrenme ve deneyimle ortadan kalkar. Ancak cehalet, bilginin varlığını reddetmek ve onu kabul etmemekle ilgilidir. Bu, farkındalıktan bilinçli bir kaçış, hayatı daha yüzeysel bir şekilde yaşamayı tercih etmektir. Oysa insanın doğal gelişim süreci, bilgiyi kabul etmek ve farkındalığı arttırmak üzerine kuruludur. İnsan, çocukluk döneminde gardırobunda canavar olduğuna inanarak uykusuz kalabilir. Ancak bu, yaşla birlikte değişmelidir. 30 yaşına geldiğinizde hâlâ aynı korkularla yaşamaya devam ediyorsanız, bu bir gelişim eksikliğinin göstergesidir ve sizi ruhsal bir çıkmaza sürükler.
Farkındalıkla gelen acı, insanı güçlendirir. Zihinsel, duygusal ve ruhsal olarak büyüdükçe eski korkularımızdan, önyargılarımızdan ve yanlış inançlarımızdan sıyrılmamız gerekir. Gelişim, kabuk değiştirme süreci gibidir. Her yeni bilgi, her yeni farkındalık insanı bir adım daha ileri taşır. Eğer bu değişime direnip cehaletle uyuşmayı tercih ederseniz, sadece bir noktada sabit kalırsınız. Bu sabitlik, rahat gibi görünse de aslında gelişimi durduran bir tuzaktır.
Cehalet, acıyı yok eden bir anestezi gibidir. Ancak bu anestezi, insanı hayatın gerçeklerinden koparır. İnsan, farkındalığı ve bilgiyi reddederek kısa vadede huzur bulabilir. Ancak uzun vadede bu huzur, yerini boşluğa ve durağanlığa bırakır. Kendimize şu soruyu sormalıyız:Acısıyla, tatlısıyla, duygu ve düşüncelerin tüm yoğunluğuyla dolu bir hayat mı yaşamak istiyoruz, yoksa hayatın getirdiği tüm zorlukları ve fırsatları görmezden gelerek yarı sarhoş bir hâlde mi zaman geçirmek istiyoruz?
Bu soruya verilen yanıt, insanın hayatını nasıl şekillendireceğini belirler. Farkındalık, büyüme ve gelişim isteyen bir yolculuktur. Bu yolculuk, zaman zaman zorlayıcı olabilir, acı verebilir, ancak bu acı insanı olgunlaştırır. Cehalet ise insana kısa vadede bir rahatlık sunsa da, uzun vadede büyümeyi ve gelişmeyi engeller.
Cehalet mutluluk getirebilir, evet. Ama bu mutluluk, geçici ve yüzeysel bir mutluluktur. Gerçek mutluluk, farkındalıkla, acıların üstesinden gelerek ve sürekli bir öğrenme yolculuğuna çıkmakla elde edilir. Bu yüzden, insanın kendine sürekli şu soruyu sorması gerekir:Hangi hayatı yaşamayı tercih ediyorum? Cehaletin getirdiği uyuşuk bir mutluluğu mu, yoksa farkındalıkla gelen dolu dolu bir hayatı mı?
Seçim size kalmış.