SON DAKİKA
reklam
reklam

Yarım günlük bir şey

Köşe Yazarı: EMİNE ASYA KOÇYİĞİT   Eklenme Tarihi: 17 Ocak 2021, Pazar - 12:20   Okunma Sayısı:

Pandemi öncesinde Kâğıthane’deki Arşiv’e gitmek üzere evden çıkmıştım. İlk vasıtam metro idi… 16-17 yaşlarında bir kız… Başında bir bant ve bantta “I am a belieber” yazısı. Sordum, “belieber” ne demektir diye…

 

   ---Siz bilmiyor musunuz?

   ---Hayır. Öğrenmek istedim.

   ---Castın Biber seveni demek, dedi. Uzattığım not defterime yazmasını rica ettim. Okunduğu şekliyle yazdı.

 

Oysa “Justin Bieber” hayranı olduğunu söyleyen bu kızcağız onu tanımadığı gibi “belieber”lerin davranış biçimlerine de ayak uyduramamış, fanatizmin doruklarına çıkamamıştı. Halbuki jiletçi Müslümcüler kendilerini her zaman damgalamakla bilinirler. Aynı düşüncedeki “belieber”ler de kollarına jiletle isim yazabiliyorlar. Parası olmadığı için Justin’e benzeme şansı yok, photoshopla düzenleme veya düzeltme de yaptıramaz.

Sadece başına bant takarak etrafındakilere nasıl bir mesaj vermek istiyordu, çözemedim inanın…

Taçsız belieber, daha geniş hayallere uçman dileğiyle!

 

***                               ***                                ***

…Vapurdan çıkmıştım. Perşembepazarı’ndan tünelle Şişhane’ye çıkacaktım. Benim binmemle birlikte kapılar kapanırken bir genç son anda kapıdan içeriye kendini atmaya kalkmıştı. Bir kolu kapıya sıkışınca kapı yeniden açılmıştı.

 

   ---Daha kötü bir şey olabilirdi. Allah korudu, demiştim.

   ---İşe gitme sevdam beni bu hale getirdi abi.

***                               ***                                 ***

Buradan çıkınca da Welldone Kafe’de dostlar meclisine uğramıştım. Mimar Cem Aydın ve Müteahhit Metin Baş her sabah belli bir mekânda iş yaptıkları bazı kişilerle oturur, yapacakları işleri koordine ve takip ederlerdi. Ben de bir iki kahve içimi süresi kadar onlara takılır ve hep birlikte yarenlik ederdik.

Günlerden pazartesiydi… Mimar Cem ve çalışma arkadaşları sabah toplantısında… Büyük çoğunluğun grip olduğu böylesi bir günde hastane acil servislerinin grip vakalarıyla dolduğu anlatılıyordu.

Ben de söze girerek her yıl ekim ayının sonunda grip aşısı olduğumu ve aşı olmanın faydasını söylüyordum. Cem hafif grip kapmış, arada bir öksürüyordu. Metin;

 

   ---Ben bi’ mevsim başında bi’ de mevsim sonunda aşı oluyorum. Cem Bey siz grip olmuyor musunuz? diye sordu. Cem her zamanki muzipliğiyle cevap verdi:

   ---Ben de mevsim başında grip olurum, mevsim sonunda kapatırım…

 

***                               ***                                 ***

 

Yine günlük toplantılardan birine katılmıştım. Bir konu görüşülüyordu. Metin Usta hatırlayamayınca not kâğıtlarına bakmak ihtiyacını hissetmişti. Her cepten bir avuç kâğıt çıkarıp masanın üzerine koyunca Mimar Cem gülmüş ve,

 

   ---Bu çıkarılanlar 2021 ajandası mı? demişti.

 

***                               ***                                 ***

 

Cem anlatıyor yine: İki gemi... Aralarındaki iskeleye bağlanmışlar.  Gençler  iskeleden koşarak denize atlıyorlar. Bunlardan birini tanıyor ve onun kesinlikle yüzme bilmediğini biliyorum. Herkes gibi koştu geldi ve atladı. Bir süre sonra çırpınmaya ve hava kabarcıkları çıkarmaya başladı. İki genç atlayıp çıkardılar onu. Yanımıza geldiğinde sordum:

 

   ---Sen yüzme bilmiyordun, neden atladın?

   ---Yüzme bilmediğimi şimdi öğrendim.

 

***                               ***                                 ***

 

Sabah toplantılarına gelirken Metin çerez alıp getiriyor, gayet kontrollü şekilde diyet yapan Cem ise Metin’e çerez getirmemesini söylüyordu. Metin de yemekte ısrarlıydı.

 

   ---Can boğazdan gelir Cem Bey.

   ---Can boğazdan gelir, ama oradan da çıkar.

 

***                              ***                                 ***

 

Bugün yolun yarısına geldik. Kâğıthane’ye gidene ve oradan da dönene kadar epey zaman var. Kim bilir nelerle ve kimlerle karşılaşacağım. Bunları da bir sonraki yazımda sizlerle paylaşırım.

 

 

 

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam