SON DAKİKA
reklam
reklam

MÜFETTİŞ

Köşe Yazarı: Salih KOÇ   Eklenme Tarihi: 4 Mart 2021, Perşembe - 12:06   Okunma Sayısı:

Bir son bahar günüydü. Sabah daha derse girmemiştik. Geçen hafta esen sert rüzgâr deponun üzerindeki saç örtünün bir tarafını yerinden sökmüştü. Okula en yakın komşulardan bir ağaç merdiven getirttim. Elimde keser, cebimde birkaç çivi ile çatıyı onarmaya çıkmıştım. Biraz sonra çocukların grup halinde yanıma doğru koştuklarını görmüştüm. Başımı kaldırdığımda okulun bahçesinde eli çantalı iki kişiyi gördüm. Müfettiş olduklarını ilk bakışta anlamıştım ama işimi bitirmeden de aşağıya inmek istemiyordum. Çatıdan aşağıya indiğimde tanıştık. Konuyu anlatmaya çalıştım ama biri biraz ‘’bizi adam yerine koymadın, görür görmez aşağıya inmedin’’ der gibi imalı bir bakışı vardı.

‘’Kusura bakmayın! Merdiven çok kötüydü. Aşağıya indiğimde bu merdivene güvenip de nasıl çatıya çıktığıma kendim de hayret ettim. Bir daha çık deseniz çıkamam. O derece tehlikeli’’ dememle Müfettiş Sadreddin Kızılkale arkadaşına dönerek:

‘’Başkanım, siz o lafı daha iyi bilirsiniz… Bir çivi bir nal, bir nal bir at, bir at bir yiğit, bir yiğit de vatanı kurtarır derler. Çaktığın bir çivi o çatıyı yıllarca sağlam tutar. Keşke bütün öğretmenleri böyle işler yaparken bulsak’’ diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı…

Ders saati başlamadan müfettişler arkada ben ardından okula geçtik. Zilinin çalınmasına daha on dakika vardı. Şöyle sınıfları ayaküstü gezdikten sonra o sert görünümlü müfettiş biraz daha yumuşamıştı. Bana dönerek:

‘’Öğretmenim ben Kilimli diye bir köy varmış oraya gideceğim. Uzak değilse yanıma iki öğrenci katabilir misin?’’ dedi. Ben de kendisine biraz resmi dil kullanarak:

‘’Sayın denetçim, bölük komutanından rica ederiz sizi askeri araç ile istediğiniz yere gönderebilirim’’ deyince o kızgın, müfettiş bu sefer iyice yumuşadı.

‘’Hatta civar köylere de bu vasıta ile gidersiniz.’’ Dediğimde yelkenler iyice suya indirmişti. Nizamiyeden telefonla konuyu komutana ilettiğimde biraz sonra vasıta, içinde bir çavuş ile geldi. Askeriyenin aracı denetçiyi arkada bir toz bulutu bırakarak Kilimli Köyü’ne doğru taşırken çocuklar da bir işaretimle zili çaldı. Okulun önünde toplandılar. Bir disiplin içinde sıra oldular. Ben çocuklara dönerek:

Çocuklar misafirimiz müfettiştir. O da benim gibi bir öğretmendir. Bizlere öğrendiğimiz konulardan sorular soracak. Deftere, tahtaya yazılar yazdıracak. Bazılarınıza da kitap okutacaktır. Korkmanıza gerek yok. Şimdi biriniz andımızı söyletsin de sınıfa geçelim’’ dememle bir kız öğrenci öne çıktı. Andımızı söylettikten sonra sırasına geçti. Küçük sınıflardan başlayarak öğrenciler sıra ile merdiven basamaklarından yürüyerek sınıftaki yerlerine oturdular. Biz de ardından sınıfa geçtik. Müfettiş öğretmen masasın yanındaki sandalyeye oturdu.

‘’Çocuklar bugün köyümüzde ne gibi önemli olaylar oldu? Söylemek isteyenlere sıra ile söz vereceğim’’ dememle üç beş öğrenci parmak kaldırdı. Onlara sıra ile söz verdim. Söz verdiğim ilk öğrenci:

‘’Öğretmenim bugün okulumuza müfettiş geldi.’’ deyince çocuklar arasında bir gülüşme olsa da kısa sürede sükûnet sağlandı. Arkadaşlarının konuşmalarını dikkatle dinlemeleri müfettişin dikkatini çekmiş olmalı ki yerinden kalktı. Benimle göz göze geldikten sonra:

‘’Çocuklar benim adım Sadrettin Kızılkale. Ben de bir öğretmenim. Öncelikle sizi kutluyorum. Deminden beri sizi takip ediyorum. Arkadaşlarınızın sözünü kesmeden ne güzel de dinliyorsunuz. Çocuklar biliyor musunuz? Dinlemek dünyanın en zor işidir. Biz yetişkinler bile bazen bu kurala tam olarak uyamıyoruz. Aferin size!’’ dedi. Müfettiş tahtaya bir cümle yazdı.

‘Ben okumak istiyorum diyenler parmak kaldırsın’’ dedi. Birkaç kişiye okuttuktan sonra, çocuklara defterlerine yazmaları için kısa bir cümle söyledi. Bir süre sonra yazılanlara sıra ile baktı. Düzgün yazanların başlarını okşayarak ‘’ aferin’’ demeyi de ihmal etmedi.

‘’Çocuklar, birazda şarkı söyleyelim mi?’’ der demez Nesimi hemen parmağını kaldırdı.

Müfettiş:

‘’Bugün okul şarkılarını önce birlikte söyleyeceğiz. Sonra da vakit kalırsa söz Nesimi’yi de dinleyeceğiz’’ dedi. Çocuklar hep birlikte ‘’Daha dün annemizin kollarında ve Tembel tembel durma hiç’’ şarkılarını koro halinde söylediler… Biraz sonra müfettiş:

‘’Çocuklar haydi siz biraz dışarı çıkın, oynayın. Sizi çok sevdim’’ dedikten sonra çocuklar dışarı çıktı. Biz de yönetim odasına geçtik. Evrak incelemelerinden sonra bana dönerek:

‘’Kaç yıldır burada çalışıyorsun?’’ dedi. Ben de:

‘’Burada üçüncü yılım, meslekte de sekizinci yılım.’’ dedim. İşini düzgün yapmanın verdiği özgüven ve Sadrettin Bey’in babacan tavırları ile o gün başarılı bir teftiş geçirdik. O akşam da lojmanımda misafir ettim. Gece geç vakitlere kadar sohbet ettiğimiz Sadrettin Bey’in boks dâhil birçok alanda profesyonel manada sporcu olduğunu öğrendim. Bir ara:

‘’Hocam; bu olgunluğunuzda sporcu olmanızın bir etkisi var mı?’’ diye sordum. O da Atatürk’ün:

‘’Ben sporcunun zeki, çalışkan ve ahlaklısını severim’’ sözünü söylemesiyle saatime baktım.

‘’Geç oldu. Allah rahatlık versin’’ diyerek odasının kapısını çektim…

Sabah çok da erken sayılmaz bir saatte kalkarak kahvaltımızı yaptık. Komutanın izniyle o günkü teftiş programında olan köylere yolcu ettiğim Sadrettin Kızılkale ile yıllar sonra sosyal medya aracılığı ile İstanbul Şehremini’nde buluştuk. Artık ikimiz de emekli olmuştuk. Ast üst ilişkisi yerine bir abi kardeş ilişkisi içinde bulunduğumuz nefis bir mekânda kahvelerimizi yudumlarken yine yıllar öncesine birlikte yolculuk etmiştik…

                                                                                                                            

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam