SON DAKİKA
reklam
reklam

Laf olsun diye

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 8 Aralık 2021, Çarşamba - 09:28   Okunma Sayısı:

 

Plastik atık miktarları

Yeni bir araştırmaya göre doğaya bırakılan plastik atıklarda en büyük pay ABD’ye aitmiş. Hatta bu ülke insanının 2016 yılında ürettiği plastik atığın kütlesi 42 milyon ton kadarmış. Bu miktarın Çin’in ürettiği plastik atıkların yaklaşık iki katı olduğu ve o dönem 28 ülkeden oluşan Avrupa Birliği’nin ürettiği atıktan da fazla olduğu söyleniyormuş.

Rapora göre 2016 yılında ABD’de kişi başına yıllık plastik atığın kütlesi 130 kilogram olmuş. İkinci sırayı yılda kişi başına 99 kilogram plastik atıkla İngiltere alırken onu 88 kilogramla Güney Kore takip etmiş.

Çin’de kişi başına yıllık plastik atık 16 kilogram olurken Almanya’da bu miktar 81 kilogram. İngiltere ayrılmadan önce Avrupa Birliği’nde kişi başına yıllık ortalama plastik atık ise 55,5 kilogram olarak ölçülmüş.

 

Rakamlar ve sonuçlar

Görüyor musunuz rakamları? Dünyanın bütün milletleri el birliğiyle doğayı kirletiyor. Bu kirliliğin önüne geçilebilmesi için öncelikle artık plastik madde üretilmemesi gerekiyor. Mümkün mü? Hayır.

Körfez Harekâtı öncesinde ABD’nin Irak’ın sahip olduğunu iddia ettiği zehirli gazları (Sarin, Tabun, Soman) nasıl yok ettiği hiç araştırıldı mı?

Ben o yıllarda da yazdım; bu gazlar bugün üretilmiyor mu? Bu gazları üreten tesisler kapatıldı mı? Hayır.

Gelişmiş ülkeler radyoaktif atıkları nasıl yok ediyor? Nükleer bomba yapımı durdurulmuş mu, elinde nükleer silah olan devletler bunları azaltıyor mu, ya da elinden çıkarıyor mu? İklim değişikliğini önleyecek kararlara bazı ülkeler imza atıyor, bazıları imza atmıyor. İklim değişikliğine en çok sebep olan ülkeler gelişmekte olan ülkelere ağaç diktirme görevi verir, onları “kaleci çalıştırması”na tabi tutar.

Dolayısıyla plastiğin de üretimi devam edecektir. Hiçbir ülke kendi plastik üretim tesislerini kapatmayacak ve doğayı kirletmeye devam edecektir.

 

***                                               ***                                     ***

Faiz ve faiz oranları

Para politikası M.Ö 3000’li yıllarda ortaya çıkmış. Sümerlerin faiz ile kredili satış yaptıkları bilinmekteymiş. Tarih boyunca pek çok devlet ve dinin faize yönelik yasal kısıtlamalar getirdiği de tespit edilmiş.

Faiz olgusu, ilk ve ortaçağ dönemlerinde toplumsal ve ahlaki temelde ele alınırken sonraki dönemlerde iktisadi yaşamda meydana gelen gelişmelerle birlikte iktisadi temelde incelenmiş. Ortaçağ sonrası Avrupa’da yaşanan ticari, finansal ve teknik gelişmeler sermayeye bakış açısını değiştirmiş ve sermayenin getirisi olan faizin meşru bir gelir kaynağı olduğunu açıklayabilmek için çok sayıda kuramsal yaklaşım geliştirilmiş.

Faizin haklı bir gelir kaynağı olduğu yönünde geliştirilen kuramsal yaklaşımlar sonrası faiz ile ilgili olarak geliştirilen kuramsal yaklaşımlarda ise faiz oranlarını belirleyen faktörlerin neler olabileceği incelenmiş.

Faiz ile ilgili geliştirilen kuramsal yaklaşımlar birlikte değerlendirildiğinde faizin haklılığını, dayandığı gerekçeleri ve faiz oranlarını açıklamada tatmin edici ve genel olarak kabul gören sonuçlara ulaşamadıkları görülmüştür.[1] 

 

Eğer zararlıysa faizsevicilik niye?

Günümüz ekonomisinin bazen engeli, bazen mücbir sebebi, bazen de olmazsa olmazı diyebileceğimiz faizi, Arapça kelime kökünü ortaya koyarak ve dinen günah olduğunu savunarak anlatmaya çalışırız.  

İnternette yaptığım bir araştırmada Suudi Arabistan gibi bir ülkenin Merkez Bankası verilerinde bile faiz oranları belirtiliyor. Bizim ülkemizde durum zaten ortada…  

3 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul'da düzenlenen İslami Bankalar ve Finans Kurumları Genel Konseyi (CIBAFI) Global Forumu 2018`de konuşan CIBAFI Genel Sekreteri Abdelilah Belatik, faizin hiç olmadığı ve sistemin yüzde 100 İslami finans olduğu tek ülkenin Sudan olduğunu dile getirmiş ve ülkede sadece katılım bankalarının çalışmasına izin verildiğini söylemişti.

Küresel değer ve gereklerin dışında İslami anlayışla yaşayan Sudan’ın da dünya ekonomisi içindeki yeri hepimizin malumudur. Hangi inançtan olursa olsun faize herkes karşıdır, ama kimse faizsiz yapamıyor.

Bu kadar ekonomist var. Özellikle de İslam ekonomistlerinin söylediği faizin haram olduğudur. Peki, o zaman bu değerli zevat neden dünyanın ekonomik işleyişine yeni değerler katacak veya katkıda bulunacak çalışmaları yapmaz?

 

 

[1] Bünyamin Demirgil, Hakan Türkay, Tarihsel Süreç İçerisinde Faiz Olgusunun Kuramsal Açıdan Gelişimi”

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam